Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E : 1976/11-7
K : 1976/6
T : 23.12.1976
AVUKATLIK ÜCRETİ TAKDİRİ ( Mahkemece Esas Alınacak Olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin Tesbiti )
UYGULANACAK AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFİNİN TESBİTİ ( Hukuk ve Ceza Davalarında Karşı Tarafa Yükletilecek Ücreti Vekalet İçin )
KARŞI TARAFA YÜKLETİLECEK AVUKATLIK ÜCRETİ ( Hukuk ve Ceza Davalarında Mahkemece Esas Alınacak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi )
MAHKEMECE ESAS ALINACAK AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİ ( Hukuk ve Ceza Davalarında Karşı Tarafa Yükletilecek Ücreti Vekalet İçin )
HUKUK VE CEZA DAVALARINDA KARŞI TARAFA YÜKLETİLEN AVUKATLIK ÜCRETİ ( Mahkemece Esas Alınacak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi )
ÖZET : Yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinin belirtilmesinde; hukuk davalarında dava tarihindeki, ceza davalarında ise kamu davasına katılma isteği ya da kişisel dava gününde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin uygulanması gerekir.
(1086/m.421,423)
(1412/m.406,415)
(1136/m.168,169)
DAVA : Karşı tarafa yükletilecek vekalet ücretinin takdirinde "dava talihinde yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesinin uygulanması gerektiğine" dair Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.4. 1970 gün ve esas no. 1968/5-787, K. 212 ve 3.5.1974 gün esas no. 1971/5-811, K. 474 ve 3. Hukuk Dairesinin 29.11.1971 gün esas no. 5359 Karar no. 4208 sayılı kararlarıyle "...... tarihinde yürürlüğe giren tarifenin bu tarihten itibaren verilen hükümlere uygulanması gerektiğinden yürürlük gününden önce işlenen suçlarda uygulanamıyacağına" dair Ceza Genel Kurulunun 7.12.1972 gün esas no. 1970/5477, Karar no. 1972/72 sayılı kararı ve "karar tarihindeki tarifenin uygulanması gerektiği" hakkında 10. Hukuk Dairesinin 4.12.1975 gün esas no. 1975/4244 karar no. 1975/6408 ve 11. Hukuk Dairesinin 26.3.1973 gün esas no. 1973/1314 karar no. 1973/1289 ve 12. Hukuk Dairesinin 17.11.1973 gün esas no. 10559 karar no. 10100 sayılı kararları arasında içtihat aykırılığı bulunduğu belirtilerek, bu aykırılığın içtihadı birleştirme yoluyla giderilmesi istenmiş, Yargıtay Kanununun 20 nci maddesine göre konuyu inceleyen Yargıtay 1. Başkanlık Divanınca sözü geçen kararlar arasında içtihat aykırılığı bulunduğuna ve aykırılığın içtihadı birleştirme yoluyla giderilmesine karar verilmiştir.
KARAR
16.5.1973 tarih, 1730 sayılı Yargıtay Kanununun 18, 19/7 ve 20 ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 13, 14 üncü maddeleri gereğince 23.11.1976 ve 23.12.1976 tarihlerinde Yargıtay 1. Başkanının Başkanlığında toplanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunda yukarıda tarih ve sayıları yazılı Hukuk Genel Kurulu, 3. Hukuk Dairesi kararları ile Ceza Genel Kurulu ve 10., 11., 12. Hukuk Daireleri kararları arasında içtihat aykırılığı bulunduğu oybirliğiyle kararlaştırılmış ve raportör üyenin açıklamalarından sonra konunun müzakeresine geçilmiştir.
