Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1976/530
K: 1977/45
T: 07.02.1977
DAVA : Ruhsatsız silah buundurmak ve meskun mahalde silah atmaktan sanık (Y)'nin yapılan yargılaması sonunda; hükümlülüğüne ilişkin (Çarşamba Asliye Ceza Mahkemesi)'nden verilen 2.6.1975 günlü hüküm, sanığın temyizi üzerine Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nce incelenerek, onanmasına dair verilen 11.12.1975 gün ve 5896/7654 sayılı ilama karşı C. Başsavcılığı'nca 8.11.1976 tarihinde karar düzeltme isteğinde bulunulmuş bu isteğin reddine 16.11.1976 tarihinde karar verilmiş olup bu kararın itirazen incelenmesi 7.12.1976 günlü ve 112 sayılı itirazname ile istenilmiş bulunduğundan dosya 1. Başkanlığa gelmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 6136 sayılı Yasa'nın 13., TCK'nun 551. maddesine aykırı davranışta bulunmaktan sanık (Y)'nin hükümlendirilmesine ilişkin 27.1.1975 tarihli hükmü özel daire; sanığın 30.1.1975 tarihli ve "cezanın tecilinin düşünülmemesi ve gerekçe gösterilmemesi" nedenini içeren temyiz dilekçesi üzerine tanık ifadelerini ihtiva eden talimatın sanığa okunarak diyeceğinin sorulmaması sebebiyle bozmuş, mahkeme ise bozmaya uyarak gereğini yerine getirdikten sonra TCK'nun 551. maddesine temas eyleyen kamu davasının zamanaşımından ortadan kaldırılmasına ve 6136 sayılı Yasa'nın 13. maddesine temas eden suçundan dolayı da bir sene hapis, 500 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Özel dairece; yapılan duruşmaya, delillere, mahkemenin kanaat ve takdirine göre, sanığın temyiz itirazları reddolunarak bu karar 11.12.1975 gününde onanmış ve onama kararı üzerine C. Başsavcılığı'nca 8.11.1976 gününde yapılan karar düzeltme isteğiyle (sanık 27.1.1975 tarih ve 138/32 sayılı hükmün tesisine kadar herhangi bir şekilde erteleme isteğinde bulunmamıştır. Ancak 30.1.1975 tarihli temyiz dilekçesinde temyiz dilekçesinde cezanın ertelenmesi gerektiği üzerinde de durulmuştur. Bu dilekçe üzerine ilk mahkumiyet hükmü gıyapta dinlenen şahitlerin ifadelerini muhtevi zabıtlar okunarak sanıktan şahadete karşı diyeceğinin sorulmaması nedeniyle bozulmuştur. Bozmaya uyulmuş ve sanığın 6136 sayılı Kanun'un 13. maddesine göre bir sene hapis ve 500 lira ağır para cezası ile mahkumiyetine meskun yerde silah boşaltmaktan açılan davanın zamanaşımı sebebiyle ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. 27.1.1975 tarihli ilk mahkumiyet hükmünün bozulmuş olması sebebiyle kelemyekun addi gerekmiş ve bunun neticesi olarak da ilk temyiz dilekçesindeki eteleme isteği davanın son tahkikat safhasında intikal etmiştir. Bozmaya uyularak tesis olunan mahkumiyet kararında ise bahis konusu dilekçedeki erteleme isteği hakkında olumlu ve olumsuz bir bir açıklamaya yer verilmemiştir. Bu sebeplerden dolayı 11.12.1975 tarih ve 5896/7654 sayılı ilamın kaldırılarak hükmün 30.1.1975 tarihli olup vaki bozma sebebiyle davanın son tahkikatı safhasına mal edilmesi gereken ilk temyiz dilekçesindeki erteleme isteği hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmemiş bulunması sebebinden bozulması tashihen) istenmiştir.
Karar düzeltme isteği 8. Ceza Dairesi'nce (sanık ve vekilinin gerek bozmadan önce ve gerekse sonradan, verilecek cezanın tecili hususunda bir istekleri bulunmayıp 30.1.1975 tarihli temyiz dilekçesinde "cezanın tecilinin düşünülmemesi ve bu hususta bir gerekçe gösterilmemesi yönünden bozulması istemi" Temyiz Mahkemesi'ne karşı ileri sürülen ve varit bulunmayan itirazlardan ibaret olması) gerekçesiyle 16.11.1976 tarihinde çoğunlukla reddolunmuştur.
