 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1976/1780
K: 1976/2711
T: 16.03.1976
DAVA : Davacı avukatı; müvekkiline ait aracın trafik kazasında hasara uğradığını ileri sürerek 2000 lira tazminatın alınmasını istemiştir.
Yapılan yargılama sonunda; davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verildiğine ilişkindir.
Temyiz eden: Davacı avukatı
Temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Taraflar arasındaki uyuşmazlık usulün 195, 197 ve 193. maddelerinin anlam ve uygulama doğmaktadır. Davalı dava açılınca 10 günlük süre içinde Usulün 1995. maddesi hükmünce esasa cevap süresi içinde davaya cevap vermemiş fakat herhangi bir sebep yani (işin niteliği düzenlenmesinin meşkül olduğu olağanüstü bir neden bulunduğu) gibi durumların varlığını ileri sürerek 10 gün içinde sürenin uzatılmasını yeni belli günlü bir süre verilmesini istememiştir. Böylece Yasanın 195. maddesinde yer alan 10 günlük süre dolmuştur. Ohalde artık davalı için Usulün 195. maddesinin uygulanması ve kendisine 3 günlük yeni bir süre verilmesi olanağı kalmamıştır. Çünkü Usulün 198. maddesinde davalıya böyle bir ek süre verilmesi için Yasa koşulları göstermiştir. 3 günlük süre için aranan koşullar:
1 - Yukarıdaki maddede gösterilen nedenlerin gerçekleşmesi yani davalının 195. maddede gösterilen 10 günük süre içersinde cevap veremiyeceğini ve Usulün 197. maddesinde gösterilen nedenlerin varlığını bildirmesi ve bunu 10 gün içinde mahkemeye açıklaması gerektir.
2 - Usulün 198. maddesi (tayin olunan sürede cevap vermemiş ve yeni mühlet istememiş) taraftan bahsetmektedir. Bu açık hükme göre davada (hakim tarafından tayin olanan müddet) bulunması zorunludur. Bu müddette Usulün 197. maddesindde açıklanan süredir. Oysa Usulün 195. maddesinde açıklanan 10 günlük süre hakim tarafından değil yasa tarafından belirlenmiştir. O halde 198. maddenin öngördüğü süre Yasa tarafından 195. maddeye göre değil hakim tarafından 197. maddeye göre belirlenen süredir.
3 - 198. maddenin uygulanması için davalı herhalde bir özüre dayanmak zorunluğundadır. Bu mazeretin haklılığı olaylara göre gereğe uygunluk derecesi hakim tarafından değerlendirilir.
O halde bu şartları kapsamıyan bir durum karşısında 10 günlük bu cevap süresini geçiren yeni bir süre istemeyen davalı bir müddet sonra yapılan ilk oturumda yeni bir 3 günlük önel isteyemez. Esasen davalı üç günlük süre isterken yasanın öngördüğü mazeret durumunu da ileri sürmüş değildir. O halde mahkemenin bu davada davalının davanın açıldığı ve tebligatın yapıldığı günden başlayarak ilk duruşma gününe kadar hiçbir başvurma yapmayan davalıya kendisi bir mazzeret göstermediği halde yalın dileğini belinmeseyerek üç günlük cevap süresini tanıması ve bu süre içinde ileri sürülen zamanaşımını benimsemesi ve zamanaşımı konusunda verilen ara kararların bağlayıcı nitelikte olduğu gözetilmeden önce reddedilip sonradan benimsenmesi usule aykırıdır.
2 - Bir davanın zamanaşımı nedeniyle redinin gerekmesi durumunda işin esası incelenmez. Dava zamanaşımı nedeniyle reddedildiğine göre esasını da incelenip isteğin reddedilmiş olması kabul şekli bakımından yasaya aykırıdır. 3 - Davacı uğradığı traik kazası nedeniyle malında meydana gelen zararın 2000 liralık bölümünü istemiştir. Bu isteği ileri sürerken sigortaca yapılan anlaşmaya göre zararın ödenmeyen ilk bölümünü istendiğini açıklamıştır. Sigorta cevabında davacı aracını (67 AP 020) nolu olduğunu söyelerek bu aracın mecburi trafik sigortasından söz etmiştir. Oysa bu gibi sigortalar davacının aracında meydana gelecek zarar için değil bu aracın başka araçlara verdiği veya vereceği zarara karşılıktır. O halde bu zarar gerçekleşmişse davalını meydana getirdiği bu kısım zararın ödenmesi gerekir. Davanın reddi ancak bu zararın davaı tarafından tamamen sigortaya ödenmiş veya davacıya verilmiş olduğunun isbatına bağlıdır. Bu yönü davalı isbatlamamıştır. O halde bu yönün araştırılmamış olması benimseme biçimi bakımından bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın 2 ve 3. bentlerde oybirliğiyle, 1. bentte ve ayrıca gerekçesinde oyçokluğuyla BOZULMASINA ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 16.3.1976 gününde karar verildi.