İçtihat aykırılığı bulunan Hukuk Genel Kurulunun 25.4.1970 gün esas no. 1968/5-787 K. 212 ve 3.5.1974 gün esas no. 1971/5-811, K. 474 sayılı kararları ve 3. Hukuk Dairesinin 29.11.1971 gün esas no. 5359 karar no. 4208 sayılı kararlarında ( .... tarifenin yürürlük tarihinden sonra hüküm altına alınacak hukuki yardım ücretleri hakkında uygulanacağı yazılı ise de bu hüküm kanuni dayanaktan yoksundur. Gerçekten olay tarihinde yürürlükte bulunan 3499 sayılı Avukatlık Kanununun 130 uncu maddesinde "her baronun idare meclisi dört senede bir seçim devresi başlangıcında kaza mercilerindeki muamelelerle diğer işlerden alınacak ücretin asgari haddini gösteren bir tarife hazırlayarak Adalet Bakanlığına gönderir. Adalet Bakanlığı Haysiyet Divanının mütalaasını aldıktan sonra tarifeyi tashih veya lüzumlu gördüğü tadilleri icra eder. Yeni bir tarifenin tasdikine kadar mevcut olan tarife hükmü devam eder." denilmekte olup, bu maddeyle Adalet Bakanlığına bu hususta bir hüküm tesisi için yetki tanınmamıştır. Olayların hukuki hükümleri vuku buldukları tarihte yürürlükte olan kanuna tabi bulunacağına göre, kanuni dayanağı olmayan sözü geçen 18 inci madde hükmüyle mahkemeler bağlı tutulamaz. 28.11.1956 tarih ve 15 sayılı içtihadı birleştirme kararında da belirtildiği gibi her davada; açıldığı tarihteki durum hükme esas alınmalıdır. Tarafların, dava yargılamaları giderleri yönünden davanın açıldığı tarihteki durumu gözönünde tuttukları tabiidir. Bu sebeple avukatlık parasının davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan asgari ücret tarifesine göre hesabı gerekir. ) sonucuna varmış, Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise, 7.2.1971 gün esas no. 1970/5-447 karar no. 1972/72 sayılı kararında ( avukatlık asgari ücret tarifesinin 21. maddesinde, tarifenin Resmi Gazetede yayınladığı tarihten yedi gün sonra yürürlüğe gireceği belirtilmiş ve yayın işi 22.4.1970 gününde yapılmış bulunmasına göre tarifenin bu tarihten itibaren verilen hükümlere uygulanması gerektiğinden 22.4.1970 gününden önce işlenen suçlarda uygulanamıyacağı hususunda mahkemenin dayandığı gerekçede isabet görülmediği... ) açıklanmıştır. 10. Hukuk Dairesinin 4.12. 1975 gün esas no. 1975/4244 karar no. 1975/6408 sayılı kararında ( ....Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 423/6 ya göre davanın ehemmiyetine göre kanunu mucibince takdir olunacak vekil ücretleri yargılama giderlerindendir. Aynı kanunun 417 nci maddesi hükmü gereğince kural olarak aleyhinde hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Öbür yandan dava bir tek işlemden ibaret değildir; tersine, ayrı bir yargı işlemi olarak hükmü de kapsayacak biçimde çeşitli işlemlerden oluşmaktadır. Sözü edilen avukatlık ücreti yargılama sonunda hükümle karara bağlandığına ve - hüküm - dahi dava içerisinde ayrı bir usul işlemini oluşturduğuna göre avukatlık ücretinin belirlenmesinde bu işlemin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunmayan tarifenin değil, yürürlükte bulunan tarifenin uygulanması doğal sayılmalıdır; zira, aksini öngören açık ve kesin bir hüküm bulunmadıkça yürürlükten kaldırılmış bir hukuksal kural uygulamadan da kalkmış olur; buna karşın, bir hukuksal kural yürürlüğe girmekle uygulamaya da girer. Mevzuatımızın ise, yürürlükten kaldırılmış ve yerine yenisi konulmuş avukatlık asgari ücret tarifelerinin uygulamasına devam olunacağını gösteren açık ve kesin, hatta üstü kapalı bir hüküm bulunmamaktadır. Nitekim yargılama giderleri arasında yer alan - harca - ilişkin 7.12.1964 gün esas no. 3, karar no. 5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu kararında da belirgin olarak bu hukuki esaslar benimsenmiştir. Tarife yapmak ve onama yetkisi doğal olarak konulan kuralların yer yönünden olduğu gibi, zaman yönünden de yetkivi içerir. Kaldı ki, avukatlık asgari ücret tarifeleri idari işlem nitelisindedirler; ve idari yargı yerince usulen iptal edilmiş bulunmadıkça hükümlerini sürdürürler. Hüküm tarihindeki tarifenin uygulanmasıyla kazanılmış hak esasının çiğnenmiş olmıyacağı, davayı kaybeden tarafın - haksız