C. Başsavcılığı karar düzletme isteğinin reddine ilişkin 8. Ceza Dairesi'nin 16.11.1976 tarihli bu kararına karşı 7.12.1976 tarihindeki itirazında ise; son tahkikatın bozmadan sonraki safhasında sanık vekili ve sanık eski savunmalarını tekrar eder olduklarını söylemişlerdir. Bahis konusu son mahkumiyet kararında ilk mahkumiyet hükmüne karşı verilmiş bulunan temyiz dilekçesindeki erteleme isteği yönünden olumlu olumsuz bir açıklamaya rastlanmamıştır. Sanığın bu son hükme karşı vuku bulan temyiz itirazları arasında ise retleme isteğinin cevapsız bırakıldığına dair olanı da mevcuttur ve neticede bahis konusu bu son mahkumiyet hükmü 8. Ceza Dairesi'nin 11.12.1975 tarih ve 5896/7654 sayılı ilamları ile erteleme isteği yönünden meskut bırakılmak suretiyle onanmıştır. Onama tebliğnameye uygundur, gerek tebliğnamede, gerekse ilamda ilk hükme karşı vuku bulan temyiz itirazları arasında mevcut erteleme isteğinin bozmaya uyularak tesis olunan son hükümde olumlu veya olumsuz yönde karşılanması gerekip, gerekmediğine dair bir açıklama mevcut değildir.
Bozma sebebi teşkil etmesi gereken bu hususun tebliğnamede ve ilamda meskut bırakıldığı, tetkikatta nazara alınmadığı anlaşıldığından, karar düzeltme yoluna başvurulmuş ise de; bu istek 8. Ceza Dairesi'nin 16.11.1976 tarih ve 8389/7848 sayılı ilamları ile üçte iki ekseriyetle reddedilmiştir.
Karar düzeltme isteğinin reddine; bahis konusu itirazların evvelce temyizen tetkik ve red edilmiş olmasına, sebebine değil, ilk hükme karşı vuku bulan temyiz itirazları arasında mevcut erteleme isteğinin mahalli mahkemeden ziyade Temyiz Mahkemesi'ne karşı ileri sürülmüş bir itirazdan ibaret bulunuşu ve dolayısıyle sanık veya vekilinin duruşmalarda erteleme isteğinde bulunmamış oldukları gibi sebeplere dayanılmıştır. Şu hale göre ilk temyiz dilekçesinde ileri sürülen itirazlar arasında mevcut erteleme isteğinin bozmadan sonra mahalli mahkemece nazara alınması gerekip gerekmeyeceğine dair olan Başsavcılık ve daire görüşleri tashih konusu ilan safhasında değil, karar düzeltme safhasında karşılaşmış bulunmaktadır. Başsavcılık tarafından evvelce ileri sürüldüğü halde red edilmiş bir istek ile ilgisi yoktur. Bu sebepten dolayı karar düzeltme isteğinin reddine dair olan 16.11.1976 tarih 8389/7848 sayılı ilam tashihe konu teşkil eden ilamda meskut bırakılmış olan bir hususu cevaplandıran bir ek ilam mahiyetindedir. Herne kadar Yüksek Ceza Genel Kurulu'nun gerek, 18.9.1972 tarih ve 971/7-159/287 sayılı ilamlarında gerekse daha önceki tarihli olanlarında karar düzeltme isteklerinin reddi halinde bu kabil isteklere konu teşkil eden ilk ilamın C. Başsavcılığı'na tevdii tarihini takibeden günden başlamak üzere bir aylık süre geçtikten sonra aynı sebeplere dayanılarak isteğin bir kere de itiraz yoluyla genel kurula götürülemeyeceği açıklanmakta ise de; itiraz konusu hadisenin Yüksek Ceza Genel Kurulu karalarına konu teşkil eden anlaşmazlıklarla bir tutulmaması ve aralarındaki farklarla aşağıda arz olunan hususlar üzerinde de durulması gerekmektedir. Şöyleki;
