Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E: 1976/8671
K: 1977/1453
T: 22.02.1977
  • VAKIF (TEFTİŞ VE DENETLEMEYE BAĞLI VAKIFLAR) (TEFTİŞ VE DENETLEMENİN MAHİYETİ)(GÖREV)
ÖZET: 1 - Bütün vakıflar, 903 sayılı Yasaya göre kurulmuş olsun veya olmasın, Vakıflar Genel Müdürlüğünün teftiş ve denetimine bağlıdır.
2-506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının geçici 20. maddesine bağlı, Türk Ticaret Bankası Emeklilik Sandığı da bu denetim içerisindedir.
3-Vakfın teftiş ve denetleme görmedikçe, teftiş ve denetleme masrafına katılma payı ödemeyeceği görüşü yerinde değildir.
4-Teftiş ve denetleme payının hesaplanmasına esas olan safı gelirin bulunmasında; amortisman bedelleri, aidat borçlanma faizleri ve matematik karşılıklar için hesaplanan aktüeryal teknik faiz tutarı, gayri safı gelirden düşülemez.
5-Teftiş ve denetleme payının tahsili veya ödenenlerin istirdadı davalarına bakmak, İdare Mahkemelerinin değil, Adliye Mahkemelerinin görevi içerisindedir.
(743 s. MK m. 78, 81)
(506 s. SSK. m. Geçici m. 20)
(25.7.1970 t. Vakıflar Hk. Tüzük m. 19/2 - son, 20, 22, 23/1 -4)
Davacı Türk Ticaret Bankası Emekli Sandığı Vakfı, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 20. maddesine Çalışma, Maliye ve Ti caret Bakanlıklarının müştereken hazırladıkları rapora göre 1969, 1970, 1971 senesi teftiş ve denetleme masraf payı olarak 62.894,06 lira ödediklerini, davalı Vakıflar Genel Müdürlüğünün ise kendi müfettişlerine hazırlattığı rapora dayanarak aynı yıllar için 571.906 lira tahakkuk ettirip aradaki farkın tahsilini talep ettiğini ve kendilerinin kaydı itirazı ile farkı yatırdıklarını ve farkın teftiş ve denetleme masraflarına katılma payının matrahını teşkil eden safı gelirin anlam ve tesbitinin değişik anlaşılmasından ileri geldiğini ve mevzuat hükümlerince safı gelirin bulunmasında, gayrisafi gelirden 1 - Amortisman paylarının, 2 - Aidat borçlanma faizlerinin, 3 - Matematik karşılıklar teşkili için hesaplanan % 7 nisbetindeki aktüeryal teknik faizin tenzil edilmesi gerektiğini beyanla bu hususun tesbitine, Vakıflar Genel Müdürlüğünün, Maliye, Çalışma ve Ticaret Bakanlıklarının raporuna aykırı tahakkuk]a, tek taraflı olarak katılma payı tespitine ait tahakkukunun geçersiz sayılmasına ve bu konularda mevcut ve atiyen vaki olabilecek muarazanın men'ine ve sebepsiz, haksız olarak fazladan alınan 509.013 lira 32 kuruşun tediye tarihi olan 22.9.1972 tarihinden itibaren faizi ile birlikte istirdatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü ise, talebin idari bir tahakkuk işlemi ile ilgili olduğunu ve kabil davaların Danıştay'da görüldüğünü, mahkemenin görevsiz bulunduğunu ve safı gelirin, genel muhasebe, Ticaret ve Vergi Usul Kanununa ve diğer ilgili mevzuat hükümlerince hesaplanamayacağını, M.K.nun 78 ve Vakıflar hakkındaki tüzüğün 22. maddesi ile getirilen özel hükme göre hesaplanması gerektiğini, amortismanın bir gider değil birikim bulunduğunu, aidat masraflarının tüzüğün 22. maddesi hükmünce ve aktüeryal faizlerin kuruluş gayesine matuf bulunması sebebiyle safı gelirden düşülemeyeceğini ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün teftiş ve denetleme hakkının mutlak olup diğer Bakanlıkların fonksiyonundan ayrı bulunduğunu, mudafaaten bildirmiştir.
