 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1977/406
K: 1977/953
T: 22.04.1977
DAVA : Taraflar arasındaki davanın (Ankara 6. Asliye Hukuk Hakimliği)nce görülerek mahkeme ilamında belirtilen gerekçelere binaen verilen 29.12.19776 tarih ve 971/772-976/831 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı avukatı tarafından istenmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı (O) İnşaat Şirketi, davalı (H) nin inşaatlarında çalıştırdığı işçilerin ücretlerini, sigorta pirim ve vergilerini ödemediği için bu giderler şirketçe karşılandığını beyanla, dava konusu paranın davalı yükleniciden tahsilini dilemektedir.
Eser sözleşmelerinin geçerli sayılması ve tarafları hukuken bağlayıcı nitelikte olması için, Borçlar Kanununda özel bir şekle tabi tutulmamıştır. Bu tür anlaşmalar sözlü, yazılı yapılabileceği gibi zımmi de olabilir.
Bunun gibi olayda, davalı (H) nin davacı şirkete ait iş yerinde müteahhit sıfatiyle fiilen iş gördüğü, yanında müteaddit işçiler çalıştırdığı, davacı şirket zimmetinde bu nedenle gerçekleşen istihkak karşılıklarını şirketin Akbank'daki hesabından çekerek tahsil ettiği dosyaya sunulan belgeler kapsamı ve dinlenen tanık sözleriyle ortaya çıkmış ve taraflar arasında açıklandığı üzere bir eser sözleşmesi kurulduğu anlaşılmıştır.
Öte yandan, resmi daireler özel ve tüzel kişilerin hazırladıkları ihalelere katılmak, pey sürmek, sözleşme yapmak ve tahakkuk edecek istihkakları almak üzere davalı (H)nin dava dışı (M) yi 26.1.1971 tarihinde umumi vekil tayin ettiği, adı geçen vekil bu yetkilere dayanarak davacı şirketle 10.3.1971 günlü eser mukavelesini kurduğu, ne var ki, vekil olduğu ve sıfatını açıklayarak kendi imzasını koyması gerekirken doğrudan doğruya müvekkili davalı (H) nin imzasını attığı, anlaşılmış ise de, davalının bu sözleşmeye de geçerlilik tanıyarak fiilen işe başladığı ve mukavele gereğini yerine getirdiği tesbit edilmiştir.
Bundan başka, tanıklar önünde kendi işçilerine ait ücretleri ödeyen davacı şirkete karşı borçlu olduğunu bildiren davalının bu açıklaması üzerine, dosya arasındaki protokolun tanzim olunduğu ve davalı tarafından da imzalandığı sözü geçen protokol Borçlar Kanunun 11. madde buyruğu karşısında hukuken geçerli bulunduğu, olayda ikrahın varlığı sabit olmadığı göz önünde tutularak davanın kabulüne karar vermek gerekirken aksine yazılı düşüncelerle isteğin reddi cihetine gidilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Davacının temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 1.000 lira murafaa vekalet ücreti davalıdan alınarak davacı şirkete verilmesine, ve ödediği temyiz peşin harcının istek olursa iadesine, 22.4.1977 gününde oybirliğiyle karar verildi.