Yüksek kurulun bahis konusu kararlarına konu teşkil eden hususlarda halli gereken mesele hakkındaki daire görüşü önceden belirli hale gelmiştir. C. Başsavcılığı'na belirlenmiş halde vurut etmiştir. Başsavcılık tezi tebliğnamede, dairenin karşı tezi ise ilamda açıklanmıştır. Gerek tebliğnamede, gerekse ilamda meskut bırakılan bir husus mevcut değil iken Başsavcılık, ilamda açık bir şekilde cevaplandırılmak suretiyle ortaya konmuş olan daire görüşüne karşı karar düzeltme isteğinde bulunmuş ve fakat daire ilamında açıkladığı görüşüne karşı vuku bulan karar düzeltme isteğindeki karşı görüşü reddetmiştir. Oradaki tez ve anti tez karşılaşması biri ilk tebliğname ve ilk ilam sahfasında, diğeri de karar düzeltme isteği ve bu isteğin reddi safhasında olmak üzere iki safhada vuku bulmuştur. Hal böyle iken Başsavcılık, biri tebliğnamede, diğeri karar düzeltme isteğinde olmak üzere iki defa ileri sürdüğü tezini, bir de itiraz adı altında üçüncü defa tekrarlamış ve genel kurula intikal ettirmiştir. İtiraz konusu hadise de ise hal böyle değildir. Yukarıdaki açıklamanın tamamıyla aksinedir. Burada ilk mahkumiyet hükmünün bozulmasına sebep teşkil eden temyiz dilekçesindeki erteleme isteğinin bozulan hükmün keenlemyekun addi gerekmiş bulunmasından dolayı bozmadan sonraki son tahkikat safhasına intikal etmiş bir istek mahiyetinde ortada kalmış olup olmadığı söz konusudur. Bu husus tetkikatın her hangi bir safhasında nazara alınmamıştır. Hem tebliğnamede ve hem de ilamda meskut bırakılmıştır. Konu ile ilgili olan tez ve antitez karşılaşması karar düzeltme isteği safhasında vuku bulmuştur. İlamın vürudu tarihinde karşılaşılmış olan bu meskut bırakma diğer ifade ile boşluk doğrultusunda itiraz edilebilmesi için, evvelemirde, hedefin meydana çıkarılması ve ilgili daire görüşü alındıktan sonra da itiraza değer olup olmadığının takdiri imkanlarının sağlanması gerekmektedir. Hadisede Başsavcılık bu itiraz imkanlarına tashih konusu ilamın vürudu tarihinde değil, karar düzeltme isteğinin reddi, diğer ifade ile evvelce meskut bırakılan bir hususun daire ilamı ile cevaplandırıldığı ve bu cevabın kendisine vürut ettiği tarihte eczümle 18.11.1976 tarihinde nail olmuştur. İtiraz konusu ilam, bu yönden ilk ve ek ilam mahiyetindedir. İlk ve ek ilam vasfına bürünmüş bir düşünceye karşı Başsavcılığın itiraz hakkı mevcuttur. CMUK'nun da henüz mevcut olmayan ve açıklanmamış bir düyünceye ve dolayısıyla mevhuma itiraza cevaz veren bir hüküm mevcut değilidr. 322. maddedeki karar düzeltme isteklerine yol açan sebepler mahdut ve tadadidir. Bahis konusu madde bir çok hallerde hadisemizde olduğu gibi itiraz yolunun bir nevi ön maddesidir. Örneğin iki suçtan bozma isteğini ihtiva eden bir tebliğnameye rağmen ilgili dairenin, meseleyi bir suç yönünden çözümleyip diğer suç açısından meskut bıraktığı ve bu sebebe dayanılarak itiraz yoluna başvurulduğu takdirde Yüksek Kurulun böyle bir itirazı red gerekçesi "evvelemirde karar düzeltme yoluna başvurularak meskut bırakılan diğer suç ile ilgili tetkikat yaptırılsın, daire görüşü bu açıdan da ilam şekline büründürülsün, gerekirse o görüşü ihtiva eden ilama itiraz edilsin" mealinde olacaktır. Bahis konusu boşluğun karar düzeltme yoluyla doldurulması üzerine vukubulan itirazın ise, evvelce karar düzeltme yoluna başvurulduğu gerekçesiyle reddi mümkün değildir. Zira buradaki karar düzeltme isteğinin reddine dair olan ilam ilgili dairenin ilk görüşünü aksettiren ek ilam mahiyetindedir. Hadisemizdeki durum da açıklanan bu örnekten farksızdır. Arzolunan bu farklar ve sebepler nazara alınarak karar düzeltme isteklerinin reddine dair olan ilamlara karşı bu gibi hallerde itiraz edilebileceğinin kabulü ile itiraz konusu ilamın kaldırılmasına ve hükmün yukarıda ve karar düzeltme isteğini havi mütalaamızla aynı mahiyetteki muhalefet şerhinde açıklanan sebeplerden dolayı bozulmasına karar verilmesini) istemiştir.
Ceza Genel Kurulu'nda ön sorun olarak karar düzeltme isteklerinin özel dairece reddi halinde red kararlarına itiraz olanağının bulunup bulunmadığı önerilmiş ve genel kurulda önce bu yönün görüşülmesine başlanmıştır.