davranışının bütün sonuçlarından sorumlu tutulmasının hukukun genel kurallarından - bulunması nedeniyle durumun ağırlaştırılmasından söz edilemeyeceği de ortadadır. Avukatlık ücretinin belirlenmesinde karar tarihi verine dava tarihinin esas alınması gereği belirtilmiş, 11. Hukuk Dairesi de 26.3.1973 gün esas no. 1973/1314, karar no. 1973/1289 sayılı kararıyla ( 22.4.1970 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan avukatlık asgari ücret tarifesinin 21. maddesinin açıklığı karşısında bu tarife uyarınca davacıya vekalet ücreti takdiri gerekirken dava günündeki tarifenin uygulanmasını...... ) bozma sebebi yapmıştır. 12. Hukuk Dairesi 17.11.1973 gün esas no. 10559 karar no. 10100 sayılı kararında ( ... yargı giderlerinden madut ve karşı tarafa yükletilmesi zorunlu avukatlık ücreti davanın açıldığı günde tahakkuk etmiş ve miktarı belirlenmiş değildir. Dava; müvekkil değil avukat tarafından açılmış, başka bir deyimle avukat davaya veya takibe sonradan katılmamış bulunsa dahi avukatlık ücreti avukatın davanın devamı müddetince harcadığı emek, gayret, işin önemi ve niteliği gözönünde tutularak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 421, 423/6 ncı, Avukatlık Kanununun 171 inci ve ilgili diğer maddeleri ve asgari ücret tarifesi hükümleri çevresinde hakim tarafından serbestçe takdir ve tespit edileceğini - hukuki yardımın başlangıcına bakılmaksızın yürürlük tarihinden sonra takdir edilecek avukatlık ücretleri hakkında yeni tarifenin uygulanacağına - mütedair 21 inci maddesi hükmünün yasalara ve genel hukuk kurallarına aykırılığı iddia olunamıyacağı ) içtihadında bulunmuşlardır.
19.3.1969 tarih 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile yürürlükten kaldırılan 3499 sayılı Avukatlık Kanunun 2. fasıl - Avukatlık ücretleri - bölümündeki 130. maddesinde "her baronun idare meclisi dört senede bir seçim devresi başlangıcında kaza mercilerindeki muamelelerle diğer işlerden alınacak ücretin asgari haddini gösteren bir tarife hazırlıyarak Adalet Bakanlığına gönderir.
Adalet Bakanlığı Haysiyet Divanının mütalaasını aldıktan sonra tarifeyi tasdik veya lüzumlu gördüğü tadilleri icra eder.
Yeni bir tarifenin tasdikine kadar mevcut olan tarife hükmü devam eder. "Bu hüküm, tarife hazırlama süresinin dört seneden üç seneye indirilmesi, tarife hazırlama yetkisinin Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kuruluna verilmesi ve kelimelerin Türkçeleştirilmesi gibi esas kuralı bozmayan bazı değişikliklerle 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168 inci maddesine aynen intikal etmiştir. Bu maddenin gerekçesinde "tasarının 168 inci maddesinden, dilinin Türkçeleştirilmesi ve birinci fıkradaki avukatlık ücreti tarifesinin hazırlanmasına dair dört yıllık devrenin, ekonomik hayattaki dalgalanmaları daha kısa süre içerisinde takibe imkan vermek amacıyla üç yıla indirilmesi suretiyle" hazırlandığı ifade olunmuştur.
Yürürlükten kaldırılan 3499 sayılı ve halen yürürlükte olan 1136 sayılı Avukatlık Kanununda "yargı yerlerindeki işlemlerle diğer işlemlerden alınacak avukatlık ücretinin asgari haddini gösteren birer tarife hazırlama" görevindeki amaç, günümüzün değişen ekonomik şartlarına göre avukatlık ücretlerinin yapılmasının asgari parasal değerlerini tespit etmektir. Kanun koyucunun bu maddede verdiği yetki "avukatlık ücretinin asgari haddini gösteren bir tarife" hazırlanması olup genel hukuk ilkelerini bir tarafa itecek biçimde yürürlük tarihini de tespit yetkisini kapsamamaktadır. Kanun lafzıyla veya ruhiyle temas ettiği bütün meselelerde meridir. Kanunun verdiği görevin dışına çıkılarak tarifenin yürürlük tarihini tespit eden hükmü kanuni dayanaktan yoksundur.
Temyiz mahkemesi Tevhidi içtihat Hukuk Kısmı Umumi Heyetinin 28.11.1956 gün esas no. 15 karar no. 15 sayılı kararının netice kısmında da ( Resmi Gazete 27 Aralık 1956 gün sayı 9494 ) belirtildiği üzere "her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyetin hükme esas ittihaz olunması" gerekir. İçtihatı Birleştirme Kararlarının netice kısmındaki ilkeler bağlayıcı niteliktedirler.
