 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1976/138
K: 1976/162
T: 29.03.1976
DAVA : Gasp ve ihmal suçundan sanık Tekin'in yapılan yargılanması sonunda; hükümlülüğüne ilişkin (Ankara 3 ncü Ağır Ceza Mahkemesin)nden verilen 11.12.1975 günlü hüküm resen temyize tabi olup sanık vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesi'nce yılı ilama karşı C. Başsavcılığınca 6. Ceza Dairesinin bozma kararının kaldırılarak hükmün onanması istemini bildiren 10.3.1976 gün ve 46 sayılı itiraznanesiyle dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca, okundu gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Gasp suçundan sanık Tekin TCK.nun 497/1 nci maddesi gereğince 15 yıl ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin hükmün özel dairece; polis memuru olup olay gecesi sivil giyinmiş ve izinli bulunan sanığın, biraz fazlaca aldığı alkolün tesiri ile Karamürsel Mağazaları önünde dolmuştan inerek Gökdelen istikametinde yürüdüğü sırada yine içkili olup çimenler üzerinde arkadaşları ile oturmakta ve gülüşmekte olan mağduru, bu halinde kendisine gülündüğü manasını çıkararak sarhoşluk sikasıyla bu şahıslarla tartışmaya ve kavgaya tutuştuğu ve kendisine hakaret edildiği zehabına kapılarak biraz ilerideki polis kulübesine kadar gidip sanıkları orada nöbet tutan vazifeli polis memuruna şikayet ettiği ve biraz sonra da mağduru ve arkadaşlarını aynı kulübeye getirip içkili alarak itip kakıştırmak suretiyle hırpalamaya başladığı, bu arada mağdurun kolu veya başının kulübenin camına çarpması neticesi 30x 100 ebadındaki kulübe camlarından birisinin kırıldığı, bundan sonra sanığın camı kırdın parasını ödemen gerekir diyerek para istemesi üzerine mağdurun cebinden 50 lira çıkarak verdiği ve fakat bu miktarı camın yapılması için kafi görmeyen sanığın, mağdurun cebine elini sokarak 100 lira daha aldığı.. sabit olmuş ve mahkemece de bu şekilde kabul edilmiştir.
Ancak sanığın polis noktasına ait camın kırılmasına tekaddüm eden zamana kadar sarhoşluk saikasıyla bazı tecavüz hareketlerde bulunduğu tesbit edilmişse de bu hareketlerin bir gasp suçu işleme niyet ve kararı ile yaptığı hakkında kesin ve mukni bir delil elde edilmemiştir. Kendisinin de polis olduğu ve bir polis noktasına ait ceza kırılamasında, ihmalin ve keyfi hareketinin mevcudiyeti sebebiyle sanığın tazmin endişesine düşmüş ve mağdurdan bu camın bedelini tahsil etmek istemiş olması mümkündür. Olayın para istemeye takaddüm eden safhasında itişip kakışma vardır. Fakat camın kırılmasından sonra para vermesi için cebir, şiddet ve tehdide maruz bırakıldığı ne mağdur tarafından ileri sürülmekte ne de hadisenin tek şahidi olan Yılmaz tarafından teyit edilmektedir. Bu bakımdan paranın müştekinin cebinden rızası hilafına alındığı sonucu doğmaktadır. Sanık vekili paranın cam kırılması ve onun tamiri karşılığında alındığını savunarak olayın kendiliğinden ihkakı hak olabileceğini ileri sürmüş isede, cam parasının söz konusu tamiratı yaptıran diğer sanık polis memuruna verildiği veya tamirciye ödendiği anlaşılmamış ve alınan paranın sanık üzerinde kaldığı bu sebeple de hareketinin müştekiye ait 150 liradan 100 lirasının sahibinin rızası olmaksızın ve faydalanmak maksadıyla aldığı sonucu verdiğinden, bozulmasına karar verilmiştir.
C. Başsavcılığı itirazında özetle; izinli, sivil ve içkili olan sanığın gece yarısı mağdur ve bazı sivilleri sebepsiz yere ve zorla Kızılay polis noktasına getirerek burada mağduru yumrukla dövdüğü döverken nokta camını kırdığı ve bunun üzerine cam parasını istediği, verdiği 50 lirayı az bulurak elini cebine sokup 100 lira daha aldığı, cam parasını görevli polis tarafından ödendiği ....ve tekmil dosya münderecatıyla anlaşılmıştır.
Doktrinde yağma cürmü cebir ve şiddet veya tehdit ile birlikte işlenen hırsızlık suçu olarak tarif edilmiştir. TCK'nun 495/1 fıkra da bu görüşe paralel olarak düzenlenmiştir. Olayımızda sanık sebepsiz yere mağduru Kızılay'daki polis noktasına sokarak oradaki nöbetçi memura rağmen dövmüş, döverken de camın kırılmasına sebebiyet vermiştir ve mağdurdan ceza parası olarak 50 lira almış ve yediği dayağın tesiri altında ve yeniden dayak yememek endişesinde bulunan mağdurdan bu yetmez diye elini cebine sokup zorla 100 lira daha almıştır. Bu para alışı bir kaç saniye evvel atılan dayaktan ayrı düşünmek mümkün değildir. Nöbetçi polis, hakkında ihmalden dava açacak kadar ilgisiz kalmış ve kırılan camı takdırmıştır. Bu nedenle ihkakı hak suçundan da söz edilemez. Daire bozmasının 3.sayfasının 2 .paragrafında mağdurun cebir ve şiddet ve tehdide maruz bırakıldığı itişme ve kakışmadan bahsedilerek belirtildiği paranın rıza hilafına alındığı da kabul edilmiş ancak suç hırsızlık olacağı sonucuna varılmıştır. Kanaatımızca eylem gasp suçunu oluşturduğundan daire bozması kaldırılarak hükmün onanmasına karar verilmesi gerektiği yolundadır.
Toplanan bütün delillere ve hatta mağdurun ifadesine göre bile (cebir ve şiddet) para alma maksadına matuf değildir. Bu husus hiç bir veçhile ile anlaşılmamaktadır. Aksine alkollü olduğu sanılan mağdur ve diğerlerinin gülüşmelerinden alınan sanığın sarhoşluk saikiyle tehevvüre kapılarak müessir fiil kastiyle hareket ettiği çok açıktır.
Para alma keyfiyeti, mücadele esnasında polis kulübesi camının kırılması, üzerine, cam parası istenilmekle başlamış ve mağdurda itiraz etmeden rızası ile çıkarıp 50 lira vermiştir. Ancak bu az yetmez diyerek mağdurun muhalefet veya karşı koymasına mahal kalmadan ve böyle bir davranışda olmadan elini cebine sokarak 100 lira daha almıştır ki bu husus müştekinin özellikle (tutanak sayfa 3 ) son tahkikattaki açıklamasından kesin olarak belli olmaktadır.
Bu nedenle olayda TCK.nun 495 nci maddesinde tarifi yapılan gasp suçunun (cebir ve şiddet veya tehdit) unsuru oluşmamıştır ve buna yönelik özel dairenin yukarda gerekçeleriyle açıklanan bozma kararı usule ve yasaya uygun bulunmuştur.
Bu itibarla C. Başsavcılık itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenle C. Başsavcılık itirazının reddine 29.3.1976 gününde oybirliğiyle karar verildi.