1- CMUK'nun 322. maddesi 3. fıkrasında (ceza dairelerinden birinin kararına karşı C. Başsavcısı ilamın kendisine verildiği tarihten 30 gün içinde Ceza Genel Kurulu'na itiraz edebilir) hükmü ile Yargıtay özel dairelerin kararlarına yapılacak itirazda bir ayrıcalık ön görmediği özel dairelerin tüm kararlarına itiraz edebileceği kuralını getirdiği anlaşılmaktadır. Maddede özel dairelerin karar düzeltme biçiminde verdikleri kararlara karşı itiraz olanağının bulunmadığı yolunda bir hüküm de mevcut değildir. Başsavcılığının özel daireden karar düzeltme isteğinde bulunması üzerine isteğinin reddi halinde bu red kararına karşı itiraz edebileceğine; 27.12.1976 günlü ilk müzakerede gerekli yasal çoğunluk elde edilemediğinden 24.1.1977 gününde yapılan ikinci müzakerede Ceza Genel Kurulu (R. Bayazıtoğlu Ö. Könü, M. Saygın, D. Dai, M. S. Livanelioğlu, Z. Ülgenerk, O. Aydın, F. Durudoğan, A. Ö. Egesel, A. Erdinç, M. Soysal, H. Köksal, A. Galatalı, O. Erdoğan, N. Süer, İ. Uğurlu, H. Çelik, R. Denker, F. Akşar, A. S. Selçuk, N. Saydam, M. Sungur, M. Oğuz, C. K. Varol, N. Yüzbaşıoğlu, T. Tankurt, İ. Polat, M. Alimoğlu, A. Ayanoğlu, N. Şeşen, M. K. Başdoğan, M. V. Artuç, D. C. Sonbay, O. M. Kılıç, S. Korkmaz, M. Kavalalı)'dan oluşup bu üyelerden, R. Bayazıtoğlu, F. Durudoğan, A. Ö. Egesel, A. Erdinç, İ. Uğurlu, H. Çelik, R. Denker, F. Akşar, N. Saydam, M. Oğuz ve M. Yüzbaşıoğlu'nun 518.9.1972 günlü 159-287 sayılı Ceza Genel Kurulu'nun kararlarından izah ve kabul olunduğu üzere itirazda ileri sürülen hususlar karar düzeltme talebinde özel daireden istenmiş ve özel dairece incelenip usulüne uygun şekilde reddedilmiştir. Aynı nedenlere dayanılarak itiraz yoluna başvurmanın kabulü halinde kesinleşip infaza verilen hükümlerin dahi yeniden ele alınıp inceleme konusu yapılmasına yolaçmış olur ki bu hal CMUK'nun 322. maddesine aykırı bir sonuç doğurur, nitekim 322. maddede, karar düzeltmesi istemi reddedilirse bir daha bu yola başvurulamıyacağı yazılıdır. Böylece ikinci kez karar düzeltmesi isteme yolu kanun yolu ile kapatılmış iken itiraz şekli altında yeniden öne sürülmesi yasanın amacına aykırı düşecektir. Ayrıca 322. maddenin yazılış şekli de ceza dairelerden birinin kararına karşı C. Başsavcısı'nın, ilamın kendisine verildiği tarihten 30 gün içinde itiraz edebileceği esasını kabul etmiş ve bunu takip eden bendlerde karar düzeltme esası vaz edilirken, karar düzeltme isteğinin reddine dair verilen kararlara itiraz edilebileceği öngörülmemiştir yolundaki düşünceleriyle, itirazın esası incelenmeksizin reddine dair aykırı olaylarına karşı yarıdan bir fazlayı geçen çoğunlukla karar verildikten sonra esasının incelenmesine geçildi.
2- Sanık ve vekilinin gerek bozmadan önce ve gerekse sonra verilecek cezaların ertelenmesine değinen bir isteğinin bulunmadığı, dosya kapsamında anlaşılmaktadır. 30.12.1975 günlü temyiz dilekçesinin 4. bölümünde "cezanın ertelenmesinin düşünülmemesi" nedeni diğer temyiz sebepleri arasında ileri sürülmek suretiyle hükmün bozulması istenmiştir. Sanık ve vekilinin duruşma aşamalarında ve tüm savunmalarında erteleme hakkında herhangi bir istekleri olmamıştır. Yerel mahkemeler kendilerine yapılan istekler hususunda veya yasa gereği olan kurallara ilişkin olumlu veya olumsuz bir karar verme zorunluluğundadırlar. Mahkemelerin bu tür hüküm niteliğindeki kararlarına karşı yasaya aykırılık iddiasında bulunmak suretiyle temyiz yoluna gidilebilir. Duruşma aşamasında ve savunmada ileri sürülmeyen bir isteğin temyiz dilekçesinde bulunması duruşma aşamasına mal edilmesini gerektirmez.
Bu itibarla itirazın reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk kararına katılmayan üyeler : F. Durudoğan, M. Soysal, B. Damar, S. Ersöz, R. Aktürk, R. Denker, F. Akşar, M. Saydam, M. Sungur, M. Tankurt, M. K. Başdoğan, O. M. Kılıç ve S. Korkmaz itirazda ileri sürülen düşüncenin usule ve yasaya uygun bulunduğu cihetle, itirazın kabulü yolunda oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle itirazın (REDDİNE) 24.1.1977 günlü incelemede gerekli yasal çoğunluk elde edilemediğinden 7.2.1977 gününde ve ikinci müzakerede yarıdan bir fazlayı geçen çoğunlukla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini