 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1976/153
K: 1976/174
T: 05.04.1976
DAVA : Bir suçu gizlemek delil ve emarelerini ortadan kaldırmak, kendisini cezadan kurtarmak amacı ile adam öldürmekten sanık A'nın TCK.'nun 450/9 uncu maddesi uyarınca idamına dair verilen hüküm, özel dairece; toplanan deliller, gösterilen gerekçeye göre, suçun sübutunda bir isabetsizlik görülmemiş ise de ; sanık ifadesinin hiç birinde maktülün ırzına geçtiğini veya tasaddide bulunduğunu söylememiş olmasına, savcılıkça anılan ifadesinde ihtimali bir kayıtla ...(belki sarhoşlukla böyle bir suçu işlemişimdir). yolundaki beyanı, ırza geçme fiilinin kesin delil sayılamayacağına suçun işlenmesinden 25 gün sonra ölünün yapılan adli muayenesinde; bilirkişi doktor H'nin anüs muayenesine ilişkin olarak penisin duhulune müsait genişlikte görüldüğünü belirttikten sonra şahsın ırzına geçildiği yolundaki mütalaası, Adli Tıp Meclisinin 26.3.1975 günlü raporunda; (anüs çevresinde ekimoz, yırtık gibi bariz belirtiler tarif edilmediği) ve (anüsün bir penis girecek şekilde açık olmasının ölüm sonu değişiklik olarak) nitelendirilmek suretiyle bertaraf edilmiş bulunmasına göre; ölünün adli muayenesinde hazır bulunan doktor H ile C. Savcısı çağrılarak yapılan muayene sırasında ırza geçme veya tasaddiye delalet edebilecek şekilde anüs çevresinde ekimoz, yırtık gibi bir belirtiye rastlayıp rastlamadıkları kendilerinden sorularak, olumlu cevap alındığı takdirde, ayni konuda Adli Tıp Meclisinden de yeniden mütalaa alındıktan sonra varılacak sonuca göre suç niteliğinin tayini gerekli iken bu yapılmayarak gösterilen madde ile uygulama yapılmasının isabetsizliğinden bozulmuş ve mahkeme ise bazı gerekçelerle evvelki hükümde direnmiştir.
Adli muayenede, anüsün penisin duhulüne müsait genişlikte olduğu bulgusuna dayanılarak maktulün ırzına geçildiği açıklanmış ise de; bu açıklama Adli Tıp Meclisinin 26.3.1975 günlü raporunda, gösterildiği üzere, ölüm sonu değişiklik olduğu ileri sürülmüş, ırza geçmeye delalet edecek anüs çevresinde ekimoz, yırtık gibi bulguların da saptanmasının gerektiği açıklanmıştır. Bu noksanlık sanık lehine uygulama yapılmasına olanak vereceğinden soruşturmadaki eksiklik olarak kabulü gerekir.
Bu bakımdan özel daire bozmasında belirtilen soruşturma noksanlığına ilişkin neden yasaya uygun bulunduğundan re'sen temyize tabi olan hükmün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluğa karşı olan görüş ise; direnme kararında gösterilen gerekçelerin suç niteliğinin tayinine yeterli bulunduğu ileri sürerek direnme hükmünün onanması yolundadır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme hükmünün tebliğname uyarınca BOZULMASINA, 5.4.1976 gününde üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.