Mahkemece, uygulama ile ortaya çıkan muarazanın, vakıf gayrisafi gelirinden; 1 - İradi olan gayrimenkullere ilişkin amortisman paylarının, 2 - Aidat borçlanma faizlerinin, 3- Bir sandık üyesinin ayrılması halinde kendine iade edilen aidata ait faizlerin düşülmesi gerektiği, 4- Buna karşılık riyazi ihtiyat olarak % 7 oranında ayrılan meblağın düşülemeyeceği, 5 -)Bilcümle vakıfların, Vakıflar Genel Müdürlüğünün teftiş ve denetimine tabi olduğu, 6- Katılma payının alınması için Vakıflar Genel Müdürlüğünün bir masraf yapıp yapmadığının söz konusu olamıyacağı, yolunda giderilmesine ve davalı idarenin 1969 yılı katılma payından haksız 795 iktisabı olan 7.672,15 liranın dava tarihinden itibaren kanuni faizi ile davalıdan istirdatına ve fazla talebin reddine, karar verilmiş ve hüküm her iki taraf vekili tarafından temyiz olunmuş tur.
1 - Davacı, teftiş ve denetleme payının hesaplanmasına esas olan safı gelirin bulunmasında; Amortisman paylarının ve borçlanma faizlerinin ve aktüeryal teknik faizin gayrisafi gelirden düşülemeyeceğinin tesbitini ve davalı Vakıflar Genel Müdürlüğünün, bunları nazara almadan kendi müfettişleri vasıtasıyla yaptığı tahakkukun tahsilini talep etmek suretiyle vaki muarıza sının menjni ve haksız sebepsiz olarak fazladan tahsil ve iktisap eylediği 509.013,32 liranın faizi ile birlikte istirdatını talep etmiştir. Dava bu hali ile, M.K.nun 903 sayılı kanunla değişik 78. maddesi ve Vakıflar hakkındaki tüzüğün 22. maddesince tahsil edilen teftiş ve denetleme masraflarına katılma payı olarak fazla alınan miktarın tesbiti ve bu yoldaki müdahalenin men'i ve haksız, sebepsiz iktisap edilen paranın istirdadı isteğinden ibarettir. Belirtilen kanun ve tüzük hükümlerinin olayda tatbik edilip edilmeyeceğinin tayini hususudur. M.K.nun değişik 73. maddesinden başlayarak 81. maddesine kadar yürürlükte olan hükümleri bir arada incelendikte, meydana gelen uyuşmazlıkların çözümlenmesi için yetkili Asliye Mahkemesine başvurulacağı belirtilmiştir. Tüzüğün 23. maddesinin 1 - h maddesi de bunu teyit etmektedir. Diğer taraftan davalı İdare ile Vakıf arasında doğan bu hakkın şumulü üzerinde çıkan ihtilallar ötedenberi Adliye Mahkemelerinde görülmektedir. Bizzat davalı İdare ve yatırılmayan teftiş ve denetleme paylarının tahsilini Adliye Mahkemelerinde istemektedir. İdarenin açtığı bu davalarda, savunma yolu ile ileri sürülen hususların, bu davada iddia olarak serde dilmesi göreve tesir eden hallerden değildir. Davanın mahiyetine göre, davalı İdarenin, idari bir tasarrufunun iptali de söz konusu bulunmamıştır. Bu bakımlardan davanın görülmesi idari değil, adli kazaya ait bulunduğundan hükmü temyiz eden davalı İdarenin görev yönüne matuf temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Gayrısafi gelirden amortisman bedellerinin düşülüp düşülmeyeceği hususuna gelince: Genel anlamda amortisman, herhangi bir işletemedi, bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye başlıyan taşınır ve taşınmaz mallarda, benzerlerinin kullanılabilecekleri süre zarfında her yıl bir pay ayrılarak yok edilmeleridir. Kurumlar Vergisinde, kurum safı kazancının ve Gelir Vergisinde, ticaret ve zirai serbest meslek kazançları ile iradi olan taşınmazlarda safı kazancın hesaplanması 796 için, gayrı safı gelirden amortismanın düşülmesi öngörülmüştür. Kanun ve tüzükte vakıfların özellikleri bakımından safı gelirin bulunmasında( Gelir Vergisi ve Vergi Usül Kanunlarının tatbik edileceği hakkında bir hüküm bulunmamaktadır. Aksine vakıflar hakkındaki tüzüğün 22. maddesine ait tasarıya "Safı gelirin, Gelir Vergisi Kanunundaki esaslara göre hesaplanacağı" hakkında konulan hüküm, vakıfların, gelir ve kurumlar vergisine tabi bulunmadığından ve bu kanunlar gereğince kazançlarını tesbite zorlanamayacaklarından ve Vergi Usul Kanunlarının mükelleflere yüklediği ödevleri yapmaya mecbur tutulamayacaklarından ve safı gelirin, Gelir Vergisi Kanunundaki esaslara göre tesbit olunan blanço gelirine dayanılarak hesabedilmesi tatbikatta tereddüt ve karışıklıklara sebebiyet vereceğinden bahisle tasarıdan çıkarılmıştır. Belirtilen sebeplerle tasarıdan çıkarılan bu hükmün, kanun koyucunun amacına aykırı olarak kıyas yolu ile yeniden tatbik edileceği düşünülemez. Bilirkişilerin bunu hilafına, gayrı safı gelirden amortisman bedellerinin düşüleceği hakkındaki görüşleri, hukuki dayanaktan yoksundur. Mahkemenin vaki mu arızanın amortismanın gayri safı gelirden düşülmesi suretiyle giderilmesi hakkındaki hükmü yerinde değildir. davalı İdarenin bu yöne matuf itirazları yerinde bulunduğundan, hüküm yazılı nedenlerle bozulmalıdır.
