 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1977/2625
K: 1978/896
T: 31.01.1978
- HİLE
- AŞIRI YARARLANMA [GABİN]
ÖZET: Vekillik verenin bulunduğu yere tapu memurunun getirilerek doğrudan doğruya ferağın yapılması biçiminde kestirme ve açık yal var iken; kiraları almak için gerekli olduğu halde geniş kapsamlı bir vekaletname düzenlettirmek ve sonra ferağ işlemini yapmak gibi bir yolun izlenmesi; ayrıca, 250.000 liralık taşınmazın 150.000 liraya satılıp, bunun dahi ödendiğinin belli olması durumları "fail"in varlığının kesin bir belgesidir.
(818 s. BK m. 21, 28, 33)
Taraflar arasındaki davada;
Davacı, verilen vekaletin kötüye kullanarak davalı adına tesis olunan kaydın iptalini, adına tescilini istemiştir.
Davalı, usul ve kanuna uygun olarak satışın yapıldığını söylemiştir.
Vekil aleyhine dava açılması gerekirken, vekaletnamede taraf olmayan Niyazi aleyhine açılan davanın husumet- yönünden reddine dair verilen kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekilleri tarafından istenilmiştir. Dosya tetkik olunarak gereği düşünüldü
Ülkemizde ileri yaşlılık dönemine girmiş bulunan kişilerin bir çok sorunları vardır. Bunlardan biri de "vaktihali" yerinde olan yaşlıların mal varlıklarına karşı yönelen, özel hukuk çerçevesine giren "tasallut"lardır. Yaşlı, varlıklı ve yalnız olan bu gibi kişilerin son dönemlerinde, çevrelerinde bir "etraf" oluşur. Çok kez akraba ve yakınlardan kurulan bu "etrafın" tek amacı, yaşlı kimsenin en değerli mal varlığını bazı tertiplerle ele geçirmektir. Çeşitli tertip yöntemlerinden biri, yaşlı kimseden alınan bir vekaletnameden yararlanmak suretiyle ona ait bir taşınmazın vekilin akraba ve yakınlarına aktarılması şeklidir. Dikkati çekecek kertede yoğunluk kazanan bu eğilim karşısında yargı kuruluşlarının gerektiğinden daha fazla uyanıklık ve titizlik göstermesi zorunluluğu vardır. Aksi takdirde yaşlı kimselerin son demlerinde perişanlığa düşmelerine yol açılmış olur. Dairenin, son yıllardaki açık ve sürekli, kararlı uygulaması sonunda bu tür tertiplerin etkisiz duruma getirildiği söylenebilir. Hatta daire, bu tertiplere çoğunlukla yaşlı kadınların hedef olmalarından ötürü bu gibi davalara "koca karı davası" adını vermek gereğini duymuştur.
1318 doğumlu olan ve okuma - yazma bilmeyen davacı, vekaletnamenin düzenlendiği tarihte 75 yaşındadır ve sirozdan hastahanede yatmaktadır. iddiaya göre kiraları tahsil etmek ve kiracılara karşı tahliye davası açmak üzere vekaletname vermesi öngörüldüğü halde, kendisinden taşınmaz satışına da yetki veren geniş kapsamlı bir vekaletname alınmıştır. Vekil Nilüfer bu vekaletnameden yararlanarak dava konusu taşınmazı kocası olan davalıya satmıştır. Tapuda satış bedeli (100) bin lira gösterilen taşınmazın temlik tarihindeki gerçek değerinin (250) bin lira olduğu saptanmıştır. davalı cevabında, satış bedelinin ödendiğinden söz etmişse de, bu miktar paranın vekil tarafından davacıya ödendiği bile belli değildir. Esasen varılmak istenilen amaca ve izlenen yönteme göre bu paranın ödendiği de düşünülemez.
Taşınmazın gerçekten davalıya satışı öngörülse idi vekaletname almağa hiç gerek yok idi. Davacının bulunduğu yere vekaletnameyi tanzim edecek noter yerine tapu memuru getirilerek doğrudan doğruya ferağın yapılması sağlanabilirdi. Daha kestirme ve açık olan bu yol bir yana bırakılarak önce vekaletname düzenlenmesi sonra ferağın icra edilmesi keyfiyeti vekilin ve davalının güttükleri amacın ne olduğunun kesin bir karinesidir. Davacı tapu memuru ile karşı karşıya kalsaydı ne yapıldığını açıkça öğrenecek, bunun sonucu olarak ferağın yapılması mümkün olmayacaktır. İşi sağlama bağlamak, vekalet vereni kandırabilmek ve onun gerçeği görmesini önleyebilmek için çok lanı ve yetkili bir vekaletname alınması zorunludur. Nasıl kullanıldığı belli olan böyle bir vekaletnamenin alınması hilenin ta kendisidir.
Bir an için hileye başvurulmadığı kabul edildiği takdirde, (250) bin lira değerindeki taşınmazın (100) bin liraya satılmasında satıştan çok bağış niteliğinin hakim olmasından ve vekilin de bağışa yetkili bulunmamasından ötürü temlikin geçersiz olduğu, ayrıca vekil olan kadın ile kocası bulunan davalının el ve iş birliği 'yaparak satış işlemi arkasında davacı taşınmazını karşılıksız olarak kendi üstlerine geçirmek suretiyle haksız fiil işledikleri, bu nedenle taşınmazın geri verilmesi zorunlu bulunduğu gözönünde tutulmadan davanın reddedilmesi yolsuzdur. Hükmün bu düşüncelerle HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) peşin harcın iadesine 3 1/1/1978 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.