Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1977/11612
K: 1977/12728
T: 23.12.1977
  • TAPUYA TESCİLİN HÜKÜMLERİ (İYİNİYETLİ ÜÇÜNCÜ KİŞİ)
ÖZET: Kaydının iptali istenen çekişmeli taşınmazın kamu malı sayılması gereken kumluk olduğu kabul edilse bile, tapuya tescil edilmemesi, özel mülkiyet rejimine bağlanmaması gereken bu yer tapu sicilinde üç yıl hazine üstünde kalmış hazine bu süre içinde susmuş, yanlış tesbiti düzeltecek girişimde bulunmamış, kaydı sildirmemiş olmakla taşınmazın özel mülkiyet konusu olmasına ve sayılmasına neden olmuştur. Hazinenin, yasa uyarınca belediyeye devredilmiş bu taşınmazdan ayrılan bazı parçaları değişik zamanlarda belediyeden satış yolu ile maledilmesi de iptalini istediği tapuya kendisinin değer ve geçerlik tanımasıdır. Bu nedenle tapu sicilinde hazinenin önderliği altında yürütülen ve sürdürülen işlemlerle taşınmaz özel mal niteliği hüviyetini kazanmış olup bu işlemlere bakarak ve dayanarak mal edinen kişi kötü niyetli sayılamaz.
(743 s. MK m. 931)
Taraflar arasındaki davada;
Davacı, Hazine adına kayıtlı 18 ada, 181 parsel sayılı kumluk yerin 7367 sayılı Kanuna göre belediyeye intikal ettirildiğini ve belediyece de davalıya satıldığını, Bakanlar Kurulunun 29.2. 1968 gün ve 6/9636 sayılı kararı ile bu gibi yerlerin hazine uhdesinde bırakılması öngörüldüğünden kaydın iptalini, tesbit dışı bırakılmasını istemiştir.
Davalı Hazinenin dava açmak hakkı bulunmadığını, MK.nun 931. maddesi gereğince davanın reddine karar verilmesini söylemiştir.
Kaydın iptaline, tesbit dışı bırakılmasına dair verilen kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle dosya tetkik olunarak gereği düşünüldü:
Dava konusu olan taşınmaz, kadastroca yapılan tesbit üzerine II. 12. 1957 gününde tapu kütüğünde Maliye Hazinesi adına tescil edilmiş ve daha sonra 5.4. 1960 tarihinde 7367 sayılı Kanunla Hazineden Erdemli Belediyesi'ne Devredilmiştir. Başlangıçta (32) parsel numarasıyla (99197) m2 yüzölçüsü olan nizalı taşınmaz Erdemli Belediyesi'nce ifraz edilerek
a) (881) m2 lik (91) parseli Belediye kendi adına tescil etmiş, Belediyenin Duduya olan borcundan ötürü 56 bin lira için bu parsel üzerine haciz konulmuş,
b) (766) m2 İlk (92) ve (917) m2 İlk (93) parseller ise 8.2. 1963) gününde satış yoluyla Hazineye temlik edilmiş,
c) (878) m2 İlk (3) parsel sayılı taşınmaz bağış sonunda 4.7. 1963 gününde Hazineye geçmiş, (700) m2 İlk (9) parsel ise 10. 12. 1968 tarihinde Hazineye satılmış,
ç) (701) m2 İlk (1) parsel 24.6. 1963 gününde İçel Özel İdaresine satılarak devredilmiş,
d) Bazı parseller satış yoluyla gerçek kişilere temlik edilmiş,
e) (94, 95, 96, 97, 98, 99 100 ve 101) sayılı parseller ile öteki bazı parseller İmar ve. İskan Bakanlığının 9.5. 1968 gün ve 3204-03/9155394 sayılı müsaadesi üzerine Erdemli Belediye Encümeni'nin 28. 1. 1969 gün ve 59 sayılı kararına dayanılarak satışa çıkarılmış, yapılan ihale sonunda (737, 200) lira karşılığında davalı kooperatife satılmış, 5.3.1969 gününde kooperatif adına tescil edilmiş, bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davalı kooperatifin Erdemli Sulh Hukuk Mahkemesi'ne yaptığı müracaat üzerine jeomorfolog mimar-mühendis, yüksek ziraat mühendisi olan üç bilirkişi tarafından düzenlenen 27.3. 1975 günlü raporda dava konusu olan arazinin (limon, portakal, turfanda sebze ziraat yapılan arazilerin devamı olduğu, toprak derinliğinin 150 santimetre olduğu, kil ve kum ve kumlu tin ve organik bünyeli olduğu, bu alan üzerinde Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğünün futbol sahası, eski kaymakamlık ve malmüdürlüğü lojmanları ile belediyeye ait otel ve gazinonun bulunduğu) açıklanmıştır.
