 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1977/3209
K: 1978/328
T: 27.01.1978
DAVA : Davacı, meslek hastalığı sonucu malul kalan sigortalı işçi için yapılan harcamalar üzerine, uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hükmün davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Zararın "meslek hastalığı olayı'na dayandığı davalarda sorumluluk durumunun saptanması için kural olarak bilirkişi düşüncesine başvurulması uzmanlıktan yararlanma gereksinmesinin doğal sonucudur ve bu olayda mahkemenin sorumluluk durumunun özelliğini gözönünde tutarak bilirkişi kurulunu bu konuda uzman kişilerden oluşturması doğrudur. Ne var ki, ameli bakımdan bu tür davalarda uyuşmazlığın sonucu tıpkı bu davada görüldüğü üzere adeta kaçınılmaz biçimde bilirkişi kurulunun benimsediği yönteme göre belirlenecek olan düşünceye bağlıdır. Bu yöntem ise, bir bilirkişi kurulundan diğerine göre değişmektedir. Bu suretle, aynı meslek hastalığı olayında diğer veriler de aynı ya da birbirine çok benzer olmasına rağmen birbirinden çok belirgin biçimde farklı sorumluluk oranları saptanmaktadır. Bu durumun vatandaşın mahkemelere olan inancını sarsacağı ve hakkının rastlantılara kaldığı gibi bir düşünceye saplanmasına neden olacağı gerçeği ortadadır. Bu bakımdan, bütün mahkemelerin olayın özelliğinden gelme ayrık bir durum söz konusu bulunmadıkça aynı ana düşünce ve yöntemden kaynaklanan tek düze bir uygulamaya uymaları zorunludur.
Bu uygulamanın ana çerçevesi şudur; mahkeme, ilke olarak başlangıçta davalının sorumlu bulunmadığı esasından hareket ederek davanın dayandığı yasa hükmüyle bu hükmün dolaylı, ya da dolaysız olarak yollamada bulunduğu sair mevzuat hükümlerine göre, işverenin alması gerekli önlemleri; buna karşın işçinin ve sigortalının uymakla yükümlü bulunduğu yönleri, bir genel planda, olayın meydana gelmesinde kaçınılmazlık, kötü rastlantılar ve üçüncü kişinin eylemi v.b. varsa bunları, olabildiğince bir bir saptamak, bu konularda gerekirse taraflara iddia ve savunmaları açıklattırılıp gösterecekleri delilleri toplamak, böylece dava dosyasını bilirkişi incelemesine vermeye elverişli şekilde tamamlamak, işyerinin, görülen işin ve zararlandırıcı hastalık meslek hastalığı olayının gerektirdiği biçimde uzman kişilerden oluşacak bir bilirkişi kurulunu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu çevresinde kurmak, bundan sonra da, bilirkişi kurulunun bu maddi olgu ve bilgilere göre şüphesiz kendi saptamalarını da gözönünde tutarak ve bilimsel esaslar içerisinde işverenin sorumluluk durumunu ve bu sorumluluğun oranını saptamalarını sağlamaktır. Özellikle, kaçınılmazlık durumunun ve oranının belirlenmesinde zarara uğrayanın ve işyerinin olumlu ya da olumsuz yanları üzerinde durulmalı; dava, gerçek anlamda bireyleştirilmeli (ferdileştirilmeli) ve kaçınılmazlığın belirli oranda saptanmasının nedenleri ve dayanakları açıkça gösterilmelidir.
Bu davada, hükme dayanak kılınan bilirkişi raporu, açıklanan esaslara bütünüyle uygun olarak düzenlenmemiştir ve salt bu nedenden ötürü hükme dayanak alınmamalıdır.
O halde, bu yöne ilişkin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 27.1.1978 gününde oybirliğiyle karar verildi.