Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1976/22
K: 1977/216
T: 09.03.1977
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bilecik Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.12.1972 gün ve 276-372 sayılı kararın incelenmesi davalılar tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 16.12.1974 gün 3454-3636 sayılı ilamı ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalılar.
Hukuk Genel Kurulu kararı:
KARAR : 1) Davalı (A.Y.) mirasçıları vekiline direnme kararı 22.9.1975 günü usulen tebliğ olunduğu halde temyiz dilekçesi yasal süre geçirildikten sonra 9.10.1975 günü verilmiştir. O halde, dilekçenin süre yönünden reddi gerekir.
2) Dosyada 10.1.1970 günlü iki senet bulunmaktadır. Bunlardan satıcı (A.Y.) ile (T) arasındaki dört maddelik senetle 1. maddede, niteliği belirtilen taşınmazın 110 bin liraya satıldığı, 2. maddesinde satış parasına mahsuben 40.000 lira peşin 10.000 lirası bono olmak üzere 50.000 liranın alındığı, geriye kalan 60.000 liranın eşit taksitlerle ödeneceği, 4. maddesinde de satıştan herhangi bir surette cayılması halinde alınan nakit ve bono bedellerinin alıcı (T) ye iade edileceği ayrıca 10 yıl ev ve iş yeri için kira parası ödenmiyeceği ve 10 yıla tekabül eden bedelin kendisine ödeneceği öngörülmüştür. Aynı günlü iki maddelik ikinci senette, 1. madde olarak kefiller, senette 1,2 ve 3. maddelerde zikredilen hususların şahidi olduklarını ve mali tazminat yükleyen 4. maddedeki hususları kabul ettiklerini, 2. madde olarak da aynen, "satıcı tarafından herhangi bir şekilde cayma, trampa veya inhiraf olduğu takdirde mezkur maddeye koyulan tazminatı ödemeyi ve aynı kayıt şartlarıyla müteselsil borçlu ve kefil sıfatıyla alıcı tarafından peşin ödenen 50.000 ve bilahare bonolarla ödenecek 60.000 lira ki, cem'an 110.000 lirayı ödiyeceğimizi bildirir işbu kefalet senedi tarafımızdan aşağıda adları yazılı şahitler huzurunda tanzim ve imza edilerek alıcı (T) ye verildi" demişlerdir. 1. senet alıcı - satıcı ile şahitler, ikinci senet ise iki kefil ve şahitlerce imzalanmıştır.
Dava konusu, peşin ödenen 50.000 liranın ikinci senetteki yükümlülüğe dayanılarak satıcı ile kefillerden alınması isteğinden ibarettir. Taşınmazın tapulu olduğu ve bu itibarla da adi senetle satışının geçerli bulunmadığı kuşkusuzdur. Mahkemece 50.000 liranın davalılardan tahsiline karar verilmiş, Özel Daire kararı "Borçlar Kanununun 213. maddesine göre tapulu taşınmazların satışı resmi senede bağlanmadıkça geçerli değildir. Taşınmaz satım vaadi dahi aynı şekle tabidir. O halde, davacı ile (A.Y.) arasında düzenlenen 10.1.1970 tarihli adi satış senedi geçersizdir. Senet geçersiz olduğuna göre buna bağlı aynı tarihli kefalet senedi de Borçlar Kanunun 485. maddesinin 1. fıkrası gereğince geçersizdir. Geçersiz kefalet senedine göre kefil görünen davalılar (S.S.) ile (İ.O.) sorumlu tutulamazlar" gerekçesiyle bozmuş, mahkeme önceki kararında direnmiştir. Uyuşmazlığın konusu, 2. sözleşmenin 2. maddesinde belirtilen 50.000 liranın davalılardan alınması isteğine ilişkindir. 2. sözleşmenin 2. maddesinde açıklandığı üzere davalılardan kefillerin 50.000 liraya ilişkin borçları herhangi bir şekilde cayma vs. halinde alıcı tarafından peşin ödenen 50.000 lira ve daha sonra bonolarla ödenecek 60.000 lira ki cem'an 110.000 liranın kefil olarak ödenmesinden ibarettir. Borç altına girenlerin irade beyanlarından anlaşıldığı üzere dava konusu 50.000 liraya ilişkin taahhüt hukuki mahiyeti itibariyle "kefalet" niteliğindedir. Borçlar Kanununun 484. maddesi hükmünce "kefaletin sıhhati, takriri şekle riayet etmeye ve kefilin mesul olacağı muayyen bir miktar iradesine mütevakkıftır". Olayda, uyuşmazlık konusu alacağa ilişkin kefalet, az önce açıklanan yasal koşulların gerçekleşmiş olması nedeniyle geçerlidir. Olayda tartışılması