Mahkemece bu dava nedeniyle yapılan keşifte, 24.5. 1977 günlü raporu düzenleyen jeormofolog ise
(181) numaralı parselin tamamen kumluk olduğunu, kıyı çizgisi ile kıyı kenarı arasında kaldığını belirtmiştir.
Dava dosyasında yer alan, uyuşmazlığın çözümünde yararlı ve gerekli olan bilgi ve belgelerin özetleri yukarıya çıkarılmıştır. Şimdi bu bilgi ve belgelerin ışığı altında davayı iki açıdan, önce kamu hukuku ve sonra özel hukuk yönünden incelemek zorunluğu vardır.
1- Uyuşmazlık konusu olayda, davacı "Devlet"tir. Devlet bir ülke üzerinde yaşayan insanların en yüksek düzeyde kurdukları sosyo-politik hukuksal bir varlıktır. Devlet "nüfus" ve "ülke"siyle ve bunların taşıdıkları maddi ve manevi potansiyel ile belirli bir coğrafi alanda yaşayan insanların oluşturdukları çok yönlü en üstün güçtür. Günümüzde devletle insani arasındaki ilişkilere, üstte, zirvede bulunan kişi veya kuruluşların "buyruk" ve "fermanları" değil, yasalara davalı bir "Hukuk düzeni" hakimdir. Devlet; yetkili organıyla yasa yaparken ve öteki organlarıyla yasayı uygularken yasaların sınırları dışına çıkmamak zorunluğundadır. Kısaca çağımızda Devlet, temelden çatıya. tabandan tavana malzemesi "yasa" olan bir kuruluştur. Günümüzde Devlet yapısının harcı hukuktur.
Bu gün Devlet tasarruflarında ve yurttaş yaptığı işlerde yasalara bağlı kalmak zorunluğunda, hatta Devlet bu konuda kendi insanına "önder" veya "örnek" olmak durumundadır. Bunca yasaya rağmen, hukuksal bir varlık olan "Devlet" ile onun sosyolojik temelini teşkil eden "insan" arasında bir çok işlerde uyum yoktur. Çok kez Devletle yurttaşı olan insan veya tüzel kişiler arasındaki çeşitli ilişkilerin sayısız uyuşmazlıklara yol açtığı inkarı mümkün olmayan bir "vakıa" ve kabulü zorunlu olan bir "gerçek"tir. 0 kadar ki ceza davalarında, küçük bir istisna dışında, taraflardan biri -davacı-daima "Devlet"tir. Hukuk davalarının çoğunda ise Devlet ya davacı veya davalıdır. Devlet'in bu kadar çok davada "taraf" olması da eşyanın tabiatı icabıdır. Çünkü kendi varlığını korumak, kişilerin can ve mal güvenliğini sağlamak zorunda Olduğu için devletin ceza davalarında davacı olarak yer alması ve ülkenin en büyük maddi varlığına sahip olmasından ötürü özel hukuk uyuşmazlıklarında taraf olması çok doğaldır. Devlet bir ülkede yaşayan insan topluluğunun yalnız en güçlü değil, aynı zamanda sözüne ve tasarruflarına en çok güvenilen varlığı olmalıdır. Devlet tasarruflarının yasalara uygunluğu kadar istikrarlı ve tutarlı olması da gereklidir. Devlet yeri geldiğinde, yüceliğinin, şan ve şerefinin gerektirdiği ölçüde semahat ve atıfat göstermekten geri kalmamalıdır. Bazı hallerde Devletin saygınlığı ve itibarı maddi hesaplardan üstün tutulmalı, ölçülü bir hoş görü ve atıfat sınırlarını aşmamak kaydıyla Devlet verdiğini geri almaktan vazgeçebilmelidir. Zira, bir ülkenin ve toplumun en "büyüğü" olmak, "baba" olmak, bazan maddi değerlerin üstüne ve dışına çıkmayı zorunlu kılabilir. Tasarruf yanlış ise, Devlet yapılan yanlışlığı yolunu tutmadığı ve yanlışlığı sürdürdüğü ve yanlışın doğru sayılmasını uyardığı hallerde bunun faturasını durumdan hiç sorumlu olmayan bir kişiye, yurttaşa ödetmeye katmalıdır.