3 - Gayri safı gelirden düşülmesi gerektiği iddia edilen aidat borçlanma faizleri Mahkemece iki gurupta mütalaa edilmiştir.
a) Aidat borçlanma faizleri: İstihdam edilenlere ve işçilere yardım vakıflarında, bir kısım aidatın, örneğin ücretsiz izin, ücret ödemeyi gerektiren izin, erkek işçi ve memurlar için askerlik hallerinde olduğu gibi borçlanarak ödenmesi halidir. Vakfın bu hallerde aidatı zamanında tasarruf edememesi sebebiyle yürüttüğü faizlerdir. M.K.nun değişik 78 ve tüzüğün 22. maddesine göre, teftiş ve denetleme masrafına esas olan safı gelirin hesabında istihdam edilenlerin ve işverenlerin ödedikleri aidat ve katılma paylarının nazara alınmayacağı, ancak bunların işletilmesinden elde edilen gelirlerin safı gelire katılacağı belirtilmiştir. Bu madde, bazı gelirlerin teftiş ve denetleme payından hariç tutulması maksadıyla vakıf lehine konmuş bir hükümdür. Zira kural olarak, vakfın kasasına giren bütün kıymetlerin gelir sayılması gerekir. Aidat ve katılma payı ise bu madde ile bu gelirden istisna edilmiştir. Aidat faizleri de, aidat mefhumu içerisindedir. Aidatın bir geliri olarak da kabulü mümkün değildir.
b) Bir sandık üyesinin ayrılması halinde kendine iade edilen 797 aidat faizleri: Bu da gelirin elde edilmesi ile ilgili bir gider değildir. Nihayet istisnai bir hal olup ayrılan üyenin yatırdığı paranın karşılığı ve amaçla ilgilidir. Vakfın amacına yönelik harcamaların ise, gayri safı gelirden düşülmesi mümkün bulunmamaktadır.
Davalı idarenin bu hususlara yönelttiği temyiz itirazları da yerinde bulunmakla, Mahkemenin vaki muarazanın belirtilen aidat faizlerinin gayri safı gelirden düşülmesi suretiyle giderilmesi hükmü de, yazılı sebeplerle bozulmalıdır.
4- Yukarıda yazıldığı şekilde amortisman ve aidat faizleri, gayri safı gelirden düşülmediği takdirde, 1969 yılı teftiş ve denetleme payından fazla alınmış bir kısım kalmıyacağından, Mahkemenin vakıflar idaresinin haksız iktisabı olan 7.672,15 liranın kanuni faizi ile birlikte istirdadına ve davacı vakfa verilmesine şeklinde verdiği hüküm de yerinde değildir. Hüküm bu kısmının da bozulması icabeder.
5 - Matematik karşılıklar için hesaplanan % 7 nisbetindeki aktüeryal teknik faizi ise, vakıf senedinde: Vakıf ortaklarına karşı hale ve geleceğe yönelik yüklemlerin karşılanabilmesi için, vakfın gelirinden bir para ayrılması ve vakıf senedinde yazılı muayyen hallerin meydana gelişinde ödemenin bu paradan yapılmasıdır. Bu mahiyeti itibarile vakfın amacına yönelik bir harcamadır. Teftiş ve denetleme payının hesaplanmasında esas olan safı gelirin bulunmasında ise, yalnız gelirin elde edilmesi için yapılan harcamaların gayri safı gelirden düşülmesi ve vakfın belli bir hizmete tahsis edilmiş olmakla, vakfın amacına yönelik harcamaların gayri safı gelirden düşülmemesi gerekir. Aksinin kabulü halinde, vakfın tüm gelirinin belli amacına yönelik olduğu gerçeği karşısında, Vakıflar Genel Müdürlüğüne bir pay kalmamış olacaktır. Bu sebeplerle riyazi ihtiyat, aktüeryal teknik faizin, safı gelirin hesabında gayri safı gelirden düşülmesi kanunen mümkün bulunmamaktadır. Mahkemenin, muarazanın bu kalemin de gayri safı gelirden düşülemeyeceği şeklinde giderilmesi, hakkındaki hükmü yerinde olup, davacı vakfın bu hale yönelik temyiz itirazları yerinde değildir.
