 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1976/289
K: 1976/1288
T: 09.02.1976
DAVA : Davacı avukatı; davalının müvekkili ile yaptığı sözleşmeye aykırı davrandığını ileri sürerek kar yoksunluğu ve uğranılan zarar tutarı 90000 liranın alınmasını istemiştir.
Yapılan yargılama sonunda; sabit olmayan davanın reddine karar verildiğine ilişkindir.
Temyiz eden ve duruşma isteyen : Davacı avukatı (.....)
Temyiz eden : Davalı avukatı dosya incelendi, gereği konuşuldu.
KARAR : 1 - 2490 sayılı Yasanın 25. maddesi hükmünce kapalı zarfla yapılan ihalelerde ihaleden sonra yükümlenenin hüküm konusu olan iş için yasa hükmünce belli süre içerisinde re'sen düzenlenmiş bir sözleşme ile ilişkiyi kurması gerekir. Oysa taraflar arasında bu geçerlilik biçimine uygun bir sözleşme yapılmamıştır. Bu eksiklik yanlar arasında uygun bir sözleşmenin varlığının kabulüne engeldir. Nitekim davacı 6.2.1968 gününde sözleşmeyi notere götürmüş ve 10.2.1968 günlü imza onanmasına ilişkin bir şerh koydurmuştur. Bu şerh yükümlünün sözleşme altındaki imzasının ona ait olduğunu göstermektedir. Gerçi belgelerin üst tarafında vali yardımcısının da imzası bulunduğu görülmekte ise de bu imzanın onanması konusunda noterin bir açıklaması yoktur. Böylece sözleşmede mülki amir yerine valinin vekilinin onanmamış bir imzası yükümlünün de onanmış bir imzası bulunduğu anlaşılmaktadır. Bir an için şu açıklanan yönün aksi benimsense bile, mülki amirin ve yükümlünün imzalarının onandığı kabul edilse dahi bu biçimde yapılmış bir sözleşme yasanın öngördüğü biçim koşuluna uymamaktadır. Biçim bakımından eksik olan sözleşme 2490 Sayılı Yasanın buyurucu koşulu karşısında var sayılamaz. Bu eksiklikten sonra davacının ve idarenin sözleşmeyi var sayarak sonraki işlemlere geçmesi, malı alıp örneklerini birinci ve ikinci muayenelere sevk edişi geçerli bir işlem olmaz. Şayet geçerli işlem olsaydı Usulün 287 nci maddesi hükmü karşısında malın davalıya teslimi sonuç doğurmayacaktı. 1. ve ikinci muayenelerin sonuçları daha sonra yaptırılan ve bir Eczacılık Fakültesi Profesörünün imzasını taşıyan tesbit raporu karşısında geçerlidir ve bir uzman tarafından yapılan son tesbit raporunun hiçbir hükmü yoktur.
Bu durum karşısında yanlar arasında yasanın buyurduğu biçimde bir sözleşme gerçekleşmiş olmadığından davacı bu işlemler nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü zararlarını isteyemez. O halde davacının 60.000 ve 27.000 liralık iki kalemin reddine ilişkin karar doğrudur.
2 - 1. bendde açıklanan esaslara göre taraflar arasında bir sözleşme yapılmış olmadığından ve yapılan işlemler de geçersiz bulunduğundan kesin inancanın gelir yazılması düşünülemez. İdare geçici inanca tutarını alıkoyup kalan kesin teminatı geri vermek zorundadır.
3 - Yapılan yargılama giderlerinin kabul ve red oranına göre paylaştırılması gerektir. Şurası açıklanmalıdır ki dava edilen 3000 liralık kalem içerisinde tesbit, tedbir ve bütün yargılama giderleri dahil olmakla beraber, ilaçların nakil giderlerinin dahil olmadığının kabulü zorunludur.
4 - Davanın açıldığı güne göre dava edilenin değerinin 1968 yılı tarifesine göre 60 bin lira ve 27 bin liralık zarar, 32 bin liralık kesin teminat mektubu 3 bin liradan ayrılarak taşıma giderleri üzerinden kabul ve red oranına göre hüküm verilmemesi dahi benimseme biçimi bakımından bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın 2,.3 ve 4 üncü bendlerde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, öteki itirazların reddine ve davacı yararına takdir edilen 1000 lira duruşma avukatlık parasının davalıya ve davalı yararına takdir edilen 1000 lira duruşma avukatlık parasınında davacıya yükletilmesine ve peşin harçların istek halinde geri verilmesine 9.2.1976 gününde oybirliğiyle karar verildi.