Devletle ilgili ve zorunlu olan bu açıklamadan sonra olayın kolayca ve isabetli şekilde değerlendirilmesi olanağı elde edilmiş bulunmaktadır.
Dava konusu taşınmaz kadastroca "kumluk" olarak nitelenmek suretiyle 1957 yılında Hazine yani Devlet adına tesbit ve tapuya tescil edilmiştir. "Kumluk" olarak nitelendirilen bu arz parçasının "yalı şeridi" içinde kalan bir yer mi, yoksa tarıma elverişli kumluk bir saha mı olduğu hususu kesinlikle saptanmış değildir. İcra bilirkişilerin bu konudaki açıklamaları birbirine aykırıdır. Hazinenin bu tesbitle ilgili olarak yıllardan beri takındığı tavır kar ısında nizalı yerin gerçek niteliğini araştırmak, bilirkişi raporları arasındaki aykırılığı gidermek zorunluğu dahi yoktur. Bir an için nizalı yerin yalı şeridi içinde kaldığı, kamu malı sayılması gereken "kumluk" olduğu farz ve kabul edilsin, bu takdirde, bu nitelikteki bir yerin tapuya tescil edilmemesi, özel mülkiyet rejimine tabi tutulmaması gereklidir. Nizalı yer tapu sicilinde -üç yıl- hazinenin üstünde kalmış, hazine bu süre içinde susmuş, yanlış tesbiti düzeltecek bir girişimde bulunmamış, kaydı terkin ettirmemiş, böylece taşınmazın özel mülkiyet konusu olmasına ve sayılmasına neden olmuştur.
Hazinenin ilgisizliği bu kadarla kalmıyor. 1960 yılında taşınmaz 7367 Sayılı Kanunla Erdemli Belediyesine devredilmiştir. Hazine 1963 yılından 1968 yılına kadar süren 5 yıllık dönem içinde bu gayrimenkulden ifraz edilen bazı parçaları değişik zamanlarda satış veya bağış yollarıyla iktisap etmiştir. Hazine muhtelif tarihlerdeki iktisaplarında iptalini istediği tapuya bizzat kendisi değer ve geçerlilik tanımıştır. Taşınmazın Belediye üstünde kaldığı dokuz yıl içinde hazine suskunluğunu sürdürmüş, kaydın silinmesi yolunda hiç bir teşebbüste bulunmamıştır. Daha sonra nizalı taşınmaz, 775 sayılı Gecekondu Kanunu gereğince belediyeye geçtiği cihetle İmar ve İskan Bakanlığının yazılı müsaadesi alınmak suretiyle satışa -ihaleye- çıkarılmış, davalı kooperatif ihaleye katılarak iktisapta bulunmuştur.
1957 den 1969 yılına kadar süren dönem içinde yetkili makamların birbirini izleyen muhtelif tasarruflarıyla artık bu konuda, Devlet dönüş yapamıyacak bir noktaya gelmiştir. Kadastro görevlileri yanlış tesbit yapmışlarsa, Hazinenin bu yanlışlığı normal sayılabilecek bir süre içinde düzeltmesi gerekirdi. Devlet kendi organlarının yaptıkları yanlış ve kusurlu işlemleri makul ve haklı sayılabilecek bir süre içinde düzeltmediği, yanlışı adeta kasıtlı denilebilecek şekilde sürdürdüğü, fazla olarak bu durumun doğru sayılması lazım geldiği kanısını uyandıran bazı tasarruflarda bulunduğu hallerde sonucu katlanması ve zararı sineye çekmesi gerekli ve zorunlu olur.