icabeden diğer bir husus Özel Daire bozma kararında değinilen ve Borçlar Kanununun 485. maddesinde öngörülen "kefalet ancak muteber bir borç hakkında cereyan eder" koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği sorunudur. Olayda, yukarıda da değinildiği üzere taşınmaz malın satışını düzenleyen 1. sözleşme geçersizdir. O halde satımın geçersizliğinin sonucu olarak bu satım zımnında verilen 50.000 liranın iadesi borcu doğmuştur. Bu iade borcu geçerli bir borçtur ve kefil de geçerli bir biçimde doğan bu iade borcuna kefil olmuştur. Şu halde 485. maddenin az önce değinilen hükmünde öngörülen koşulun da gerçekleştiğinin kabulü icabeder. Şu hususun da özellikle belirtilmesi gerekir: Satım akdinin geçersizliği 50.000 liranın iadesi konusundaki borcun da geçersizliği sonucunu doğurmamaktadır. Asıl borcun geçersizliği iadeye ilişkin borcun da geçersizliği sonucunu doğuracak hallerde söz konusu olabilir. Örneğin ahlaka ve adaba aykırı bir gayenin gerçekleşmesi için verilen paranın gayenin gerçekleşmemesi halinde iadesine kefalette Borçlar Kanununun 65. maddesi hükmünce bu iade borcunun geçerli bir surette doğduğundan söz edilemez. Bunun sonucu olarak esas sözleşmenin geçersizliği, bu sözleşme zımnında verilen paranın iadesine de şamildir. Olayda ise böyle bir durum söz konusu değildir. Genel Kuruldaki görüşmeler sırasında olayın başkasının fiilini taahhüt hükümleri açısından çözümlenmesi görüşü ileri sürülmüş ise de dava konusu ikinci senetle öngörülen 50.000 liraya ilişkin yükümlülüğün kefalet olarak nitelendirilmiş bulunması karşısında 50.000 lira dışındaki 1. senetle öngörülen yükümlülüklerin kefaletten başka nitelikte hukuki muamele mahiyetinde bulunması dava konusu işlem üzerinde etkili olamıyacağı gerekçesiyle çoğunluk bu görüşe katılmamıştır. Gene görüşmeler sırasında çoğunluğun kabul şekli itibariyle haksız iktisaba kefaletin geçerli bulunmadığı düşüncesi de ileri sürülmüş, ancak olayda haksız iktisaba kefaletin söz konusu olmadığı, aksine kefaletin geçersiz sayılması halinde haksız iktisaba yol açılacağı nedenleriyle bu düşünce de benimsenmemiştir.
Bu nedenlerle, kefaletin geçerli olduğu esasına dayanan direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : 1) 1. Bentte açıklanan nedenle (A.Y.) mirasçılarının temyiz dilekçesinin reddine;
2) Diğer temyiz itirazlarının reddi ile, yukarıda açıklanan nedenlerle, direnme kararının ONANMASINA, 108000 kuruş ilam harcının temyiz eden davalı (S.S.) ve (İ.O) dan alınmasına, davacı yararına takdir olunan (takdir olunan) 1400 lira avukatlık parasının davalılardan alınıp davacıya verilmesine, birinci görüşmede yeterli çoğunluk sağlanamaduğından 9.3.1977 gününde ikinci görüşmede yarıdan bir fazlayı geçen çoğunlukla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davalılardan (A.Y.) davacıya tapulu bir taşınmazı 10.1.1970 günlü adi belge ile 110. 000 lira karşılığında satmış ve satış bedelinden 50.000 lirasını almıştır. Satış belgesinin 1, 2 ve 3. maddelerinde satış bedelinin ödenmesi koşulları saptanmış ve 4 üncü maddesinde de satıştan cayma halinde davalı (A.Y.) nin halen bu taşınmazdaki kiracı durumunda bulunan davacıya 10 yıllık kira parasını ödiyeceği veya 10 yıl süre ile bu taşınma için kira parası isteyemeyeceği ve aldığı satış parasını da geri vereceği öngörülmüştür. Aynı gün düzenlenen diğer adi bir belge ile de diğer iki davalı (İ.Ö.) ve (S.S.) kefil olmuşlardır. Davalının ferağa ilişkin vadini yerine getirmemesi üzerine davacı, peşin olarak ödediği 50.000 liranın (A.Y.) ve kefillerinden alınmasını istemiş, mahkemece dava kabul edilmiş, davalıların temyizi üzerine asıl borçlu (A.Y.) varislerinin temyiz itirazları reddedilmiş, hüküm kefaletin geçersizliği nedeniyle kefillerin sorumlu tutulamıyacağı yönünden bozulmuş, mahkemece eski kararda direnilmiştir.
