 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1976/390
K: 1976/386
T: 20.09.1976
DAVA : Trafik Kanununa aykırı davranıştan sanık (Ş) nin yapılan yargılaması sonunda; hükümlülüğüne ilişkin Sarıkaya Sulh Ceza Mahkemesi'nden verilen 23.12.1975 günlü hüküm sanığın temyizi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesince incelenerek 30.3.1976 gün ve 2947/2989 sayılı ilamıyla bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeyi kapsayan 21.6.1976 günlü son hükmün Yargıtay'ca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş koşulu da yerine getirilmiş olduğundan dosya C.Başsavcılığının hükmün bozulması istemini bildiren 12.8.1976 gün ve 7/6729 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Kayıtsız ve tescilsiz traktör kullanmak suretiyle 6085 sayılı Yasanın 58/B maddesine aykırı davranıştan sanık (Ş)nin bu madde gereğince ilçe hudutları içerisinde etkili olabilmek için cezanın aşağı sınırı aşılarak takdiren 1 ay hafif hapis 1.000 lira hafif para cezası ile cezalandırılmasına, TCK.nun 59 ve 647 sayılı yasanın 4,5 ve 6. maddelerinin takdiren uygulanmasına yer olmadığına ilişkin hükmü, özel daire "ilçe sınırları içinde etkili olmak gibi sanıgın kişiliği ile ilgisi bulunmayan nedenlere dayanılarak cezanın aşağı sınırı aşılmak suretiyle hüküm tesisi isabetsizliğinden bozmuş" mahkeme ise, trafik sorununun Türkiye'nin başlıca sorunlarından biri olduğu, alınan çok yönlü tedbirlere rağmen kazaların önlenmediği her sene bir harp geçirmişcesine insan öldüğü vasıta sahibi ve sürücülerin trafik cezalarının azlığından dolayı kazaları umursamadığı görüşüne dayanarak ilçe sınırları içerisinde etkili olabilmek gibi gerekçeye dayanılarak eski hükümde direnmiştir.
Sanığın cezalandırılmasındaki amaç, onun kişisel özelliklerine en uygun olan ceza ölçüsünün bulunarak uygulanmasıdır. Başka deyimle cezanın kişiselleştirilmesidir. Bu ölçü sanığın suçu işleyiş özelliklerine bakılarak saptanabileceği gibi duruşma sırasındaki tutumuna ve davranışlarına göre de; tesbit olunabilir. Oysa kararda aşağı sınırın geçilmesi suretiyle ceza tayinine mahkemeyi götüren takdir gerekçesinde ne sanığın kişiliğine ilişkin özelliklerine ne de suçu işleyiş biçimine değinilmemiştir. Dayanılan gerekçe yasanın çıkarılma gerekçesi olup, sanığın kişiliğine değinen bir gerekçe değildir.
Diğer taraftan sanık hakkında 647 sayılı yasanın 4. maddesinin uygulanmasına ve ertelemeye yer olmadığına karar verilirken sadece takdiren sözcüğüne dayanılmış, bir gerekçe gösterilmemiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 7.6.1976 gün ve 1976/3-4 esas, 1976/3 karar sayılı kararının 2 no'lu bölümünde "Anayasanın 135. maddesinin son fıkrası ve CMUK.nun 32. maddesinde yer alan bağlayıcı açık hükümler karşısında TCK.nun 89 ve 647 sayılı yasanın 6. maddelerinde yazılı erteleme kararında yasal bir gerekçe gösterme zorunluğu olduğu" bildirilmiştir. Gerek istek üzerine ve gerekse kendiliğinden verilen her türlü mahkeme kararında gerekçe gösterilmesi anayasanın 135/son fıkrası ve usulün 32. maddesi gereğidir.
Bu itibarla sanığın temyiz itirazları yerinde görüldüğünden usule ve yasaya aykırı bulunan direnme hükmünün yukarıda açıklanan sebeplerden BOZULMASINA karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme hükmünün tebliğname uyarınca BOZULMASINA depo parasının geri verilmesine 20.9.1976 gününde oybirliğiyle karar verildi.