 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1976/3379
K: 1976/4135
T: 19.04.1976
DAVA : Davacı dilekçesinde 33 parsel nolu taşınmaza davalının müdahale ettiğini men'ini istemiştir.
Davalı, 755 sayılı Kanuna göre davanın reddini istemiştir.
Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir. Karar süresinde davacı tarafından temyiz edilmekle dosya incelenip, gereği düşünüldü:
KARAR : Mahkemece, üzerinde davalıya ait gecekondu bulunan davacı taşınmazına vaki elatmanın önlenmesi, ecrimisilin tahsil edilmesi ve gecekondunun yıkılması istekleriyle açılan davanın tümü reddedilmiştir.
Birisinin malik olduğu taşınmazı bazı kişilerin gecekondu yaparak işgal etmeleri mülkiyet hakkına açık tecavüz teşkil eden fiili bir durumda ve Yasaya aykırı olan eylemden başka bir şey değildir. 755 sayılı kanun taşınmaz mülkiyetini ortadan kaldırmamış, gecekondu salgınını önlemek ve mülkiyete hakkının tecüvüzden koruyup kurtarmak ve fili durumunbazı şartlar altında yasalaştırmak... gibi amaçları gerçekleştirmek üzere çıkarılmıştır.
Davanın açıldığı tarihte kamulaştırma yapılmamış, dava konusu taşınmazın mülkiyeti idareye geçmemiş bulunduğuna göre davacı, malik durumundadır. Üzerine davalının gecekondusu bulunan nizalı yerin "gecekondu islah ve tasfiye bölgesi" içinde kalmış olması malik olan davacının mülkiyet hakkını ortadan kaldıran kesin sonuçlu bir işlem olarak kabul edilemez.
Hal böyle olunca, malik sıfatını haiz bulunan davacı Medeni Kanunun 618. maddesinin kendisine sağladığı hukuksal olanaklardan yararlanmak suretiyle taşınmazına vakii elatmanın önlenmesini, Kanunsuz işgalden doğan bir zararı varsa bunun ödenmesini isteyebilir. 775 sayılı kanunda bu gibi istekleri sınırlandıran ve kısıtlayan bir hüküm yoktur. Bu yön kesindir. Bu düşünce ve gerekçe karşısında Mahkemenin, davanın elatmanın önlenmesi ve ecrimisilin tahsil edilmesi istekleriyle ilgili bölümünü reddetmesi doğru değildir.
755 sayılı kanunun, özel nitelik taşıyan bir Yasa olduğu kuşkusuzdur. Kanun yürürlüğe girmesinden önceki dönemde, ekonomik ve sosyal nedenlerin doğurduğu "fiili durumu" bazı şartlar altında Yasalaştırmayı "ehvenişer" olarak görmüştür. Bir taşınmazın gecekondu istilasına uğradığı, yüzler veya binlerce kişinin yerleştiği kanunsuz bir iskan sahası haline geldiği, bu durumun ortadan kaldırılması ve gecekonduların yıkımasının büyük tedirginliklere yol açan sakıncalı sonuçlar doğurması muhtemel görüldüğü hallerde gecekonduların yıkılmaması kabul edilmiştir.
Gecekondu sahibinin 775 sayılı kanunun getirdiği hukuki olanaklardan yararlanabilmesi ve gecekondunun inşa edildiği yer kendisine tahsis edildiği takdirde yeniden bir bina yapmak külfetine katlanmaması için gecekondunun yıkılmaması gereklidir.
Bu kabul Medeni Kanunun 648 ve sonraki maddelerindeki ana kurala aykırıdır. 775 sayılı Kanunun 41. maddesi Gecekondu Kanunun uygulanmnası zorunlu olan hallerde öteki Kanunların bu Kanuna aykırı hükümlerinin uygulanmaması esasını kabul etmiştir. 775 sayılı Kanunun 21. maddesiyle buna bağlı öteki maddelerdeki koşulların var olduğu halde gecekondu yıkılamaz. Bu sonuç Gecekondu Kanununun bir özelliğidir. Yukarda belirtilen hususların incelenmesi, sözü edilen maddelerde yazılı şartların mevcut olması takdirinde gecekondunun yıkılması ile ilgili isteğin reddedilmesi lazımdır.
Bu düşünce ve gerekçeler nedeniyle Mahkemenin yerinde görülmeyen kararının H.U.M.K. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 19.4.1976 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.