"Kefalet Senedi" başlığını taşıyan ve davaya dayanak tutulan 10.1.1977 günlü belgenin 1. maddesinde satış belgesine atıf yapılarak satış belgesinin 1, 2 ve 3. maddelerinde belirtilen hususların tanığı oldukları ve mali tazminat ifade eden 4. maddesindeki hususları da aynen kabul ettikleri belirtildikten sonra 2. maddede aynen (satıcı tarafından herhangi bir şekilde cayma, trampa ve inhiraf olduğu takdirde, mezkur maddeye konulan tazminatı ödemeyi ve aynı kayıt şartlarla müteselsil borçlu ve kefil sıfatıyla, alıcı tarafından peşin ödenen 50.000, bilahare bonolarla ödenecek 60.000 lira ki cem'an 110.000 lirayı ödiyeceğimizi bildirir işbu kefalet senedi tarafımızdan aşağıda adları yazılı şahitler huzurunda tanzim ve imza edilerek alıcı (T) ye verildi) denilmektedir.
Dairemiz ile mahalli mahkeme arasındaki uyuşmazlık kefaletin geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Taşınmazın tapulu olduğu ve tapulu taşınmazın adi belge ile satışının yada satışı vaadinin geçersiz olduğu konularında Daire ile mahkeme arasında bir uyuşmazlık yoktur. Bozma ilamında sözleşmenin tümünün geçersiz olduğu görüşü benimsenmiş, ısrar kararında ise belli bir miktar paraya kefalet edildiği ve paraya ilişkin bölümün geçerli olduğu görüşü savunulmuştur. 1 - Satış sözleşmesi karşılıklı yükümlülükleri içeren sözleşmelerdendir. Satıcı ferağı vermeyi alıcı da belli bir satış bedeli ödemeyi yükümlenmişlerdir. Borçlar Kanununun 11 nci maddesi hükmüne göre kanunun emrettiği şekle uyulmaması halinde yapılan sözleşme batıldır. Şekil noksanı ile malul olan bir sözleşme hiçbir borç doğurmaz ve bu sözleşmeye dayanılarak yerine getirilen edalar da hükümsüzdür. Hal böyle olunca olayımızda ne alıcı ferağ yükümlülüğünün yerine getirilmesini ne satıcı geri kalan satış parasının ödenmesini isteyebilir. Her iki taraf bu sözleşme ile bağlı olmadığını her zaman ileri sürebilir. Zira az önce belirtildiği üzere bunların irade beyanları bir borç doğurmaz. Ancak taraflardan her biri haksız iktisap kurallarına göre verdiklerini geri alabilirler. Borçlar Kanununun 483. maddesi kefaleti (bir kimsenin kabul ettiği borcun edasını temin etmeyi alacaklıya karşı taahhüt) şeklinde tanımlanmıştır. Sözleşme geçersiz olunca bir borç kabul ettiği düşünülemez. Paranın iadesi borcu sözleşmeye göre değil, haksız iktisap kurallarına göre yerine getirilir. Oysa, 483. maddede sözleşme ile akdedilen borç öngörülmüştür. Borçlar Kanununun 485. maddesinde ancak geçerli olduğu, hükmü yer aldığından bu kefalet geçersizdir ve davalı kefiller borçtan sorumlu tutulamazlar. Öte yandan, az önce belirtildiği gibi kefil, borçlunun kabul ettiği borcun edasını temin etmeyi alacaklıya karşı taahhüt eden kişidir. İnceleme konusu olayda kefiller (şayet satıcı aldığı satış parasını ödemezse biz ödiyeceğiz) şeklinde bir taahhüte bulunmamışlardır. Belgeden açıkça anlaşıldığı üzere satıcı ferağdan kaçınırsa parayı ödeyeceklerini beyan etmişlerdir. Böylece ferağ taahhüdünün alıcıya karşı yükümlenmiş oluyorlar. Ferağ taahhüdüne