 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1977/4832
K: 1977/5619
T: 08.07.1977
DAVA : Kendisine asaleten, çocuklarına vekaleten (A.D.S.) ile (Ş.T.) ve arkadaşları arasındaki alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda davanın reddine dair verilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki davacı tarafından istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyizeden adına vekili Av. (B.K.) ve aleyhine temyiz olunanlar adına vekillerdi Av. (R.Ö.) geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karar bağlanılması işin duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkillerinin miras bırakanları Sıtkı'nın 1967 yılında ismail'e ait otobüste yolcu olarak gitmekte iken bir trafik olayı yüzünden öldüğünü taşıma sözleşmesi sebebiyle hakkında dava açıldığını, 167.000.- lira tazminatın ödetilmesine karar verildiğine ve icra kovuşturmasına başlandığını İsmail'in babasının da bu borcun ödenmesini önlemek, yani alacaklıyı zararlandırmak amacıyle ve gerçek dışı sebeplerle oğlu İsmail'i mirastan ıskat ettiğini bir süre sonra da öldüğünü beyanla işbu ıskat tasarrufunun iptalini istemiştir.
MK.nun 557. maddesi ile, sırf alacaklıları zarar sokmak için kötü niyetle mirasın red edilmesi halinde, reddin iptali için dava açılması mümkün kılınmıştır.
Belli şartların gerçekleşmesi halinde iflas masası veya alacaklılar tarafından tenkis davası açılabileceği MK. nun 504 maddesinde ifade edilmiştir.
Olayda bu iki ayrık hüküm söz konusu değildir. Davacılar mirastan ıskatın iyi niyet ürün olmadığı ve kendilerin zararlandırmak amacına yönelik bulunduğu için tasarrufun iptalin istemişlerdir. Kanunda bu hak, üçüncü kişilere verilmemiş, sadece ıskat edilen kişiye tanınmış ve bu yön, MK.nun 459. maddesinde "Iskat edilen kimse tarafından itiraz vukuunda" cümlesiyle ifade edilmiştir.
MK.nun 504 ve 557. maddelerinde olduğu üzere, ıskat tasarrufunun iptali bakımından üçüncü kişilere iptal davası açmak hakkı verilmemiştir. Bu husus, az önce belirtilen kanun hükümlerinden anlaşıldığı gibi, bilimsel görüşler de aynı doğrultudadır (Prof. Nuşin Ayiter, Miras Hukuku, 1971, S. 131; Prof. A. Naim İnan, Miras Hukuku, 1969, S. 238; Prof. A. Escher İsviçre Medeni Kanun Şerhi, Miras, Sabri Şakir Ansay Çevirisi, 1949, S. 198).
Her ne kadar temyiz dilekçesinde MK. nun 504. maddesinde ifadesini bulan tenkis davası şeklinde açılmış iş bu ıskat tasarrufuna itiraz şeklinde bir netelendirmeye yer verilmiş ise de, olayları açıklamak taraflara, hukuki niteleme ise hakime aittir. dava dilekçesinde belirtilen olaylar ve yazılı sözlerden anlaşıldığı gibi, istek, MK.nun 504. maddesiyle ilgili değildir. Zaten davada bunun şartları da yoktur. İstek açıktan açığa mirastan ıskat tasarrufunun iptaline ilişkindir ki, bu hak üçüncü kişilere tanınmamıştır. Olması gereken hukuk açısından böyle bir hakkın tanınması düşünülebilir ise de, yürürlükte olan hukuk buna engeldir.
Davacılar dava yeteneğine sahip olmadıkları için davanın yanlış veya doğru hasma yöneltilmesi sonucu etkilemez. Bu bakımdan temyiz itirazlarının reddiyle sonucu doğru olan red kararının ONANMASINA, onama harcının temyiz edene yükletilmesine ve duruşma için takdir olunan bindörtyüz lira vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine 8.7.1977 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.