 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1977/10277
K: 1977/10436
T: 17.10.1977
DAVA : Taraflar arasındaki davada: Davacı davalı ile aynı taşınmazda müşterek olup diğer paydaş Faik'in payını Cemal'e satması üzerine, davalı ile ayrı ayrı yeni paydaş aleyhine şuf'a davası açarak davalılar kazandıklarını, davalının kendisine ait ilamı tapuda infat ettirmesi sonucu, kendi ilamını infat ettirme imkanı bulamadığını, satılan hissenin kendi hissesi oranında davalıdan temmsil edilerek adına tescilini istemiştir.
Davalı son celsede iddianın doğru olduğunu bildirmiştir.
Yargılama sonucunda mahkeme toplanan delillere göre davanın kabulüne karar vermiştir. Bu karar süresinde davalı tarafından temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Taraflar paylı mülkiyet konusu olan taşınmazın paydaşlarıdır. Paydaşlardan Faik, tarafların da paydaş oldukları bu taşınmazdaki 103/512 payını üçüncü kişi Cemal'e satmıştır. Bu satışı takiben:
1 - Paydaş Mahmet tarafından 22.12.1975 günlü dilekçe ile Cemal aleyhine "Şuf'a" nedeniyle açılan dava sonunda 7.4.1976 gününde (103) payın davacı Mehmet adına,
2 - Paydaş Ali'nin de 19.12.1975 tarihinde Cemal aleyhine açtığı ayrı bir dava sonunda 26.5.1976 gününde "103" payın Ali adına, tesciline karar verilmiştir.
Bu suretle iki paydaşın -Mehmet ile Ali'nin- değişik zamanlarda açtıkları şuf'a davalılarıyla aynı şuf'alı -103- payın adlarına tescilini öngören ayrı ayrı kararlar aldıkları anlaşılmaktadır. bunlardan elini çabuk tutan Ali tapu dairesine baş vurmuş, aldığı 26.5.1976 günlü ilama dayanarak (103) payın kendi adına tescilini sağlamıştır. Geç kalan Mehmet ise, 103 payın sicilde Ali adına tescil edilmesinden ötürü 7.4.1976 günlü ilamı tapuya tescil ettirememiştir.
Yukarda açıklanan nedenle çaresiz duruma düşen Mehmet, bu kez Ali aleyhine bu son davayı açarak paylı mülkiyet halindeki taşınmazın 2/32 payın kendisine ve 1/32 payın Ali'ye ait olduğunu ileri sürerek ayrı şuf'a davalarına konu olan 103 payın hisseleri oranında adlarına tescilini istemiştir.
Şuf'a hakkı, paylı taşınmazlarda bir paydaşın, öteki paydaş tarafından üçüncü kişilere satılan payın bedeli karşılığına adına tescilini isteyebilmek yetkisini sağlar. MK.nun 659. maddesinin düzenlediği tipik şuf'a davasında paydaşlardan biri veya birkaçı "davacı" ve satın alan -üçüncü kişi- ise "davalı" durumundadır. paylı mülkiyet konusu olan taşınmazın bir miktar payı paydaşlardan biri tarafından ötekisine satılmışsa, bir başka paydaş şuf'a hakkına ve Mk.nun 659. maddesine dayanak satılan payın kısmen veya tamamen kendisine verilmesini dava edemez. Şuf'a davası -gerçek ve dar anlamda- paydaşlardan bir veya birkaçının müşteri -üçüncü kişi- olan kimse aleyhine açtıkları davadır.
Ancak şuf'a hakkından doğan başka bir tür dava dahi vardır. O da şöyledir:
Birden çok paydaşın müşteri aleyhine ayrı davalar açtıkları ve bunlardan her birinin aynı şuf'alı payın kendi adlarına tescili için ayrı ayrı ilamlar aldıkları, bu paydaşlardan birisinin kendisine ait ilamı tapuya götürüp şuf'alı payın tamamının tescil işlemini adına yaptırdığı hallerde açıkta kalan, yani aldığı ilamı öteki paydaşın yaptırdığı tescilden ötürü işletmeye muktedir olamayan paydaşın ilamla saptanan şuf'a hakkında dahi geçerlilik tanınmasını isteyebilmek için açtığı davadır.
Bu davada, şuf'a hakkından doğan, asıl ve gerçek -tipik- şuf'a davasından daha geniş kapsamlı olan tipik başka çeşit bir şuf'a davasıdır. Paydaşların birlikte dava açmamalarından veya açtıkları yarı davaların birleştirilmeden görülmesinden doğan bu gibi uyuşmazlıkların bu tür davalarla çözümlenmesi gereklidir. Tersi düşünüldüğü takdirde aynı pay için şuf'a hakkını kullanan birden çok paydaştan birini ötekilere üstün tutulması ve bunlardan bir kısmının kullandıkları şuf'a hakkının yapı ve niteliğine aykırı düşen haksız ve olumsuz bir sonucun doğumuna yol açılmış olur.
Bu düşüncelerle mahkemece davanın kabule elverişli görülmesi doğrudur. Yalnız mahkeme, aşağıda yazılı olan noktalarda açık bir yanılgıya düşmüştür.
1 - Davacı ve davalının ayrı davalarına konu olan şuf'alı 103 payın son açılan bu dava sonunda taraflar adına eşit paylarla tescili gerekli iken mahkemece davada taraf olmayan ve şuf'a haklarını kullandıkları anlaşılamayan öteki paydaşların payları da gözönünde tutularak 103 payın 1/32 sinin davacı ve 2/32 sinin davalı adına tesciline karar verilmesi doğru değildir.
2 - Ancak hüküm davacı tarafından temyiz edilmediğine ve bu hal davalı yararına kazanılmış hak teşkil ettiğine göre şuf'alı 103 payın 1/32 si davacıya verilmek ve bakiyesi davalı üstünde bırakılmak suretiyle karar verilmesi gerekli iken yazılı şeklide hüküm tesis edilmesi yolsuzdur.
SONUÇ : Hükmün bu nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 17.10.1977 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.