 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1977/1665
K: 1977/2941
T: 07.04.1977
DAVA : (S.A.) ile (F.A.) arasındaki bağışlamanın terekeye iadesi davasının bozmaya uyularak yapılan muhakemesi sonunda verilen hükmün temyizen mürafaaa icrası suretiyle tetkiki davalı tarafından istenilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Bozma kararında da belirtildiği gibi tenkisde iade davasından söz edilebilmek için miras bırakanın sağlığında mirasçısına "miras payına mahsuben" bir teberruda, yani kazandırmada bulunması gerekir.
Kazandırma işlemleri, diğer deyimle bağışlamalar yerine göre miras pıyanı karşılık, yerine göre saklı payın zedelenmesi, bazan ad vefa minet gibi manevi borçların yerine getirilmesi maksadiyle yapılabilir.
Herkes iddiasını ispatla yükümlüdür (MK. m. 6). Öyle ise mirasda iade davası açan mirasçının miras bırakanın davalıya, miras payına karşılık teberruda bulunduğunu ispat etmesi gerekir. Buna rağmen ve ispat konusunda ana kuraldan ayrılmayı zorunlu kılan açık kanun hükmü yokken bunun davalı tarafa yüklenmesi isabetsizdir.
Kasıt, herzaman sözle açığa vurulmaz. Davranışlarda da ifade olunabilir. Bir kimsenin, yaptığı işlemlerin niteliğinden, niyetini tesbit etmek mümkündür. Olayda, miras bırakanın dava konusu taşınmazdan başka mal varlığının bulunmadığı dava dilekçesinde ileri sürülmüş, öbür taraf buna karşı koymamıştır. Hal böyle olunca taşınmazın tümünün davalıya bağışlanmış olmasının, miras payına karşılık bir kazandırma (teberru) şeklinde nitelendirilmesi düşünülemez. Çünkü: O taşınmazda öbür mirasçıların da hakları vardır. Onun için miras bırakan taşınmazın tümü yerine belli bir payını bağışlamış olsa ve başka deliller de bulunsa idi miras payına karşılık bir teberruun varlığı düşnülebilirdi. Olayda taşınmazın mülkiyetinin tamamının davalıya bedelsiz olarak aktarıldığı gözetilirse, ayrı bir delile bile gerek kalmadan miras yapına karşılık bir teberruda bulunmadığı kendiliğinden ortaya çıkar.Öyle ise mirasda iade davasının şartları gerçekleşmediği için davanın bu niteliğine göre reddi gerektiği gibi, biran için saklı payı giderme amacı ile bağışlamanın yapıldığı kabul olunca bile, ölüm günü ile dava günü arasında MK.nun 513. maddesinde yazılı 5 yıllık mutlak zaman aşımı süresi geçmiş bulunduğu için davalı tarafın ileri sürdüğü zaman aşamı def'i karşısında, davanın yerine reddi zorunlu olur.
Bu bakımdan yukarıda yazılı gerekçelerle davanınn reddi gerekirken anılan yönler gözetilmeden mirasta iadeye karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, 7.4.1977 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.