 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1976/4920
K: 1977/1008
T: 02.02.1977
DAVA : Taraflar arasında tapulama tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle, temyiz isteğinin kanuni süresinde olduğu anlaşılmakla, dosyadaki kağıtlar okundu, gereği görüşüldü:
KARAR : Tapulama sırasında 93, 206, 285 ve 315 parsel sayılı taşınmazlar miras yoluyla geçen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine ve taksime dayanılark ölü (H) mirasçıları adına tesbit edilmiştir. İtirazı tapulama komisyonunca red olunan (B) mirasçısı (İ) parsellerin miras bırakanı (B) tarafından ölü (H) mirasçılarından (R)den senetle satın aldığını ileri sürerek dava açmıştır. Dava sırasında (Ö) satın almaya dayanarak davaya katılmıştır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı (İ) tarafından temyiz edilmiştir.
Nizalı taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığı ve (H)ye ait iken 1943 de ölümü ile mirasçıları (K), karısı (L) ve (L)nin de sonradan ölümü ile çocuğu (K) ve bir başka kocadan olma çocukları (N), (R) ve (Ö)nün kızı (E)ye kaldığı mahkemece dinlenen tanık sözleri ve getirtilen nüfus kayıt örnekleri ile saptanmıştır. bu durumda (N) ile (R) arasında yapılan taksim diğer paydaşlar katılmadığı için geçersizdir. Hal böyle olunca (R)nin (B)ye yaptığı iddia edilen satışda, iştirak hali nedeniyle geçersiz bulunmaktadır. Mahkemenin hukuki yönü bu doğrultuda değerlendirmiş olması isabetlidir. Ancak, tapulama hakimi tapulama Kanununun 54. maddesi hükmünü gözönünde tutarak taraflar dışında kalan gerçek sahibi var ise, onun adına tescil kararı vermekle ödevlidir. Olayda (R)nin geçersiz satışı nedeniyle zilyedliğin (B)ye devredildiği ve eylemli olarak zilyetliğin (B) ve mirasçıları tarafından sürdürüldüğü tesbit edilmiştir. (R) tarafından yapılan zçilyedlik devri hukuki işlemden yoksun bulunduğu için (B) ve mirasçılarının Tapulama Kanununun 45. maddesinden yararlanmalı yani satıcının zilyedlik süresinin kendi zilyedlik sürelerine eklemeleri olanağı bulunmamaktadır. Bu durumda, (B)nin 1947 de başlayan zilyetliği tapulama tesbit gününe kadar 20 yılı doldurmadığı için mülkiyet hakkını davacılara yöneltilmesini gerektirmez. hal böyle olunca satıcı ve paydaşlarının hukuksal durumunu incelemek gerekir. Eğer satıcı dışındaki paydaşlar bilerek davacıların 10 yıllık zilyedliklerine ses çıkarmamış ve o zamandan beri davranışlarında terk iradesi ortaya çıkmış ise artık taşınmazın terk yoluyla elden çıkaran (H) mirasçılarına göre dönmesi olanaksız bulunacağından Tapulama Kanununun 38. maddesinin uygulanması yoluyla gerçek hak sahibi hazine adına tesciline karar vermek gerekir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmalı, (H) mirasçılarının ne sebebten 10 yıl gibi uzun bir süre taşınmazı (B) tarafından ve onun ölümüyle mirasçılarını kullanımlarına ses çıkarmadıkları ve terk iradesinin var olup olmadığı incelenmeli sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yönlerden zuhul olunarak yazılı biçimde hüküm verilmesi isabetsiz temyiz itirazları ancak bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve 766 sayılı tapulama kanununun 73. maddesi uyarınca harç alınmasına mahal olmadığına 2.2.1977 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.