 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
E: 1976/10780
K: 1976/13644
T: 30.12.1976
DAVA : Mercii kararının alacaklı vekili tarafından temyiz olunması üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 22.11.1976 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Uyuşmazlık konusu iki numaralı triptik belge ile Türkiye'ye geçici olarak giren ve bu belgede nitelikleri belirtilen bir motorlu aracın sahibinin nafaka ilamı ile borçlu olduğu meblağın tahsilini temin için haczi caiz olup olmadığı üzerinde toplanmaktadır.
İİK.nun 82. maddesi ne gibi malların haczi caiz olmadığı genel hüküm olarak saptamış ve ayrıca özel kanunlarda bu hususta hükümler bulunmuştur. Şu halde konunun bu hükümler açısından tetkik ve saptanması icap eder. İİK.nun 82. maddesinin 1. bendi genellikle devlet malları ile özel yasalarında haczi caiz olmadığı gösterilen malların haczedilemeyeceği prensibini koyduktan sonra diğer bentlerinde borçlunun şikayetine bağlı olarak haczi kabil olmayan mallar açıklanmıştır. Şu halde haczedilen mallar hakkında kanunun yasaklayıcı hükümleri varsa hakim bu yasaklayıcı hükümleri re'sen gözönünde tutmakla yükümlüdür. Örneğin, devlet malları mutlak surette haczedilemez ve Sosyal Sigortalar Kurumu'nca işçilere bağlanan emekli maaşları da haczedilemez. Bu halde hakim yapacağı tetkikatta haczedilen malın devlet malı olduğunu tesbit ederse veya işçi emekli maaşı ise başkaca bir tetkikata lüzum kalmadan haczedilmezlik iddiasını kabul etmesi gerekir. Bunun dışında şahıslarla ilgili taşınır veya taşınmaz mallar varsa bu halde hakim evvela bu malın cins ve nev'ini ve niteliğini saptadıktan sonra maddenin diğer bentlerini ilgilendiren mallar niteliği de olduğu kanısına varırsa bu halde borçlunun geçimi, aile ve sosyal durumu ve gördüğü işin niteliğini tesbit ettikten sonra bu husustaki iddia hakkında bir karar vermesi gerekir. Bu açıdan konu tetkik edildikte haczedilen aracın Türkiye'ye sokulması kanunlarla men edilmiş vasıfta bulunmadığı cihetle gümrük mevzuatına ve Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunlarına göre Türkiye'de alınıp satılması mümkün hale gelirse bu halde bunun haczine engel bir durum bulunmadığının kabulü icap eder.
1.2.1973 tarihinde yürürlüğe giren 1615 sayılı Gümrük Kanununun 72. maddesi bu malların haczinin kabil olabileceğini göstermiştir. Bu halde merciice yapılacak iş triptik belgesinde evsafı belirtilen aracın gümrük mevzuatına göre her türlü vergi ve resim satış bedelinden mümtaz olarak ödenmesi şartı ile Türkiye'de bir borçtan dolayı haczedilip satılmasının mümkün olup olmadığı, mümkün ise bu aracın ödenmesi gerekli gümrük resim vesair vergilerinin miktarı ilgili mercilerden sorularak bildirilecek miktarlardan aşağı satılmaması ve bu vergilerin mümtazen ilk önce ödenmek kaydı ile satışın yapılması şeklinde şikayetin halli gerekeceği düşünülmeksizin mutlak haczi kabil mevcaddan olmadığı kabul edilerek yazılı şekilde haczedilmezlik şikayetinin kabulü ile haciz muamelesinin iptaline karar verilmesi isabetsiz, temyiz itirazları yerinde görüldüğünden temyiz olunan mercii kararının İİK. 366 ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA 30.12.1976 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Türk Vatandaşı'na ait olup geçici bir süre için yurda getirilmiş taşıtın, bu kişinin aleyhinde yapılan icra takibinden ötürü haczedilip edilemeyeceği anlaşmazlık konusunu teşkil etmektedir.
Gümrük ve Tekel Bakanlığı Hukuk Müşavirliği ifadesi ile Adalet Bakanlığı'na gönderilmiş 11.8.1972 tarih 42/63547 sayılı yazıda (... Kanun hükümleri muvacehesinde yabancı menşeli taşıtlar ile eşyaların satış ve tasfiye işleminin ilgili gümrük idarelerince yapılması, icra memurlarının yabancı menşeli taşıtlar ile eşyaları haczetmelerine ve satmalarına imkan olmadığı, ancak Gümrük Kanunu gereğince yapılan tasfiye satışlarında satış bedelinden vergi, para cezası giderlerden sonra para artarsa bakiye satış bedeline icra memurlarının haciz koymasının mümkün olduğu, fakat sahipleri tarafından gümrüğe terkedilen veya terk hükmünde sayılan yabancı menşeli taşıtlar ve eşya devletin malı olduğundan bunların İİK.nun 82/1. ve 6183 sayılı Kanunun 70/1. maddeleri gereğince hacizlerine imkan bulunmadığı) bildirilmiştir.
