 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
E: 1976/3932
K: 1976/6589
T: 24.05.1976
DAVA : (T) Anonim Şirketi ve (S) Anonim Şirketi aleyhine 50.000 liralık 15.9.1975 vadeli ve 66.938 liralık 25.91975 vadeli bonolara istinaden faiz masraf ve ücreti vakaletle birlikte tahsili için kambiyo senetlerine mahsus özel yolla takipte bulunulmuş ve borçluya 163 örnek numaralı ödeme emri tebliğ edilmiştir.
Borçlu şirket vekili mercie süresinde verdiği itiraz dilekçesinde; alacaklı şirket ile çok yakın ticri ilişkisi bulunan müvekkili şirketin borçlu bulunduğu İstanbul'da faaliyet gösteren senette lehtar (E) Limited şirketine sözü geçen bonolarda yazılı meblağdan iki kalem banka havalesi ile 85.109,50 liralık kısmı nakten vade tarihinden evvel ödenmiş olduğunu ve keza bakiye borç 31.829 lira dahi (T) Şirketinden karzen alınarak vadeden evvel lehtar şirketine edindiğini, bu arada borçlu (S) şirketin bazı konularda hamil (T) şirketi ile olan ihtilafları sebep ittihak edilmesi sonucu mezkur bonoların sanki (T) şirketi tarafından bedelleri tediye edilmiş gibi senet arkasında yazılı meşruhata dayanılarak aleyhlerine takip yapıldığını (T) şirketi yazılı meşruhata dayanılark aleyhlerine takip yapıldığını (T) şirkete ilişkinin yalnız kendisinden alınan 31.829 liralık borç durumuna taalluk etmekte olduğunu ve bu borç için Ankara Asliye 3. Ticaret Mahkemesinde açılan dava devam etmekte bulunduğundan ve bu suretle yöneticilerin aynı olması sebebiyle bu durumu bildiklerinden vadeden sonra ciro edildiğinden alacağın temliki hükmünde olduğundan ve şirketin tutumunun iyi niyetle tabili telif olmadığının cezai takibata tevessül edileceğinin bu hususu 17.12.1975 tarihli yeminli murakıp raporuyla ve tesbiti delalet raporuyla teyit edeceklerinden bahisle takibin durdurulmasını istemiştir.
Takip dayanağı her iki senet T.T.K.nu 68. maddesinde yazılı unsurları ihtiva ettiğinden bono niteliğinde olup vadeden evvel lehtar tarafından ciro edildiğinden dolayı temlik hükümlerini uygulanma olanağı yoktur. bu itibarla borçlunun bu yöne ilişkin itirazları yerinde değildir. T.T.K.nun 690. maddesi yoluyla uygulanması gerekli bu yasanın 599. maddesi hükmünce bonodan dolayı kendisine murüacaat olunan kimse keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan def'ileri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez. Meğer ki hami bonoyu iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.
Bu genel kaide esas itibariyle mahkemece halledilecek hususlardan olmakla başkaca hamilin borçlunun zararına bile bile hareket etmiş olduğuna dair tarfları ilzam eder bir delil ibraz edildiği takdirde merciin tarafları bağlar nitelikte olan delil ve belgelere göre itirazı halletmesi ve bu delillere göre karar vermesi gerekir. Merciin yapılan bir icra takibinde bile bile zarar verildiği ve bunun mevcut olup olmadığı ve bu niyetle hareket,edilip edilmediği hususunu - kesin suretle halletme yetkisi geniş olarak kabul edilemez ise de belgeler alacaklının bile bile borçlunun zararına hareket ettiğine dair kanaati teyit edecek nitelikte bulunursa bu halde mevcut takipte uyuşmazlığı kesin olarak halederek mahkemeye tevdi etmesi gerekir. Bu açıdan ibraz edilen belgeler tetkik edildikte senette lehtar olan (E) şirketinin Kanuni temsilcileri arasında (L) ve (T) Anonim Şirketi temsilcileri arasında da (L) ve (O) mevcuttur. Lehtar (E)ler şirketine bu ikiş kişinin borçlu (S) A.Ş.ni temsilen 15.9.975 tarihinde yazdıkları yazıda borçlu (S) Şirketi'ni saç alımından dolayı (EĞ) şirketine borçlu olduğunu 116.938,50 liradan 50.000 lirasını 3.9.1975 tarihinde Akbank Bakanlıklar Şubesi vasıtasıyla ödendiğini geri kalan 66.938,50 liralık bono bedelinin de 31.784 liralık kısmının (T) A. Şirketi vasıtasıyla 35.150 lira olarak Akbank Bakanlıklar Şubesi vasıtasıyla havale edildiğini borçlu (S) Şirketi adına bildirmişlerdir. Alacaklı vekili 11.3.1976 tarihli oturumda bir kimsenin muhtelif Şirketlerin yönetim kuruluna iştirakinin mümkün olduğunu Akbank cevabında 50.000 liranın (T) Sanayi tarafından (E) şirketine gönderildiği bildirildiğini 35.150,50 liralık kısım müvekkili şirketten çıkmış olmasına rağmen muhasebe müdürü tarafından hesaplara işlenmediği yıl sonu hesabı ile anlaşıldığından ilgililer hakkında dava hakkı mahfuz kalmak üzere bu kısım takipten feragat ettiğini bildirmiştir. İbraz edilen yeminli murakıp tarafından düzenlenen raporda (E) şirketine, (S) Anonim şirketinin borcu (S) Şirketi tarafından ödendiği ve (T) Şirketinin (S) ve 31.829 lira borç verdiği ve bunun içinde Ticaret Mahkemesine dava açıldığını hesaplar arasında takip dayanağı her iki bononun bulunmayış sebebinin zamanın yönetim kurulu başkanı ile muhasebe müdürü sorumluluğunu ilgilendirdiği bildirilmiştir.
Şu duruma göre her üç şirketin idarecileri arasında aynı şahısların bulunduğu anlaşılmakta ve senedi ciro eden bu şahısların her biri adına muamele yapmış oldukları görülmektedir. Bundan başka bu üç şirket arasında ticari işlemlere, satışa ve borç almaya ilişkin muameleler bulunduğuda bu belgeler ve delil tesbiti raporlarıylada belli olmaktadır. Bu halde yapılan cirolar vadeden evvel olsa dahi işlemleri yapan kimseler bono bedellerinin borçlu tarafından vadeden evvel esas alacaklı lehtara ödendiğine vakıftırlar. O kadar ki alacaklı vekili gelen cevaplara göre takip edilen mablağdan 35.154,50 liralık kısmından hesaba işlenmediğinden bahisle vazgeçmesinde aralarında bir hesabın mevcudiyetini kanıtlayan yazılı bir karar niteliğinde olup bu halde bankanın verdiği cevapla diğer deliller birlikte mütalaa edildiği takdirde yukarıda sözü geçen T.T. Yasasının 599. maddesi gereğince hamilin bonoyu iktisab ederken borçlunun bile bile zararına hareket etmiş olup olmadığını ve bu durumda sözü geçen bonolarla takip yapan şirketin alacaklı olup olmadığının tesbiti mahkemeye ait bulunduğundan borçlunun bu yöne ilişkin itirazının kabulü ile uyuşmazlığın çözümünün mahkemeye ait olduğundan bahisle vazifesizlik kararı verilmesi gerekeceği düşünülmeksizin feragat edilen meblağdan fazlasına ait borçlunun itirazının reddine kararverilmesi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde gürüldüğünden temyiz olunan merci kararının İ.İ.K.nun 366 ve H.U.M.K.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 24.5.1976 gününde oybirliğiyle karar verildi.