Olayda davalı kooperatifin Devleti yanılgıya düşüren hilesi değil, en küçük bir hatası mevcut olmadığına, tersine olarak Hazine hükümsüz saydığı tapuyu zamanında iptal ettirmemek ve sicilden terkin ettirmemek ve hatta bu tapudan iktisaplarda bulunmak suretiyle davalıyı yanılgıya düşürdüğüne göre sonuçtan kimin sorumlu tutulması lazım geldiği çok söz söylenmesini gerektirmeyecek kadar açıktır.
Türkiye'de Devletin mal varlığına vazüülyet olan "Hazinenin. Devletin mal varlığı ile ilgili bulunan bu dava "Devlet" adına "Maliye Hazineyi" tarafından açılmıştır. "Nef'i Hazine" ilkesi günümüzde geçerliliğini kaybetmiştir. Bu gibi hallerde Hazine yararından çok Devlet yüksek varlığını ve yüce kişiliğini korumak, şeref ve itibarını sarsmamak, Devlete karşı beslenilen güven duygularını zedeleme önde gelir. Yargıtay, Devletin memurlara yaptığı hatalı ödemelerin geri alınmasına ilişkin davaların geçerli olmadığını kabul etmek suretiyle yukarıda yazılı ilke ve düşüncelere üstünlük tanımıştır. Kısaca yetkili makam ve kişilerin dikkatli uyanık ve duyarlı davranmak suretiyle Devletin üstün kişiliğini zaafa uğratan tasarruflardan kaçınmaları gereklidir. İşte bu düşüncelerle davanın reddi gerekli iken kabul edilmesi doğru değildir
2 - Dava konusu taşınmaz Hazineden belediyeye geçtikten sonra muhtelif zamanlarda yapılan müteaddit ifrazlarla bir çok parçaya bölünmüş, ifraz edilen parçalardan bazılarını hazine iktisap etmiş, geri kalan son parçayı da davalı kooperatif satın almıştır. Tesbitin yanlış olduğu kabul edilse bile, yapılan ifrazlarla ve onu takibeden iktisaplarla dava konusu taşınmaz "özet mal" durumuna gelmiştir. Hazinenin birbirini izleyen tasarruf ve iktisaplarıyla bu konuda aldığı mesafe karşısında taşınmazı "kamu malı" saymak imkan ve ihtimali kalmamıştır. Hazinenin iktisapta bulunduğu zamanlarda tapu "geçerli" sayılsın, davalı kooperatif iktisap edince hazinece tapunun "iptale mahkum olduğu" ileri sürülerek dava açılsın, bu denli çelişkili bir kabule dayanılarak hüküm vermek olanağı yoktur. Kısaca tapu sicilinde hazinenin önderliği altında yürütülen ve sürdürülen işlemlerle taşınmaz tamamen bir özel mal niteliği hüviyeti kazanmıştır. Tapu sicilindeki bu işlemlere bakarak ve dayanarak iktisapta bulunan kişide dava konusu yerin niteliği yönünden en küçük bir kuşku uyanması ve onun kötü niyetli sayılması mümkün değildir. hal böyle olunca davalının MK.nun 931. maddesinden yararlanması lazım geldiği sonucuna varılması zorunlu olmaktadır.
İşte yukarıda yazılı neden ve düşüncelerle Hazinenin açtığı iptal davasının reddi gerekirken kabul edilmesi doğru olmadığından hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA) peşin harcın iadesine, gelen temyiz eden vekili için 1400 lira duruşma vekalet ücretinin temyiz edilenden tahsiline 23.12.1977 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler



YARGITAY KARARLARI :
İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

Diğer Bölümlerimiz +
Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini