 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1977/2332
K: 1977/3341
T: 31.05.1977
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 27.8.1973 gününde verilen dilekçede yazılı taşınmazın satış vaadi sözleşmesi gereğince müvekkilleri adına tescili istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 17.11.1976 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü :
KARAR : Dosaya kapsamı ve temyiz sebepleri itibarile:
1 - Satış vaaddi sözleşmesinde yer alan (mesaha tashihi) keyfiyeti akdin feshi için satıcılar lehine konmuş bir şart değil, akdin yerine getirilmesi için satıcıların kabul ettiği bir yükümlülüktür. Sözleşmede açıkça belirtildiği üzere bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde akdi tek taraflı feshetmek yetkisi alıcıya tanınmıştır. Kaldı ki, satıcılar tarafından alıcıya gönderilen 3.5.1973 ve 5.5.1973 günlü ihtarnamelerde tanınan süre içinde alıcı cevap vermiş, satıcıların feshe yetkileri olmadığını, feshi kabul etmediğini, taşınmazın tapuda yazılı hali ile ferağı kabul edeceğini, bakiye borcu da ödemeğe hazır olduğunu bildirmiştir. Şu halde, satıcıların tek taraflı ihtarnameler ile sözleşmenin feshedilmiş sayılması doğru değildir.
Öte yandan satıcılar tarafından gönderilen 5.5.1973 günlü ihtarnamede, ilk ihtarnamede belirtilen süre içinde cevap verilmezse alıcının da feshi kabul etmiş sayılacağı ve tapuya konan şerhin kaldırılacağı bildirilmesine rağmen aynı gün taşınmaz davalılardan (C) ye satılmış ve tapuda ferağı verilmiştir. Bir taraftan ihtarname gönderilip süre tanınırken, diğer taraftan taşınmazın ayni gün başkasına satılması davranıştaki kötü niyetin ifadesidir. Bu biçim davranışı ise yasa korumaz ve satıcıların satış vaadi alacaklısına karşı ferağ taahhüdünden kurtulmalarına neden olamaz.
2 - Genel kural olarak satış vaadi sözleşmeleri şahsi hak doğurur. Bu hak üçüncü kişilere karış ileri sürülemez. Ancak; sözleşme tapuya şerhedilince alenileşir, güçlenir ve üçüncü kişilere karşı da etkili hale gelir. Tapuda böyle bir şerhin varlığını bilerek taşınmazı iktisap eden iyiniyetten sözedemez ve M.K.nun 931. maddesinden yararlanamaz.
Olayımızda, satış vaaddi sözleşmesi tapuya işlenmiş olup satış için tapuya verilen talepnamede satış vaadi şerhine değinilmiştir ve bu talepnameyi (C) vekili avukat (E) de imzalamıştır. Mesela tashihi davasının devam etmekte olduğuna dair mahkemeden alınan yazının, satış vaadi alacaklısından alınan paranın depo edildiğine dair banka cevabının şerhin hükümsüzlüğünü gerektirmeyeceğini, davacının muvafakatının olmadığını resen terkin için de 5 yıllık sürenin geçmediğini bilen veya bilmesi lazım gelen avukat (E) nin (C) ye vekaleten tapuda ferağ alırken satış vaadini bilmediği kabul edilemez. Önce tapudaki satış vaadi şerhi kaldırılmış ve sonra takyitsiz olarak satış işlemi yapılmış değildir. Her iki işlemin aynı muamele numarası ile ve aynı anda yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, (C) in iktisabı da iyiniyetli sayılamaz.
3 - Davacı, cevabi ihtarnamede satış bedelinden bakiye parayı ödemeğe hazır olduğunu bildirmiş, dava dilekçesinde ayni hususu belirtmiş olup paranın tamamını yatırdığına dair belgeyi dosyaya ibraz etmiştir.
Bütün bu hususlar gözönünde tutularak davanın kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile reddi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1000 lira duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde iadesine, 31.5.1977 gününde oybirliğiyle karar verildi.