6- Davacı Türk Ticaret Bankası Emeklilik Sandığı Vakfı, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20. maddesine tabi vakıflardandır. M.K.nun değişik 78. maddesinin 3. fıkrası ve tüzüğün 22. maddesinin ilk fıkrası gereğince, 903 sayılı kanuna göre, kurulmuş olsun veya olmasın bilcümle vakıflar; teker teker sayıldığı taktirde, Medeni Kanun hükümlerine göre kurulmuş olan (Aile ve Diyani vakıflar da dahil) tesisler, 903 sayılı kanundan sonra kurulmuş olan vakıflar, 2762 sayılı Vakıflar Kanunu ile düzenlenmiş bulunan gerek mütevelli"ni ve gerekse niyabeten ve emaneten Vakıflar Genel müdürlüğünce idare edilen mülhak vakıflar, 5404 sayılı Kanunla düzenlenmiş bulunan cemaat ve esnafa ait Vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğünün teftiş ve denetimine tabidir. Tüzüğün 19 uncu maddesinin son fıkrası gereğince 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 inci maddesine tabi Vakıfların, Çalışma, Maliye ve Ticaret Bakanlıklarınca teftiş edileceğini belirten hükmü, Vakıflar Genel Müdürlüğünün teftiş hakkı çatışan bir hal değildir. Bu bakanlıkların müşterek teftişleri, vakıf la bağlı bulunduğu ticari banka arasındaki mali ilişki, ödemelerin Ticaret Kanunu hükümlerine göre olup olmadığı, vergi mükellefiyetinin yerine getirilip getirilmediği ve personelin iş mevzuatına göre durumlarının tetkikinden ibarettir. Yani bu Bakanlıklar kendi Bakanlıklarını ilgilendiren hususlarda vakıfla ilgilenmektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğünün teftişi ise, tüzüğün 20. maddesinde belirtildiği veçhile vakfın kuruluş ve gayesini kapsayan her türlü gelir, gider ve yöneticilerin tutumu ve vakfın devam ve geleceği ile ilgilidir. Bu bakımdan Vakıflar Genel Müdürlüğünün tüzüğün 19. maddesinin 2 nci fıkrası gereğince müfettişleri vasıtasıyla yaptırdığı tetkike dayanarak safı geliri bulup teftiş ve denetleme masrafına katılma payını hesaplaması kanundan doğan bir hakkıdır. Davacı vakfın bu hususa yönelttiği ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün yaptığı tahakkukun geçersiz olduğu hususundaki iddiası yerinde değildir. Mahkemenin mu arızanın teftişe tabi olduğu yolunda giderilmesi hakkındaki hükmü bu sebeplerle kanuna uygundur. Davacının bu hususa yönelttiği temyiz itirazlarının yazılı nedenlerle reddi gereklidir.
7- Vakıflar Genel Müdürlüğünün teftiş ve denetleme hakkı M.K.nun değişik 78. maddesinin yürürlüğe girmesi ile doğmuştur. Kanunen doğan hakkın, herhangi bir vakfın teftiş ve denetleme görmedikçe katılma payının ödenemiyeceği görüşü kanuna aykırıdır. Zira teftiş ve denetleme yetkisi vakıf, tüzel kişilik kazanmadan önceki safhada başlayıp vakfın sona ermesine kadar devam eden tüm safhalarda kendini göstermektedir. Vakfın tescili sırasında sicil defterinin tutulmasından itibaren bir kısım giderlerde yapılmaktadır. Davacının bu hususa yönelttiği iddialarıda yersiz ve mahkemenin mu arızanın izah edilen -şekilde giderilmesine dair hükmü ise kanuna uygundur. Davacının bu hususu kapsayan temyiz itirazları da reddedilmelidir.
Sonuç: Yukarıda belirtildiği veçhile davacı vakfın temyiz itirazlarının 5, 6, 7 bendlerde gösterilen nedenlerle, davalı Vakıflar Genel Müdürlüğünün göreve ilişkin temyizinin 1 numaralı bendde gösterilen nedenle (REDDİNE) ve hükmün Vakıflar Genel Müdürlüğü lehine 2, 3 numaralı bendlerde yazılı sebeplerle (BOZULMASINA) ve dava tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık ücret tarifesine göre takdir olunan (350) lira mürafaa ücreti vekaletinin davacı vakıftan alınarak davalı Vakıflar Genel Müdürlüğüne verilmesine, 22.2. 1977 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini