 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1976/18
K: 1976/32
T: 02.02.1976
DAVA : Tehlikeli vasıta kullanmaktan sanık K.Ş ' nin TCK.nun 565/1-2 ve 647 sayılı kanunun 4/1. maddeleri uyarınca hükümlülüğüne ilişkin Ankara 4. Sulh Ceza Mahkemesi'nden verilip kesinleşen 12.6.1975 günlü Ceza Kararnamesi aleyhine Adalet Bakanlığı'nca verilen 28.11.1975 günlü yazılı emre müsteniden dava dosyası C.Başsavcılığının 2.12.1975 gün ve 785 sayılı tebliğnamesiyle gönderildiği 2. Ceza Dairesince 9.12.1975 gün 8555/8439 sayı ile ihbarname münderecatı yerinde görülmediğinden reddine karar verilip dosya geriye çevrilmiştir.
Bu def'a sözü edilen 2. Ceza Dairesi kararı aleyhine C.Başsavcılığının 14.1.1976 günlü 10 sayılı itiraznamesiyle itiraz edilmekle dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Tehlikeli surette vasıta kullanmaktan sanık Kadir'in Ceza Kararnamesiyle TCK.nun 565/1 ve 647 sayılı kanunun 4 ve TCK.nun 72. maddeleri gereğince 40 lira hafif para cezasiyle hükümlendirilmesine ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesi üzerine,
Mağdur Selahattin'in babası M.Sabancının C.Savcısına verdiği dilekçede sanık hakkında şikayette bulunduğunu bildirmiş olmasına göre; " eylem tedbirsizlikle yaralamaya sebebiyet vasfına dönüştüğü için usuli muameleler durdurularak muktezası takdir ve ifa edilmek üzre dosyanın C.Savcılığına tevdiine karar verileceği yerde, mahkumiyet kararı ittihazında isabet görülmediğinden CMUK.nun 343. maddesi gereğince mezkür kararın bozulması yolundaki Adalet Bakanının yazılı emirlerine dayanan C.Başsavcılığının ihbarnamesinin özel dairece; tedbirsizlikle yaralamaya sebebiyet vermek suçundan kovuşturma yapılmamış olmasına ve olayda tehlikeli şekilde araç kullanma suçu unsurlarının oluşmuş bulunmasına" değinilerek reddine karar verilmiştir.
C.Başsavcılığı itirazında özetle; mağdur 1963 doğumlu olup babası velayetten süresinde yazılı şikayetini yapmıştır. Bu durumda Sulh Ceza Mahkemesi'nin CMUK.nun 359. maddesi ile hüküm kurması bozmayı gerektirir nitelikte bulunduğundan daire kararının kaldırılmasına ve hükmün bozulmasına karar verilmesi istenilmiştir.
1 - Gerçekten mağdurun 1963 doğumlu olduğu ve babası Mustafa'nın de süresinde yazılı şikayette bulunduğu ancak bu suçtan C.Savcılığınca bir işlem yapılmadığı gibi ayrıca iddianamade yazılı şikayetin bulunmadığı ileri sürülerek TCK.nun 565. maddeye aykırılıktan kamu davası açıldığı ve esasen bu suçun da unsurları oluştuğu cihetle mahkemenin yazılı şikayeti görmeyerek hüküm kurduğu anlaşılmakta ise de; bu kararın kesinleşmesi sonucu etkili olmayıp şahsi dava konusu olan suç hakkında her zaman için dava açılması mümkün görüldüğünden ve bu dava ileride vazgeçme ile de düşebileceğinden ve üstelik açılacak kamu davası üzerine TCK.nun 459. maddesi gereğince verilecek bir hükümlülüğün kesinleşmesi halinde tehlikeli vasıta kullanmaktan verilip kesinleşen bu karara için yasal yol ve çarelere başvurulması kabil olduğu halde bu defa için yasal yol ve çaralere başvurulması kabil olduğu halde bu defa ileri sürülen nedenlerle ve usulün 343. maddesi gereğince hükmün bozulması halinde ileride açılan şahsi davadan vazgeçildiği takdirde bu suçta cezasız kalmış olacağından, olayın bu özelliği karşısında özel daire kararı sonuç olarak yerinde görülmüştür.
Bu itibarla C.Başsavcılık itirazının reddine karar verilmelidir.
2 - Çoğunluğa karşı olan görüş ise; süresin de yapılmış usulüne uygun bir şikayete C.Savcılığınca el konulup gereği için polis karakoluna da gönderilmiş bulunmasına TCK.nun 79. maddesi muvacehesinde tek olan eylemden ötürü Asliye Ceza Mahkemesine dava açılması gerekmesine göre sonucu itibariyle yerinde görülen itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği yolundadır.
SONUÇ : Açıklanan nedenle C.Başsavcılık itirazının reddine 2.2.1976 gününde üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.