Gerçekten 1615 sayılı Gümrük Kanununun 12. maddesine göre, bu maddede belirli taşıt ve eşya tekrar ihraç edilmek şartı ile bakanlığın tesbit edeceği esaslar dairesinde yurda geçici olarak sokulur. Bu çeşit taşıt ve eşyanın Gümrük Yönetmeliğinin 1306. maddesi uyarınca altı ay içinde yurt dışına çıkarılması zorunludur. Gümrük Kanununun 12. ve Gümrük Yönetmeliğinin 1328. maddelerine göre, getirdikleri taşıtları beraberinde götürmeyen kişilerin, bu taşıtları önceden yurt dışı ettiklerini, bir gümrük sundurmasına, yahut gümrüğün izin ve kontrolü altındaki bir yere teslim ettiklerini, çalınmış ise buna dair ilamı, C. Savcılığı ve mülkiye amirinin belgesi ile, kaza vukubulmuş ise enkazı hükümete terk edildiğini yahut Maliye Bakanlığı izni ile kesin ithalinin yapıldığını ispat edemedikleri takdirde çıkışlarına izin verilmez. Haklarında Türk Parasını Koruma Mevzuatına, Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanuna aykırı hareketten ötürü kovuşturma açılması için C. Savcılığına teslim edilir. Süresi içinde yurt dışına çıkarılmadığı için kaydı açık kalan taşıtla ilgili kovuşturma biçimi ise Gümrük Yönetmeliğinin 1335. maddesinde yazılıdır. Keyfiyet Maliye Bakanlığı'na, Gümrük Başmüdürlüğü'ne, 1918 sayılı Kanuna işlem için taşıtın giriş gümrüğüne, hileli yollarla trafiğe tescil edilmemesi için İçileri Bakanlığına bildirilir. (Triptik, gümrük geçiş karnesi vesair belgelere göre vergileri teminata bağlanarak geçici ve şarta bağlı olarak yurda giren bu taşıtlar vergileri takip ve tahsil edilmiş olsa bile, kaçakçılık hükümlerinin uygulanmasında gümrük giriş işlemine tabi tutularak yurda ithal edilmiş addolunmaz ve aksine hareketlerde kaçakçılık mevzuatı dairesinde kovuşturma yapılır.) Parantez içindeki ibare Gümrük Kanununun 12. maddesinin açık hükmüdür. 1615 sayılı Gümrük Kanununun 72. maddesi (gümrüğün denetlemesi altındaki yerlerde bulunan ve Türkiye'ye kesin olarak girecek eşya) ile ilgilidir. Bu nevi eşyanın 12. maddedeki taşıtla alakası yoktur. Gümrüğün denetlemesi altındaki yerlerde olan ve Türkiye'ye kesin şekilde girmiş eşyalar hakkındaki haciz vesair tedbirlerin ancak idareye tebliğ suretiyle uygulanacağı 72. madde hükmü icabıdır. Gümrük Kanununun 122. maddesi "taşıtın tekrar çıkarılmasından vazgeçilerek süresi içinde gümrüğe konulmasını caiz ve tekrar çıkış hükmünde" saymış olması itibariyle, yukarıda zikredilen Gümrük Tekel Bakanlığı yazısında işaret edildiği veçhile, terkedilmiş bu taşıtların Devletin malı haline geldiği açıktır.
Görülüyor ki, 12. madde uyarınca Türkiye'ye geçici olarak sokulmuş taşıtların tabi olacağı hukuki rejim, Gümrük Kanunu ve Türk Parasını Koruma Hakkındaki Kanun ve tebliğleri uyarınca yukarıda işaret edilen biçimde oluşmuştur. Bu çeşit araçların muvazaalı satış ve takipler yapılmak suretiyle yurt içinde kalmalarının da önüne geçilmiştir. Hernekadar bu taşıtların haczini engelleyecek nitelikte İİK. 82. maddesinde açık bir hüküm bulunmadığı söylenebilirse de, bir malın kabili devir olmadığı kanundan anlaşılıyor ise o şey haczedilemez. Maddi hukuka göre devri kabil olmayan mal ve hakların haczi de caiz değildir (T. Uyar İcra İflas Kanunu Şerhi Cilt: 1 Sahife: 912).
Olayda, haczedilmiş taşıtla ilgili bilgiyi ihtiva eden ve Gümrük Yönetmeliğinin 1293. maddesine uygun biçimde düzenlenmiş triptik belgesi dosya içindedir. Taşıt yabancı menşeli olup geçici süre sonunda çıkarılmak üzere yurda sokulmuştur. Başkasına devri ve satışı kanunen men edilmiştir. Gerek Gümrük Kanunu ve yönetmeliğinin yukarıda belirli hükümleri gerekse kanunla men edildiği cihetle İİK. hükümleri uyarınca taşıtın sahibi elinde haczedilmesi kabil değildir. Artık tahkikine girişilecek başkaca bir konu yoktur. Haczi ve satışı, başkasına devri suç konusu olan bir hususun araştırılması gerekmez. Bu nedene dayanarak bozma yapılamaz. Bu itibarla merci kararı yerindedir, yasaya uygundur.
Sonuç : Yukarıda yazılı gerekçeye binaen, usul ve yasaya uygun merci kararının (ONANMASI) gerektiği görüşündeyim.