Avukatlık ( vekalet ücreti Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 423/6 ncı maddesinde açıkça belirtildiği veçhile muhakeme masraflarından maduttur. Muhakeme masrafları ve bu meyanda karşı tarafa ( hasma ) tahmili gereken vekalet ücreti, müstakil bir varlığı olmayan ve ait olduğu davanın konusunu teşkil eden hak ve alacağa sıkı bir surette bağlı feri haklardandır. Feri hakların akıbeti asıl hakkın akibetine tabi olur.
Hakkına tecavüz edildiğini veya bu hakkın münazaalı olduğunu ileri süren hakiki veya hükmi şahıslar mahkemeye başvurarak hakkının tanınması, hukuki himayenin teminini isteyebilme hakkına sahiptirler. Anayasanın 31 inci maddesince dava açma, hak arama hürriyeti teminat altına alınmıştır.
Bir davanın usulen açıldığı tarihte maddi hukuk ve usul hukuku yönünden hasıl ettiği neticeleri vardır. Özellikle maddi hukuk alanında zaman aşımı kesilmiş olur. Hak düşürücü bir süre sözkonusu ise bu husus hakim tarafından resen gözönünde tutulur. Şahsa bağlı haklarla ilgili bazı davaların takibi mirasçılarına geçer. Davalı, davadan önce usulen mütemerrit duruma düşürülmemiş ise, davanın açılması ve dilekçenin usulü dairesinde tebliğ olunmasıyla mütemerrit sayılır.
Usul hukuku yönünden ise, neticeleri Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 185, 186, 187 ve 202 nci maddelerinde açıklandığı üzere mahkemelere, açılmış bir davayı sonuçlandırmak görevi verilmiş olur. Dava şartlarının mevcut olup olmadığı da davanın açıldığı tarihe göre tayin edilir ve açıldığı tarihteki durum ne ise ona göre hüküm verilmesi mükellefiyeti doğar. Davada derdestlik hali de sözkonusu olabilir. Davacı davasını açtıktan sonra davalının rızası olmaksızın davasını takipten sarfınazar ve davasını tevsi veya mahiyetini tebdil edemez. Müddeabihin temliki, davanın ıslahı ve feragat hali bu yasağın dışındadır. Bu suretle maddi hukuk ve usul hukuku bakımından davanın açılmış olması ile hasıl olan neticelerinden müstakil bir varlığı olmayan vekalet ücretini hariç tutmak mümkün değildir. Asıl hakkın akibeti dışında fer'i haklardan olan, karşı tarafa tahmili gereken vekalet ücreti hususunu asıl davanın akibetine zıt düşecek biçimde hüküm tarihine getirmek - hüküm tarihinde yürürlükte olan asgari ücret tarifelerine göre -takdir etmek, hukuk kurallarına tamamen aykırı bir netice tevlit eder.
Avukatlık kanunu ile Adalet Bakanlığına ve Türkiye Barolar Birliğine, tarifelere geriye doğru yürür şekilde uygulama imkanı sağlayan bir hüküm getirme yetkisi tanınmamıştır.
Usul kanunları kendilerinden önce yapılmış usuli işlemleri geçersiz saymamıştır. Yeni usul kanunları kaideten hak arama yönünden daha teminatlı ve mükemmeldirler. Kanun koyucu müktesep hakları hiçbir şekilde ihlal etmemiştir. Bu husus hukuk devletinin doğal bir sonucudur. Nitekim Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 578 inci maddesinde işbu kanun müktesep hakları ihlal etmemek şartıyla makabline şamil olduğu hükmü ihtiva etmektedir.
334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 8 inci maddesinde Anayasanın üstünlüğü ve anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve kişileri bağlayıcılığı, 132 nci maddesinde de mahkemelerin bağımsızlığı, hakimlerin görevlerinde bağımsız olup Anayasaya, kanuna, hukuka ve vicdani kanaatlarına göre hüküm verecekleri hiç bir organ, makam ve merci veya kişinin yargı yetkisini kullanmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremiyeceği, genelge gönderemiyeceği yazılıdır.
