 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1976/2819
K: 1977/140
T: 28.01.1977
DAVA : Taraflar arasındaki davanın (İstanbul Onsekizinci Asliye Hukuk Hakimliği)nce görülerek mahkeme ilamında belirtilen gerekçelere binaen verilen 23.9.1976 tarih ve 314-490 sayılı hükmün temyizen tetkiki taraflar avukatlarınca istenmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1 - ...........
2 - Davalının temyizine gelince: Olayda cezalı süre başlangıcının tayini önemli olduğu kadar bitim gününün tesbiti de aynı derecede önemlidir. Zira, bu iki tarih arasında kalan zamana ilişkin ceza tutarı mahkemece karar altına alınması icap edecektir. Uyulan bozma kararında açıklanan doğrultuda bu müddetlerden ilki belli edildiği (inşaat ruhsatının alındığı gün) halde sonu yani binanın uygun biçimde hangi tarihde kullanmağa hazır duruma getirildiği üzerinde durulmamış, bu konuda herhangi bir inceleme yapılmamıştır.
Eser sözleşmelerinde, eserde ayıp görülmesi halinde iş sahiplerinin ne gibi haklara malik oldukları Borçlar Kanunun 360. maddesinde gösterilmiştir. İşin ayıplı olması veya mukaveleye muhalif bulunması yukarıki derecede ehemmiyeti haiz değilse iş sahibi, işin kıymetinin noksanı nisbetinde fiyatı tenzil ve eğer o işin islahı büyük bir masrafı mucip değilse müteahhidi tamire mecbur eder. (Borçlar Kanununun 360/2). Öyle ise, davacıya verilecek kat veya dairelerle ortak yerlerin belirtilen duruma daha açık bir deyimle davacının eseri kabülden kaçınamıyacağı hale, ne zaman getirildiği mahkemece kuşkuya yer vermiyecek biçimde tesbit olunarak cezalı süre sınırı belli edilmelidir. Çünkü eser sahibi yukarıdaki maddede (360/2) açıklanan noksan ve ayıplı işlerin tamamen bitirilmesini bekliyerek eseri kabulünden kaçınıp cezai şart isteyemez.
3 - Dava konusu edilen olayda, temel üstü inşaat ruhsatının 25.8.1973 tarihinde alındığı dosyadaki belgelerle saptanmıştır. Sözleşme gereği 18 aylık inşaat süresi 25.2.19775 günü akşamı sona ermektedir. Davacı yüklenici akdi borcunu bu müddet içinde bitirip eseri davacı (B) ye teslim etmekle mükelleftir. Aksi takdirde, 26.2.1975 den itibaren cezalı süre işlemeye başlıyacaktır. Mahkemenin bunun aksine 2.2.1975 den yukarıda işaret olunduğu üzere teslim tarihini saptamadan 16.12.1975 tarihine kadar cezai şarta karar vermesi usul ve yasamaya aykırıdır.
4 - Davalı işi 1975 yılında bitirdiğini, teslim için davacı iş sahibine müteaddit ihtarlar yapmış ise de neticesiz kaldığını, hatta üç daireyi kabul eden davacının bunları kiraya bile verdiğini, savunduğuna göre, bu konudaki delilleri toplamak ve tanıkları dinlemek lazımdır.
5 - İnşa edilen eserden davacıya verilmesi öngörülen tüm bağımsız bölümlerin geç teslimi takdirinde her gün için 750 lira ceza kararlaştırılmıştır. Hal böyle olunca, davacıya kaç adet bağımsız bölüm tahsis edileceği de soruşturulmalı ve gerçekten davalının ileri sürdüğü gibi bunlardan bir kısmı daha evvel davacıya teslim olunmuşlarsa 750 lira cezadan taksim sonu bu bağımsız bölümlere isabet eden tutarlar borcun bir kısmı yerine getirilmiş olması nedeniyle indirilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda belli edilen nedenlerle davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, 2, 3, 4 ve 5 nci bentlerde yazılı sebeplerden dolayı son mahkeme kararının da davalı yüklenici yararına BOZULMASINA, 1000 lira murafaa vekalet ücretinin davacı (B) den alınarak davalı (V) ye verilmesine, 5 inci bentte açıklanan bozma sebebinde oyçokluğu, diğerlerinde oybirliğiyle karar verildi. Davacının ödemiş olduğu temyiz peşin harcından 15 lira ilam harcının da istek halinde iadesine, 28.1.1977 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Sözleşmede, inşaatın tayin olunan süre içinde bitirilmemesi halinde yüklenicinin mal sahibine her gün için 750 lira ödemeyi kabul ettiği yazılıdır. Belirli süre içinde binanın bir veya birkaç bölümünün yapılmış olması, inşaatın bitirilmesi ve tamamlanması anlamına gelmeyeceğinden, böyle bir durumda mal sahibi bakımından gecikme karşılığı kararlaştırılan cezai şartı isteme koşulları gerçekleşmiş olmaktadır. Başka deyimle, yapının kısmen yapıldığının kanıtlanması halinde de, sözleşme ile tespit olunan cezanın tamamını talep hakkı meydana gelir. Bitirilen ve teslim edilen kısımlarla orantı kurularak, cezai şartın bölünmesi, sözleşme metnine ve tarafların amacına uygun değildir. Bu nedenle Dairemiz kararının 5 inci bendinde yazılı bozma nedenine katılmıyorum. Bozma kararına yalnız bu yönden karşıyım.