 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
6. Ceza Dairesi
E: 1976/1590
K: 1976/1710
T: 11.03.1976
DAVA : (M) ye kırkbirbin yediyüz altmış liralık karşılıksız çek vermek suretiyle dolandırıcılıktan sanık (M.V.) hakkında yapılan duruşma sonunda: Suçu usulen sabit olduğundan TCK.nun 503/ilk, 522. maddelerine tevfikan dört ay onbeş gün hapis ve yetmişbeş lira ağır para cezalarıyla mahkumiyetine dair Kahramanmaraş 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nden verilen 2.12.1975 tarihli hükmün temyizen tetkiki sanık tarafından istenilmiş ve para depo edilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığı yüksek makamından bozma isteyen 26.2.1976 tarihli tebliğname ile 2.3.1976 gününde daireye gönderilmekle okunarak gereği düşünülüp görüşüldü:
KARAR : Ayrıca niteliği itibariyle çek bir tediye vasıtasıdır. Düzenlenmesi için gereken şekil ve şartlar ile karşılıksız kaldığı takdirde uygulanacak hukuki müeyyideler Türk Ticaret Kanununda hükümlendirilmek suretiyle belli edilmiş ve fakat cezai sorumluluk yönünden ayrı bir hüküm getirilmemiştir. Bu bakımdan duyulan gereksinmeler sonucu karşılıksız çek keşide edenlerin tecziyesi için yürürlükten kalkan Türk Ticaret Kanunun 610. maddesine bir fıkra ilavesine lüzum olmadığı hakkında T.B.M.M.den verilen 7.1.1929 tarih ve 471 sayılı yorum kararında ise aynen "... muhatabın yedinde çek muhteviyatını ödiyecek karşılık parası olmayanların sania suiniyet lakaydi ve ihmal ile çek keşide ettikleri takdirde hamili izrar suretiyle bir dolandırıcılık cürmünü mürtekip olacakları aşikar ve bilhassa Ceza Kanununun umumi hükmünün tatbiki halinde; bazen, hesabının kat'i neticesini bilmeyerek zuhulen çek keşide edenlerin hareketini de yine ahkam'ı cezaiyede aranılan kastı cürminin fıkdanı hesabıyla cürüm telakki olunmamasını da taht'ı teminde bulunduğundan Ticaret Kanununun 610. maddesine bir fıkra ilavesine mahal olmadığı..." açıklanmıştır.
Yeni Türk Ticaret Kanununda da bu konuda yeni bir hüküm bulunmadığından sorun niteliğini aynen korumakta ve sözü edilen yoruma uygun olarak işlem yapılması gerekmektedir.
Buna göre; ancak, T.C.K.nun 503. maddesindeki şartları tahakkuk ettiği takdirde fail hakkında dolandırıcılıktan ötürü takibat yapmak mümkün olabilecektir. Maddede yazılı suçun tekemmülü için de; hulus ve saffetten istifade, kandırıcı mahiyette bile ve sania kullanarak hataya düşürme, haksız menfaat temini ve kasıt şarttır.
Bu açıklamaların ışığında olaya bakıldığında; 11.11.1975 günü öğleden sonra bankaya ibrazı hususunda müşteki ile konuşup anlaşarak suç konusu çekin müştekiye verildiği sanık tarafından tüm soruşturma aşamalarında uygunluk gösteren bir biçimde ileri sürülmüş ve bu cihet dinlenen savunma tanıklarınca da doğrulanmıştır. Ayrıca bilgisine başvurulan muhatap banka müdürü; müştekinin saat 9.20 de bankaya gelerek çeki ibraz ettiğini, teklifine ve tavsiyesine rağmen öğleden sonraya kadar beklemeye rıza göstermediğini ve yine müştekinin isteği üzerine o saatte çek karşılığı bulunmadığı şerhinin verildiğini ifade etmiş ve celp edilip dosyaya konulan cevabi yazılarda da çek karşılığını fazlasıyla aşan 300.000 lira tutarındaki paranın aynı gün çalışma saati bitiminden önce sanık tarafından çek hesabına aktarıldığı anlaşılmıştır.
Olayın bu biçimdeki gelişiminde sanığın bidayetten sonuna kadar herhangi bir kötü niyetini ve ezcümle dolandırıcılık kastıyla hareket eylediği gösterir en küçük bir delile rastlanmamıştır.
Öte yandan "kanunsuz suç ve ceza olmaz" kuralı dikkate alınarak; lehdarın, başvurma zamanında çekin karşılığının bulunmadığını bilmesi halinde de dolandırıcılık suçunun tekemmül edemiyeceği doktrinde yazarların çoğunluğu tarafından kabul edilmektedir.
Belirlenen bu ayrıntılara karşın sanığın üzerine atılan suçu bilerek ve isteyerek işlediğine dair kesin sübut delilleri gösterilip açıklanmadan yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş ve sanık vekillerinin temyiz itirazları yerinde görülmüş olduğundan hükmün sonuç bakımından uygun bulunan tebliğname uyarınca bu nedenlerle BOZULMASINA, depo parasının geri verilmesine 11.3.1976 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.