132 nci maddede Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı 8 inci maddeyi teyiden açıklandıktan sonra hakimlerin Anayasadan sonra sırasıyla kanuna, hukuka ve vicdani kanaatlarına göre hüküm vermeleri üzerinde durulmuştur. Bu maddede açıkça bir kurallar zincirinin mevcut olduğu ve sırasıyla en üst halkasını Anayasa hükümleri, ondan sonra kanunların, tüzüklerin ( Anayasa madde 107 ), yönetmeliklerin ( Anayasa madde 113 ), dördüncüsünde de genelgeler ve tamimlerin bulunduğu görülmektedir.
3499 sayılı Avukatlık Kanununun 130 ve 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168 inci maddesinde yazılı "avukatlık ücretinin asgari haddini gösteren tarife hazırlama" işleminin idari bir işlem olduğunda, Anayasanın 114. maddesince Danıştayın denetimine tabi tutulması gerektiğinde şüphesiz hiç bir tereddüt yoktur. Ancak; Anayasa, mahkemelere kanunlara aykırı gördükleri tüzük ve yönetmelik hükümlerini bir tarafa iterek bunun yerine kanun hükümlerini uygulama yetkisini tanımıştır. İdarenin düzenlemiş olduğu tüzük ve yönetmeliğin belli bir davada - kanuna aykırı görüldüğü için -uygulanmaması demek o tüzük ve yönetmeliğin iptali anlamına gelmez. Anayasa hükümleri gereğince adli mahkemeler tüzük ve yönetmelik hükümlerinin kanuna ve hukuka uygun olup olmadığım incelemekle idari yargı yerinin görev alanına girmiş ve kendi sınırını de açmış olmazlar.
Yargıtay'ın kanuna aykırı tüzük ve yönetmelikler konusundaki uygulaması da değişmez biçimde ve devamlı olarak bu yolda olmuştur.
Temsilciler meclisinde 334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 132 nci maddesinin görüşülmesinde "mahkemelerin belli davalarda kanuna aykırı tüzükler yerine kanun hükümlerini uygulamaları gerektiği bu hususun madde metninde ayrıca açıklanmasına lüzum bulunmadığı" kabul edilmiştir, ( izahlı, gerekçeli, anabelgeli ve maddelere göre tasnifli bütün tutanaklarıyla Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 3. cilt sahife 3483-3510 Kazım Öztürk T.B.M.M. Kanunlar md. şefi ).
Avukatlık ücret tarifesi Anayasanın 113 üncü maddesinde yazılı bir yönetmelik olduğuna göre, mahkemelerin tüzükler karşısındaki Anayasadan aldığı tutumu neyse yönetmelikler karşısındaki durumu da aynıdır. Arada hiç bir fark yoktur. Hatta uygulama bakımından yönetmelik hükümleri tüzüklerden sonra gelir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 423/6 ncı maddesince yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinde davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır. Bu ücret tarifelerde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz. Ücretin bu suretle takdirinde avukatının emeği, gayreti, işin önemi ve niteliği de gözönünde tutulur.
492 sayılı Harçlar Kanunu ve bu kanunla ilgili 7.12.1964 gün 3/5 sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Kararında belirtilen ve münhasıran harca ilişkin bulunan ilkenin aynen avukatlık ücretine de tatbiki görüşünde isabet yoktur.
Zira harç, muhtelif kanunların konusunda bulunan adli ve idari hizmetlerde ve bu hizmetin gerektirdiği kırtasiye ve formalite masraflarını karşılamak mülahazasıyla hakiki ve hükmi şahıslardan hazinece alınan bir paradır. Yapılan işler ve görülen hizmet amme hizmetinden ziyade, kişilerin şahsına ve menfaatine ilişkindir.
Yukarıdan beri açıklanan Anayasa ve kanunlar hükümleri; yönetmeliklerin niteliği, kanunların yönetmeliklere tercihen uygulanması ilkesi karşısında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 421, 423/6 ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 406-415 inci maddelerine göre tayin ve takdir edilecek avukatlık ücretinin hukuk davalarında dava açıldığı, ceza davalarında ise kamu davasına katılma isteği veya şahsi dava gününde yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesine uygun olarak tesbiti gerektiği, şeklinde belirmiştir. Sonuç:
SONUÇ : Yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinin tayin ve takdirinde, hukuk davalarında dava tarihindeki, ceza davalarında ise kamu davasının katılma isteği veya şahsi dava gününde yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesinin uygulanması gerektiğine 23.12.1976 tarihinde ikinci oturumda oyçokluğuyla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini