 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1976/6812
K: 1976/6816
T: 25.06.1976
DAVA : Davacı, murisi adına tapunun 302 tarih 288 no'da kayıtlı taşınmaza davalı Belediyenin genel harman yeri olduğundan bahisle vaki müdahalesinin men'ine karar verilmesini talep ederler.
Davalı, dava konusu yerin öteden beri harman yeri olarak kullanılmakta olduğunu savunur.
Mahkeme, davacının davasının sübuta ermemesi nedeni ile reddine karar vermiştir.
Bu karar süresinde davacı tarafından temyiz olunmakla bittetkik gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı, miras bırakanına ait 1302 tarihli tapuya dayanarak dava konusu taşınmaza, davalının elatmasını önlenmesini istemiştir. Davalı Belediye, dava konusu yerin eskiden beri "harman yeri" olarak kullanıldığını ve davacı tapusunun hukuki değerini kaybettiğini ileri sürmüştür.
Mahkemece davacının dayandığı kaydın nizalı yere uyduğu tesbit edilmiş, kaytı sahibinin 1331 yılından önce öldüğü ve o zamandan beri harman yeri olarak kullanılan dava konusu yere ait tapunun hukuki değerini kaybettiği gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Medeni Kanunun 887 ve 905. maddelerine göre taşınabilir ve taşınmaz mallar üzerindeki mülkiyet hakkının tesbitinde "zilyetlik" ile "tapu sicilinin" eşdeğer ve anlam taşıdıkları kabul edilmiştir. Taşınabilir malda "tasarruf gücünü" fiilen elinde bulunduran kimse zilyetdir. Taşınmaz mal, tapu sicilinde kimin adına kayıtlı ise malik, zilyet odur. Kısaca menkulde zilyetlik, gayrimenkulde tapu sicili mülkiyetin yasal karinesidir. Bu nedenle, kural olarak tapu kaydı iptale kadar geçerlidir.
1515 sayılı kanunla 766 sayılı kanununun 32. maddesinin uygulanması gereken durumlar dışında tapuya karşı zilyetlik savunması ileri sürülemez. Ayrıcalık konusu olan belirli haller dışında, zilyetlik tapu iptal davasında davacı tarafından ileri sürülebilir.
Davada, nizalı yer Kaman Merkez Belediye sınırları içindedir. Dava konusu taşınmaz üzerindeki zilyetliğin, Medeni Kanunun yürürlüğe girmesinden 10 veya 15 yıl önce harici taksim ve satış trampa gibi geçersiz olan bir işlemle davalı tarafa devir ve teslim edildiği isbat edilemediği için 1515 sayılı kanunu uygulanması düşünülemez. Nizalı yerin uzun zamandan beri harman yeri olarak kullanılması 1515 sayılı kanunu uygulanmasını, dolayısıyla davacı tapusunun hukuki değerini kaybetmesi sonucunu doğurmaz. Böyle bir durum, kayıt sahiplerine karşı M.K.nun 639. maddesine dayanılarak açılan bir davada, ancak iptal nedeni olabilir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle bu davada zilyetliğin savunma olarak ileri sürülmesi mümkün olmadığına ve davacı tapusu iptale kadar geçerli olduğuna, Medeni Kanunu 639. maddesi uyarınca açılmış bir tapu iptal davası mevcut olmadığına göre davanın kabulü gerekli iken reddedilmesi yolsuzdur. Hükmün bu sebeplerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın iadesine 25.6.1976 gününde oybirliğiyle karar verildi.