 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1976/3393
K: 1978/562
T: 07.06.1978
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 1. İş Mahkemesince davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 25.3.1975 gün ve 1653 - 194 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 16.10.1978 gün ve 6745 - 5244 sayılı ilamı ile, "dava tamamen yasadan doğma bir tazmin davası niteliğini taşımaktadır. Öbür yandan 506 sayılı Yasanın 90. maddesinin açıklığı gereği işverenin sorumlu tutulabilmesi için muhakkak yasanın belirlediği biçimde haksız fiil mahiyetini taşımasında da zorunluk yoktur. işverenin sorumlu tutulabilmesi için bu maddede öngörülen belgede yazılı bilginin salt yanlış olması gerekli ve yeterlidir. Şu duruma göre davacının Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımına bağlı tutulması gerekir.
Mahkemece haksız fiil esasından hareketle davanın bir ila on yıllık zamanaşımına bağlı bulunduğundan ve olayda bir yıllık zamanaşımının da geçmiş olmasından bahisle reddi bozma nedenidir." gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu kararı:
KARAR : Dava işveren tarafından sigortalının son üç aylık kazancının yanlış bildirilmesinden dolayı Sosyal Sigortalar Kurumunca fazla ödenen işgörmezlik ödeneğinin rücuan işverenden alınmasına ilişkin olup bu niteliği itibariyle 510 sayılı yasanın 90. maddesinde öngörülen tazmin sorumluluğundan doğduğunun kabulü gerekir. Anılan yasa maddesinin kendisine özgü bir sorumluluk kuralı taşıdığı, bu madde karşısında işverenin sorumlu tutulabilmesi için tazminata dayanak yapılan eylemin mutlaka haksız fiil niteliği taşıması zorunlu olmayıp maddede belirtilen belgede yazılı bilginin salt yanlış olması yeterlidir. Hal böyle olunca ve niteliği yukarıda belirtilen sorumluluktan doğan bu kabil davalarda uygulanması gereken zamanaşımı yönünden yasada özel bir hüküm bulunmamasına göre Borçlar Kanununun 125. maddesinde yazılı on yıllık zamanaşımının uygulanması gerekir. Mahkemece haksız fiil esasından hareketle bir yıllık sürenin geçirilmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddi cihetine gidilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı bozulmasına birinci görüşmede yeterli çoğunluk sağlanamadığından 7.6.1978 günü ikinci görüşmede salt çoğunlukla karar verildi.