 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1976/560
K: 1976/569
T: 27.12.1976
DAVA : Karayolları Trafik Kanununa muhalefetten sanık (M) nin 6085 sayılı Kanunun 24, 58/B ve TCK'nun 55/3. maddeleri gereğince 300 lira hafif para cezası ile hükümlülüğüne ve cezasının ertelenmesine mahal olmadığına dair kesin olarak verilen karar aleyhine Adalet Bakanlığı'ndan verilen yazılı emre müsteniden dava evrakının C. Başsavcılığı'nın 26/1/1976 gün ve 858 sayılı tebliğnamesiyle gönderildiği özel dairece 1 - Kayden 1/1/1958 doğumlu olup suçun işlendiği 8/8/1976 tarihinde 18 yaşını ikmal ettiği anlaşılan sanık hakkında tayin olunan cezanın TCK'nun 55/3. maddesine tevfikan tenzilat icrasını, 2 - Sanığın erteleme istemi mevcut olmadan dahi mahkemece yasal gerekçe gösterilmeden cezanın ertelenmesine mahal olmadığına karar verilmesini yasaya aykırı bularak Bor Trafik Mahkemesinin 9/11/1976 gün ve 226/325 sayılı kararının CMUK'nun 343. maddesi gereğince bozulmasına ve cezanın çektirilmemesine karar vermiştir.
C. Başsavcılığı itirazında: Olağanüstü bir kanun yolu olan yazılı emirle kesinleşmiş bir hükmün bozulabilmesi ancak CMUK.nun 343. maddesinde öngörülen cezanın bütünü ile ortadan kaldırılması veya daha az bir cezanın uygulanması durumlarının da söz konusu olup mahkemelerin takdir konuları kapsamında düşünülebilecek uygulamalarda, amaç dışı hukuki sonuçlara yer verilmiş olacağı gibi, Yüksek Kurulumuzun 20/12/1976 tarih ve 1976/589 esas sayılı kararlarına da ayykırı düşeceğinden 7. Ceza Dairesinin 29/11/1976 tarih ve 9309/9093 sayılı kararının CMUK'nun 322. maddesi uyarınca incelenip kaldırılarak yazılı emre dayanan ihbarnamemizin reddine karar verilmesi istenilmiştir.
1 - Erteleme istekleri hakkında hükümde olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi yasaya aykırılık teşkil etmekte ise de; CMUK.nun 307 ve 308. maddelerinin kapsadığı her yasaya aykırılık nedeninin yazılı emir yoluna daha açık olarak usulün 343. maddesine konu olabileceği kabul edilemez.
CMUK'nun 343. maddesinin 1. fıkrasında hakim tarafından ve mahkemelerden verilen ve temyiz mahkemesince incelenmeksizin kesinleşen karar ve hükümlerde Kanuna muhalefet edildiğini haber alınırsa Adelet Bakanının o karar ve hükmün bozulmasını teminen Yargıtay'a başvurması için C. Başsavcılığına yazılı emir vereceğini açıklarsa da, Adalet Bakanının bu olağanüstü kanun yoluna başvurabilmesi için Kanuna muhalefet halinin çok ciddi olması ve sanık lehine ancak aynı maddenin 5. fıkrasının her iki bendinde zikredilecek kararlardan birinin Yargıtay'ca verilmesini gerektirici bulunması icabeder. Diğer bir deyimle, kesinleşen bir hükmün sanık lehine bozulabilmesi için cezanın çektirilmemesi veya hafif bir ceza uygulamasına Yargıtay tarafından karar verilmesi mümkün olması halindedir ki ancak Adalet Bakanı hüküm ve kararda kanuna muhalefet edildiğinden bahisle hükmün bozulmasını temin için C. Başsavcılığına yazılı emir verebilecektir.
Bu nedenledir ki yazılı emire dayalı bozma isteyen tebliğnameyi yerinde bulan dairece; ertelemeye karar verilmemiş ancak bunun yerine madde metninde sadık kalınarak cezanın çektirilmemesinde karar verilmiştir ki bu hal hem Anayasanın 132. maddesine hem de usulün 343. maddesinin güttüğü amaca aykırı görülmüştür ve aynı zamanda TCK'nun 95. maddesini de işleyemez ve uygulanamaz duruma düşüren bir sonuç doğurabilecektir.
Esasen tecil isteminin karşılanmaması veya gerekçesiz olarak reddi veya mahal olmadığına karar verilmesi konusunda Yargıtay'ca yapılan bozmada genellikle mahkemeyi bağlamak maksadına değil, erteleme isteği üzerinde durulmak için uyarma amacına yönelmektedir. Aksi halde normal kanun yoluna başvurmakla her zaman elde edilmeyen tecil hükmü olağan üstü bir kanun yolu olan yazılı emre gidilmek suretiyle tam oranda sağlandıktan başka hükmün bozulması ile çektirilmemesine de karar verileceği cihetle arzu edilenin ilerisinde bir aşamaya ulaşılacaktır.
Eğer cezanın çektirilmesine karar verilmesi hususu benimsenirse bu takdir de uygulamalarda suistimallere de yol açacak ve böyle bir kararı temyiz etmektense temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmesini bekleyip bu olağanüstü yasa yoluna başvurması hakim ve mahkemeler nezdinde olumlu etki bırakmamış suçluların tercih edeceği bir yol alacaktır.
Bu itibarla C. Başsavcılığı itirazının kabulüne ve daire kararının itiraz olunan kısmının kaldırılarak yazılı emre dayalı tebliğnamenin itiraza konu olan bölümünün reddine karar verilmelidir.
2 - Çoğunluğa karşı olan görüş; CMUK.nun 343. maddesinde kanuna muhalefet edilmesi halinde C. Başsavcılığına Adalet Bakanınca hükmün Yargıtay'ca bozulmasını temin için yazılı emir verebileceği belirtilmiş bulunmasına, usulün 307 ve 308. maddelerinde kanuna muhalefet hallerinin gösterilmiş olmasına, özellikle 308/7. maddesi hükmün gerekçesiz oluşunu mutlak yasaya aykırılık hallerinden saymasına, söz konusu kararda da sanığın erteleme isteğine rağmen olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi de yasaya aykırılıık teşkil etmesine, bu durumda Adalet Bakanının usulün 343. maddesine dayanarak yargıtayca hükmün bozulmasını sağlamak amacıyla C. Başsavcılığına yazılı emir verebilmesinin imkan dahilinde bulunmasına ve bu takdirde de Yargıtay'ın hükmü sanık lehine bozmakla beraber usulün 343. maddesi metnine sadık kalarak cezanın çektirilmemesine karar verebileceğine göre C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği yolundadır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle C. Başsavcılığı itirazının kabulüne, Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 29.11.19876 gün ve 9309/9093 sayılı kararın itiraz olunan kısmının kaldırılmasına ve yazılı emre dayalı C. Başsavcılığının 26.11.1976 gün ve 858 Y.E. sayılı tebliğnamesinin itiraza konu olan bölümünün reddine 27.12.1976 gününde üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.