 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1976/12395
K: 1977/568
T: 20.01.1977
DAVA : Davacılar avukatı; davalı belediyeye ait ve (M.Y.) yönetiminde ki aracın müvekkillerinin otomobiline çarpması sonucu otomobilin hasara uğrayıp müvekkilesi (M) ve kızının yaralandığını ileri sürerek 18.000 lira maddi ve 2000 lira manevi tazminatın alınmasını istemiştir.
KARAR : Yapılan yargılama sonunda; bilirkişi raporuyla tesbit edilen 13.850 lira 50 kuruş maddi ve takdir edilen 500 lira manevi tazminatın (M.Y.) den alınarak davacılara ödenmesine ve fazla istekle belediye hakkındaki davanın reddine karar verildiğine ilişkindir.
Temyiz eden : Davacılar avukatı.
Temyiz isteklerin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi gereği konuşuludu :
1 - Dava davalı belediye tarafından 29.11.1974 günlü dilekçe ile şoförü (M.Y.) ye ihbar edilmiş (M.Y.) de HUMK.nun 49/1. maddis hükümce 12.11.1975 günlü dilekçe ile feri müdahale dileğinde bulunmuş ve mahkemece de 8.12.1975 günlü oturumda (M.Y.) nin müdahale isteği kabul edilmiştir.
Bilindiği gibi ihbar; dava sonunda verilecek hüküm konusunda kendisine rücu edilecek veya herhangi bir şekilde hakkı halele uğraması muhtemel kişiye dilerse gelip davaya katılması (fer'i müdahale) dilerse ihbar edenin yerine geçip onun temsilcisi olarak davayı takip etmesi suretiyle davaya ittila eylemesi ve savunmadan herhangi bir ihmal ile bu yüzden zarara uğradığını ileri sürmesini önleme amacı ile kabul edilmiş bir müessesedir.
Davada ihbar edilen (M.Y.) sadece fer'i müdahalede bulunduğuna göre davad taraf değildir. Hüküm ancak lehine müdahale edilen tarafa muzaf olarak verilir (HUMK.57). Oysa mahkeme davalıyı tazminatla mahküm etmiştir.
Davalı belediye haklı olarak hakkındaki dava reddedildiği için hükmü temyiz etmemiştir. Gerçi müdahilin hükmü tek başına temyiz hakkı yok isede kendisi hakkında bir hüküm verilmiş ve hakkında dava olmamasına rağmen yükümlülük altına sokulmuş olduğu takdirde hüküm tek başına temyiz hakkı var idi. (HGK.8.11.1961 gün 4/63 E, 41 K. ) Fakat fer'i müdahilin temyizi bulunmadığından bu yön bozma sebebi sayılmamış sadece yanlışa deyinilmekle yetinilmiştir.
2 - 6085 sayılı karayolları Trafik kanunun 232 sayılı kanunla değiştirilmiş bulunan 50. maddesinin 1. fıkrasında (motorlu taşıt araçlarının kullanılmasından doğan zararlardan dolayı 3 araç sahibinin sorumluluktan kurtulmasın sağlayan nedenler" gösterilmiştir. Bu gün için baskın görüş gerçekten yasa koyucunun sorumluluktan kurtulma nedenlerinin Borçlar kanunun 55. maddesi hükmüne göre çok daha ağırlaştırıp daraltma amacını güttüğü 232 sayılı kanun ile yapılan değişikliğin "tehlike sorumluluğuna" yaklaşmayı sağlamak amacını taşıdığı yolundadır (H. Tandoğan - Türk Mes'uliyet Hukuku Ankara 1961 - sh. 224 vd.) (Ergun Özsunay - Trafik hukukunda Araç sahibinin Fiil ve Davranışlarından Sorumlu olduğu şahıslar - Batıder. Cilt IV, Ocak 1967 sayı 1'deki Makale - Sayfa 58 vd.)
O halde yukarıda anılan görüşe göre araç sahibinin sorumluluktan kurtulabilmesi için zararlı sonucun;
a) Mücbir sebepten ileri geldiğini,
b) Veya zarar görenin ağır kusurundan meydana geldiğini,
c) Yahut da üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ve her üç halde de kendisinin ya da eylem ve davranışlarından sorumlu olduğu kimselerin (örneğin şoförünün) ispatlaması gerekir. Çünkü her üç halin ispatlanması halinde zararla sonuç arasındak illiyet bağı kesilmiş sayılacağından araç sahibinin sorumluluğu söz konusu olamıyacaktır.
Hal böyle olunca; bütün sorun fren patlamasının rot çıkmasının lastik patlamasının ve buna benzer teknik arızaların "mücbir sebep" olarak nitelenip nitelenemeyeceğinde düğümlenmektedir. Diğer bir deyimle bu gibi teknik arızaların "mücbir sebep"mi? yoksa "unutulmayan hal" mi? olduğu yönünün saptanması soruna çözüm getirecektir.
Doktrin ve uygulamaya göre mücbir sebep; sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen genel bir davranış normunun veya borcun ihlaline mutlak olarak kaçınılmaz bir şekilde yol açan öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmıyan olağanüstü bir olaydır (Doçent Dr. Fikret Eren'e atfen M.R. Karahasan - Tazminat davaları , İstanbul 1976 - Sayb 246) Tuhr ise mücbir sebebi; "müessese sahibinin çoklukla vaki olmalarından dolayı hesaba katması lazım gelen olaylardan olmıyan ve dıştan gelen ve işletmeye etki yapan ve bütün işletmeyi ve teşebbüsün ekonomik sonuçları tehlikeye koymadan en büyük takayyüt ve ihtimam ile daha bertaraf edilemeyen ve önceden öngörülemeyen ve kestirilemeyen olağanüstü bir olay olarak tanımlamıştır. (Tuhr - Borçlar H. Edege çevirisi - Say. 632) (ayrıca bakınız Tandoğan - age - 464 veğ Dr. A.P. Gözübüyük - Mücbir sebepler ve beklenmeyen haller - Ankara 1957)
Bu tanımlardan da anlaşılacağı gibi mücbir sebepte unsurlardan en önemlisi olayın sorumlu kişinin işletme ve uğraşının yabancı bir dış olay olmasıdır (Tandoğan , age - 464) oysa teknik arazılarda olay uğraşı için bir olaydan çıkmaktadır. bu bakımdan teknik arızalar mücbir sebep değil, ancak umulmayan hal olarak kabul edilebilir. Çünkü genellikle bu nitelikteki teknik arazıları önlemek ve karşı koymak mümkündür; eğer karşı konulamıyor ise o işletme konusunda bir eksiklik hatta düzensizlik bozukluk var yada o konuda gerekli takayyüt ve ihtimam noksan demektir. Olayımızda olduğu gibi davalı belediyeye ait arabasına olaydan 2 gün önce tamir edilmiş ve bakıma sokulmuş olmasıda sonucu etkilemeyecektir. Çünkü umulmayan haller tarafik kanununun 50. maddesi hükmünce sorumluluğu ortadan kaldıran nedenlerden sayılmamıştır. kaldı ki olayda davacıların hiç kusuru yoktur. Bu bakımdan davacı belediye hakkında ki davanın reddi anılan ilkelere aykırıdır ve bu hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın 2. bentte gösterilen nedenle davacılar yararına BOZULMASINA ve peşin harcın istek halinde geri verilmesine 20.1.1977 gününde oybirliğiyle karar verildi.