 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
E: 1976/614
K: 1976/7808
T: 15.10.1976
- TAPULAMA
- MÜLKİYETİN SAPTANMASI ESASLARI (MAHKEME İLAMI)
ÖZET: Tapulama Yasasının 33/5 maddesinin (b) bendinde işaret edilen "ilcim" sözcü günden amaç hazineye savunma hakkı verilmiş bir davada alınmış ilamdır.
(766 s. Tapulama K m. 33)
Tescil davasının yapılan yargılaması sonunda; sübuta ermeyen davanın reddine dair verilen hüküm incelendi, gereği düşünüldü:
Davacılar Erzurum un Gön görmez Köyü sınırları içindeki Gavur Dağı mevkiinde bulunan ve keşif tutanağı ile 19.9.1973 günlü krokide "Ağanın Yurdu" adı ile ifade olunan 7100 dönümlük yayla ile " Isa Çayırı" ve " Kadife Yurdu" adlarile adlandırılan 10.750 dönüm alanındaki yaylanın 1/4 paylarının Hacı (R) den kendilerine miras yolile intikal ettiğini ileri sürerek adlarına tescilini istemişlerdir. Dava 1617 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra 21.4.1974 tarihinde açıldığından 766 sayılı Tapulama Kanunun 1617 sayılı kanunla değişik 33/4. maddesile saptanan sınırlayıcı miktarın gözönüne alınması zorunludur. Bu hükme göre bir parçanın 20 dönümden fazlasının zilyedlikle iktisap olunabilmesi için zilyedliğin genel koşullarından başka sözü geçen 33. maddenin 5. fıkrasında gösterilen belgelerden birile teyid edilmesi şarttır. Bu nedenle davacı bahis konusu 5. fıkranın (b) bendinde yazılı kesinleşmiş ilama dayanmak istemiş ve bu nitelikte olduğunu iddia ettiği Erzurum Asliye 2. Hukuk Hakimliği'nin 24.9.1973 gün ve 99/584 sayılı ilamını ortaya sürmüştür. Bu ilam davacılarla (H) adında 3 üncü bir şahıs arasındaki elatmanın önlenmesi davasına ilişkindir. Hazinenin o dava ile ilgisi ve hatta ondan haberi bile yoktur. Burada 766 sayılı kanunun 33/5. maddesinin (b) bendinde gösterilen ilamın niteliğini tebarüz ettirmek gerekir. 6333 sayılı kanun bu gibi tescil davalarında davanın Hazine aleyhinde açılması yani, Hazinenin hasım gösterilmesi kuralını getirmiştir. 766 sayılı tapulama kanununun 33/5 - b maddesinde yazılı ilamdan maksadın Hazinenin ilgi veya bilgisi bulunmadan alınan ilam olabileceğini kabul etmek her iki kanunun amacına ve özellikle 6333 sayılı kanunun metnine aykırı düşer. 0 halde söz konusu 33/5. maddesinin (b) bendinde işaret edilen ilam Hazineye savunma imkanı verilmiş bir davada istihsal olunan ilamdır. Aynı fıkranın diğer bendleri de bu görüşü kabule zorlayıcı niteliktedir. (b) bendi dışındaki (a, e, d, e, f, g, h, i) bendlerinde yazılı belgeler ya doğrudan doğruya devlet tarafından veya devletin nezaret ve murakabesi altındaki makam merci ve kurumlar tarafından verilmiş veya tesis edilmiş, yahut bu türlü belge verişin devletçe uygun görüldüğü işlemin yapısında mevcut bulunmuştur. Fikri geçer kanun hükümleri karşısında Hazinenin hiçbir haberi ve ilişkisi bulunmayıp bireyler arasındaki el atmanın önlenmesi davası sonucunda birinin elatmada haklı veya haksız olduğuna dair verilen bir ilam Hazineyi de bağlayıcı nitelikte farz etmek ve Hazineye karşı açılan davada 1695 zilyedliği teyid edici vasıfta kabul eylemek kanunlara aykırı olur. Bu nedenlerle bahsi geçen hususlara yönelen temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir. Ancak dava konusu herbir müstakil parçanın zilyedlikle iktisap şartları sabit olursa 20 şer dönümünün tescili istenebilir. Bunun içinde sözü edilen şartların ve 766 sayılı kanunun 33/4. maddesinde belirtilen sınırlayıcı kayıt ve miktarların 1757 sayılı kanunun 131., 132. ve ilgili diğer maddeleri açısından taşınmazların niteliklerinin tesbiti ve delillerin hep birlikte takdirile varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı ve davacının temyizi bu itibarla yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA) ve 1500 kuruş peşin harcın istek halinde iadesine 15.10.1976 tarihinde bozmada oybirliğiyle, gerekçede oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
1617 sayılı yasa ile değişik 766 sayılı tapulama yasasının 33/b maddesinde yazılı belgelerden olan mahkeme ilamlarının kesin hüküm şeklinde ve gücünde olmasına gerek yoktur.
Başkaları arasında geçmiş bir uyuşmazlığı da tesbit etmiş olsa bile zilyed lehine ise (b) bendinde yazılı belgelerden sayılmak gerekir. Örneğin söz konusu 24.9.1973 tarihli ve 99/548 sayılı elatmanın önlenmesine dair karar bu türdendir. Ancak, bu ilamın zilyed lehine bir sonuç doğurabilmesi için 1950 den önceye ait olması gerekirdi. Söz konusu ilam bu derecede eski olmadığından maddede yazılı belgelerden sayılmaz. Bu bakımdan bozma gerekçesinde birleşemedik. Ayrıca dava konusu taşınmazların özel mülkiyet konusu yerlerden olup olmadığı ye sonuç olarak zamanaşımı yolu kazanılmalarının mümkün olup olmadığı hususu incelenmemiş, eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmiştir. Hükmün bu nedenlerle bozulması gerekeceği kanısında olduğumdan aksi görüşü benimseyen çoğunluğun bozma gerekçesine karşıyım.
Üye (Ş. Ö.)