 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
6. Ceza Dairesi
E: 1976/3955
K: 1976/1011
T: 24.06.1976
DAVA : Hizmet sebebiyle emniyeti suistimale eksik derecede teşebbüsten sanık (İ) hakkında yapılan duruşma sonunda; suçu usulen sabit olduğundan T.C.K.nun 510, 61. maddelerine tevfikan dört ay hapsine dair Geyve Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 16.7.1975 tarihli hüküm para depo edilmek suretiyle şartı yerine getirilen sanığın temyizine binaen bittetkik; usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına, depo parasının gelir kaydına 6.11.1975 tarihinde karar verilerek dosya 1975/5008-5021 sayılı ilamla iade kılınmakla (Emniyeti suistimal suçundan söz edilebilmesi için sanığın Fer'an zilyet olması ve bu zilyedlikten istifade ile malikin bu mal üzerindeki selahiyetini ortadan kaldırması gerekmektedir. Halbuki, söz konusu olayda sanık Zirai Donatım Kurumu Sakarya Şubesi ile yaptığı 14.1.1974 tarihli anlaşma ile ve bedelini ödemek suretiyle malın sahibi olmuştur. Bu anlaşma satışın şumulü tesbit edildiği gibi, anlaşmaya uyulmaması halinde başvurulacak müeyyideler de borçlar kanununa göre tesbit edilmiş ve fesih hakkı kurum uhdesinde bırakılmış olduğundan sanığın olayda kötü niyetli hakareti sabit görülse dahi örneği dosyada mevcut anlaşma karşısında T.C.K.nun 508. ve 510. maddelerindeki suç unsurları oluşmayacağından onama ilamının kaldırılması ve hükmün bozulması) talebini ihtiva eden Yargıtay C. Başsavcılığının 8.6.1976 gün ve 874 sayılı yazısı ile 14.6.1976 gününde dosya tekrar daireye gönderilmekle okunarak gereği düşünülüp görüşüldü:
KARAR : İnancı kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için başkasına ait olup muayyen bir suretle istimal etmek üzere kendisine tevdi edilen malı kendisinin veya başkasının menfaatine satması gerekmektedir.
Burada önemli olan unsur, mağdurun malın mülkiyetini (asli zilyetliğini) elinde bulundurması ve mala fer'i zilyet hakkı tanınan sanığın kendisine verilmeyen ve malike (mağdura) ait olan hakkı kullanmasıdır. Başka bir deyişle; mal mağdura aittir, sanık ise; bu malı fiilen elinde bulundurduğu süre içinde asıl malikin tanıdığı hakları kullanmaya yetkili olup bunun dışına çıkamaz.
Mal aleyhine işlenen cürümlerden bulunan inancı kötüye kullanma suçunun tarafların mal ile hukuki ilişkilerini böylece tesbit ettikten sonra hükme konu olayı incelemek gerekir. Sanığın mağdur zirai donatım Kurumu temsilcisi ile 14.1.1974 tarihinde borçlar yasası hükümlerine göre düzenledikleri "satıcılık" anlaşmasında malın alım ve satışının kapsamı ve koşulları tesbit edilmiş, satıcının sözleşme hükümlerine uymaması halinde bunun hukuki sonuçları gösterilmiş ve bu beyanda malın sözleşmenin 1. maddesinde gösterilen bölgenin dışında bir kimseye satılması halinde kuruma anlaşmayı bozma hakkı tanınmıştır.
Sanık bedelini ödemek suretiyle kurumdan satın aldığı on ton kükürt ve 2,5 ton göztaşını anlaşma gereğince Topraklı Mülki Hudutları dahilindeki çiftçilere satması gerekirken İstanbul'da satmak üzere naklederken İzmit civarında yakalanmıştır.
Şu halde göre; kurum sözü edilen malları bedeli karşılığında sanığa satıp teslim etmekle mülkiyeti ona devretmiş ve mal üzerinde aslı zilyedlikten doğan haklar da kaybetmiş ve ancak; Anlaşma hükümlerine aykırı hareketten dolayı sözleşmeyi bozma hakkını elde etmiş ve bunun sonucu olarak sanığa mal satma yükümlülüğünden kurtulmuştur.
Yukarıda belirtildiği üzere kurum satış sureti ile malı sanığa teslim etmekle asli zilyedliği de devretmiş sayılmasına ve bu itibarla sanığın malın sahibi olma hakkını kazanmış olmasına göre; gübrelerin başka yere götürülmesinin anlaşmanın 1. maddesine aykırı ve 14. maddesi ile de kuruma sözleşmeyi bozma hakkını veren hukuki nitelikte ve suç unsurlarından mahrum bir hareket olduğu sonucun ortaya çıkmaktadır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle C. Savcılığının düzeltme isteği yerinde görüldüğünden C.M.U.K.nun 322. maddesi uyarınca onama kararının kaldırılarak hükmün BOZULMASINA ve depo parasının sanığa iadesine 24.6.1976 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.