ilişkin beyan hükümsüz olduğuna göre geçerli olmayan bu beyanın yerine getirilmemesinden dolayı kefillerin sorumluluğu yönüne gidilemez. Bundan başka, Borçlar Kanununun 484. maddesi, kefaletin geçerliliğini kefilin sorumlu olacağı belli bir miktarın belirtilmesine bağlı kılmıştır. Bu da kefaletin senedinde kefilin ödiyeceği paranın azami miktarının belirtilmesine bağlı kılmıştır. Bu da kefaletin senedinde kefilin ödiyeceği paranın azami miktarının rakam olarak ifadesi olarak ifadesi ile mümkün olur. Eğer bu rakam senette gösterilmemişse hiç olmazsa kefilin yükümlülüğünü meydana getiren unsurlar rakamla ifade edilmiş olmalıdır. Kefalet senedi, kefilin yükümlendiği borcun kapsamını kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit etmemişse bu kefalet geçersizdir. Federal Mahkemenin görüşü de bu yoldadır. (Bakınız Doçent Dr. Seza Dr. Seza Reisoğlu 1964 basılı Türk Kefalet Hukuku sayfa 54-55) Kefalet senedinde ödenecek satış parasından başka 10 yıllık kira bedelinden sözedilmiştir. Kira parasının tutarı senette gösterilmemiştir. Bu durumda kefalet edilen miktarın muayyen olduğu da kabul edilemez ve kefalet bu yönden de geçersizdir. 2 - Her ne kadar mahkeme kararı, davalılardan (İ.Ö.) ve (S.S.) nin taahhütlerinin kefalet olduğu kabul edilerek bu esasa göre bozulmuş ise de, kişisel düşünceme göre bu davalıların taahhütleri kefalet değil, üçüncü kişinin eylemini taahhüt niteliğindedir. Gerçekten, yukarıda da denildiği gibi kefil, borçlunun kabul ettiği bir borcun edasını temin etmeye alacaklıya karşı taahhüt eder ve kefalet fer'i bir sözleşmedir. Oysa Borçlar Kanununun 110. maddesinde yer alan başkasının eylemini taahhüt, fer'i olmayıp bağımsız bir sözleşme niteliğindedir. Kefalet sözleşmesinde, asıl borçlunun borcunu yerine getirmemesi halinde kefil yüklenilen borcu kendisi yerine getirmek zorundadır. Başkasının eylemini taahhüte ise, asıl borçlu borcunu yerine getirmediği takdirde taahhütle bulunan kimse bu yüzden alacaklının uğradığı zararı öder. İnceleme konusu olayda, satıcının ferağ vermekten çekinmesi halinde taahhüte bulunan kişiler davacının ödediği parayı ve ayrıca 10 yıllık kira parasını ödemeyi kabul etmişlerdir. Böylece satıcının ferağ yükümlülüğünü yerine getirmemesi halinde bu kişiler kira parası ve davacının ödediği miktarı tazminat olarak ödeyeceklerdir. Hal böyle olunca, sözleşmenin başkasının eylemini taahhütün niteliğinde olduğunu kabulü gerekir. Satıcının ferağ vermeye ilişkin irade beyanı tapulu taşınmazın adi belge ile satışının geçersiz olması nedeniyle hükümsüz bulunduğundan, davalıların yaptıkları garanti sözleşmesi de geçersizdir ve bundan dolayı bu davalıların sorumlu tutulmaları mümkün değildir.
Bu durum karşısında dairemiz kararındaki gerekçe, sözleşmesinin başklasının eylemini taahhüt niteliğinde olduğu ve açıklanan nedenle bu taahhüdün geçersiz bulunması itibariyle davalıların sorumlu tutulamayacakları şeklinde değiştirilerek hükmün bozulması oyundayım.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini