 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1976/2828
K: 1977/516
T: 01.06.1977
DAVA : Taraflar arasındaki senet iptali ve muarazanın men'i davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (Adana Asliye 4. Hukuk Mahkimesi)nce davanın reddine dair verilen 18.3.1975 gün ve 420/186 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. hukuk Dairesinin 26.6.1975 gün ve 2918 - 4410 sayılı ilamiyle, "davacı taraf, davalını imzası bulunan bir mektubu ibraz edip bendde senedin mecur karşılığında tanzim edilmiş ve malın teslim edilmemesi halinde iadesi kabul edilmiştir. Bu mektup hakkında davalı veya vekilinden ne diyecekleri sorulmamış ve davacının bu hususta tatbik imza ibraz edemediği sebebiyle davanın red edilmiş olması isabetsizdir", gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıltan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı, iptali istenen emre yazılı senedin alacaklısı, davalı ise senedin lehtarıdır. Her ne kadar davacının açılmasından önce lehtarın cirosu ile senet üçüncü şahsın eline geçmiş ise de, senedi elinde bulunduran kimse(hamil) T.T.K. 690. maddesinin yollaması ile aynı yasanın 636 ve 642. maddeleri gereğince senette imzası olanların borçlanmadaki sıraları ile bağlı olmaksızın herbirine veya takip isteği senedin esas borçlusuna gelinceye kadar devam eder. Kambiyo hukuku açısından bu kural T.T.K.nun anılan 642. maddesinde öngörülen hususların yerine getirilmesi halinde müracaat hakkını düştüğü durumlarda ve bir cirantanın kendisinden olan cirantaya müracaatında uygulanamaz.
Olayda senedi elinde bulunduran kimse müracaat hakkını kullanarak senet bedelini davalı cirantadan tahsil ettiği takdirde, anılan genel kural gereğince ödemede bulunan davalı senet lehtarı, senedin esas borçlusu davacıyı takip ve dava edebileceği kuşkusuzdur. Bunun gibi hamil senet bedelini davacı borçludan tahsil ederse, karşılıksız olduğu halde bonoyu ciro eden lehtar aleyhine bu kere ödemede bulununca borçlunun (rücu) hakkını kullanmak suretiyle senet lehtarını dava edebilir. Davacının ileride lehtarı tarafından yapılacak takip ve davayı karşılamak üzere senet iptal davası açması mümkündür. Bu gibi hallerde iptal sadece dava edilen kişi yönünden etkili ve geçerli olur. Husumet yöneltilmesinde bir isabetsizlik bulumamaktadır.
Gerek bu yönler ve gerekse özel daire bozma kararında belirtilen hususlar gözönünde tutulmadan, borçlusunu senete hamili olmayan lehtar aleyhine dava açamıyacağından bahis ile önceki kararda direnilmesi bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz itirazlarını kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve özel daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 1.6.1977 gününde oybirliğiyle karar verildi.