 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
E: 1976/1592
K: 1976/2999
T: 22.03.1976
DAVA : Taraflar arasındaki davada; Davacı, imarın 6146 ada 2,3,4,5,6,38 parselleriyle 6800 ada 10 parsele yapılan bina, kuyu ve havuzun kal'i suretiyle elatmanın önlenmesini istemiştir. Davalı, bina, kuyu ve havuzun kadastro parseli içinde bulunduğnu imar parselizasyonun yanlış uygulanan raporda davacı parselleri içinde bırakıldığını söylemiştir.
Bina, kuyu ve havuzun kal'i suretiyle vakii elatmanın önlenmesine, 10 bin lira ecrimisilin tahsiline dair verilen karar (...iddia ve savunmalara göre evvelemirde imar parselizasyonundan evvel tarafların kadastro parseline malik olup, olmadıklarının ve davalı tarafından yapılan muhtesatın kadastro parseli içinde iken imar parselizasyonu dolayısıyla davacıya ait imar parselleri içinde kalıp kalmadığının araştırılması ve davalı kadastro parseli maliki iken, muhtesatı bu parsel içine yaptığı ve imar parselizasyonu sebebiyle davacı parselleri içinde kaldığı anlaşıldığı takdirde 6785 sayılı İmar Kanununun 1605 sayılı Kanunla değişen 42. maddesinin C bendi hükmü gözönünde tutularak inceleme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Eksik inceleme ile hüküm tesisi yolsuz) olduğu gerekçesiyle bozulmuştur. Bozmaya uyularak 11/45/974 tarihli krokide işaret olunan 2324 metrekare ye vakii elatmanın önlenmesine, 6785 sayılı kanunun 1605 sayılı kanunla değişen 42/c. maddesi gereğince kal ve ecrimisil talebinin reddine diar verilen kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından, duruşmalı olarak incelenmesi de davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla; iş karara bırakıldı, bilahare dosya tekiki okunarak gereği düşünüldü:
KARAR : Medeni Kanun'un 619. maddesinde mütemmim cüz'ün; ana mala bağlı olduğu, ana mal üzerindeki mülkiyet hakkının muhtevasına dahil bulunduğu, ana malın kaderine bağlı olduğunu, ana maldan ayrı bir hukuki varlığı olmadığı, ana malın yanlız bir parçası olduğu kabul edilmiştir.
Aynu Kanunun 644. maddesinde bir yere malik olan kişinin, yararlı olduğu oranda onun altına ve üstüne tasarruf edebilmesi, Yasal sınırlamalar dışında mülkiyet hakkının "yapılan" ve "dikilen" şeyleri ihtiva etmesi öngörülmüştür.
Bu açıklamalara göre bina, kanuni istisnalar dışında üstünde bulunduğuyerin mütemmim cüz'i sayılır. Yerin sahibi, mütemmim cüz'i sayılan binanın maliki olur. Kural, budur. Özel bir kanun olan İmar Kanununun 1605 sayılı Kanunla değiştirilen 42. maddesinin C endi genel kural ile bağdaşmayan bir ayrıcalık getirmiştir. Şöyleki: İmar Kanununa göre yapılan Şuyulandırmalarda mütemmim cüz'i olan yapı ile ana mal sayılan yer arasındaki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı yer üzerinde mülkiyet hakkına sahip olanlardan başkasına bırakılmak suretiyle imar parsellerinin oluşturulması mümkün görülmüştür.
Hisseli "paylı" veya bir kaç parsel üzerinde kalan ayıpların bedelleri, ilgili parsel sahipleri tarafından yapı sahibbine ödenmediği veya aralarında bu konda başka bir anlaşma yapılmadığı veya şuyu giderilmediği sürece bu payların eski sahiplerince kullanılmasına imkan sağlanmıştır.
Yapı, ömrünü dolduruncaya kadar yersahibi bu kullanma şekline katlanmak zorundadır. Bu gibi durumlarda yer üzerinde mülkiyet hakkına sahip olan kimsenin yapıyı bizzat kullanmak yetkisi kalmamış, maliki mütemmim cüz'üde tasarruf etmek günü özel bir Kanunla sınırlandırılmış ve kısıtlanmıştır.
Davada yer davacıya ve yapı davalıya ait olduğuna, aralarında yukarıda belirtilen şekilde bir anlaşma yapılmadığına ve yapı varlığını koruduğuna göre el atmanın önlenmesi isteğiyle açılan davanın reddi gerekli iken mahkemece davalının "yapıyı kullanmasına ve müdahalesinin men'ine" denilmek suretiyle zıt yönleri kapsayan ve infaz olanağı bulunmayan bir karar verilmesi yolsuz olduğundan davacının Temyiz itirazları reddedilerek davalanın Temyizi bakımından hükmün H.U.M.K. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 22/3/1976 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.