Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E:1976/4887
K:1976/4912
T:15.11.1976
  • BAŞLIK PARASI
ÖZET:Kişinin dilediği kimse ile evlenmesi, yasanın öngördüğü sınırlar içinde temel hak ve hürriyetinin bir gereğidir.
Yasal koşullar gerçekleştiğinde kişinin anne ve babası tarafından bile olsa, duygusal ve eylemsel yollarla evliliğe sınır çizilmesi temel hak ve hürriyetleri, Medeni bağıt özgürlüğünü kısıtlayıcı niteliktedir.
Bir babanın, kızının kişiliğini bedel ve kazanç konusu yaparak "başlık" adı altında aldığı mal veya para hukuka, temel hak ve özgürlüklere, sağ töreye (ahlak ve adaba) aykırıdır.
(818 s. BK m. 19, 20)
(334 s. Anayasa m. 11, 40)
Taraflar arasındaki davadan dolayı Eskipazar Sulh Hukuk Hakimliğince verilen 29.6.1976 tarih ve 279/115 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı, davalının senede istinaden aleyhine icra takibinde bulunduğunu, davalıya hiç bir borcunun bulunmadığını, söz konusu (5000) liralık senedin karşılıksız olduğunu itimada binaen verildiğini beyanla, senedin iptalini, borçlu bulunmadığının İ.İ.K.nun 72. maddesi gereğince tespitini ve senet üzerine ihtiyati tedbir yazı edilerek icra takibinin davasına kadar durdurulmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının bonoyu kabul ettiğini, bedelsizlik iddiasını kabul etmediklerini beyanla davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davalının yeminli beyanına göre bononun başlık karşılığı verildiği ve geçersiz olduğu anlaşıldığından davacının borçlu bulunmadığına ve bononun iptaline karar verilmiştir.
Hüküm, davalı tarafından temyiz olunmuştur.
Anlaşmazlığın konusu, başlık karşılığında verilen bononun, iptali gerekip gerekmiyeceği noktasında toplanmaktadır. Bu itibarla başlık ediminin hukuk ve genel ahlak açısından kısa bir incelemesini yapmak, soruna çözüm getireceği düşüncesile faydalı görülmüştür.
1 - Başlık edimi hukuka aykırıdır: Gerçekten uzun aşamalardan sonra asrımızın ulaştığı medeni ölçüler içinde insanın kişisel eylem ve davranış özgürlüğü önemli bir yer tutmaktadır. Bu özgürlük, değişik değerlerden birini seçmek, davranışlarına belli bir yön çizmek gibi olumlu biçimde veya iradesini duygusal ya da eylemsel yönden sınırlayan dış etkenlerden kaçınmak ve korunmak suretile olumsuz davranışlar halinde görülür.
Kural olarak kişinin davranış özgürlüğü, hukuk ve genel ahlak kuralları ile sınırlıdır. Daha açık bir. deyimle, Türk Hukukunun başlangıç noktası olan sözleşme özgürlüğü, ancak bu sınırlar içinde kalabildiği ölçüde geçerlilik kazanır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 40; maddesi, herkesin dilediği alanda sözleşme hürriyetine sahip olduğu ve bunun ancak kamu yararı amacı ile sınırlanabileceği yolundaki hükmü, anılan ana kuralın belirgin bir ifadesidir. Anayasanın 11. maddesinde gösterilen haller dışında kişinin temel hak ve hürriyetlerine herhangi bir sınır çizilemez.
İnsan kişiliğinin himayesi ile ilgili Medeni Kanunun 23. maddesinde de, aynı doğrultuda olmak üzere, kimsenin medeni haklardan ve onları kullanmaktan kısmen dahi olsa vazgeçemiyeceği, yasaya veya genel ahlak kurallarına aykırı biçimde sınırlıyamayacağı belirtilmiştir. Kuşkusuz, bu sınırlama kişinin kendi eylemi için olduğu kadar, başkalarının dıştan eylemlerini de kapsamaktadır.
Sözleşme özgürlüğünün hukuka aykırı olarak aşılması veya etkilenmesinin yaptırımı (müeyyidesi) Borçlar Kanunun 19 ve 20. maddelerinde gösterilmiş ve böyle bir bağıtın hükümsüz olduğu kabul edilmiştir.
Kişinin dilediği kimse ile evlenmesi, yasanın öngördüğü sınırlar içinde temel hak ve hürriyetinin bir gereğidir. Yasal koşullar gerçekleştiği takdirde kişinin anne ve babası tarafından dahi olsa duygusal ve eylemsel yollarla evliliğe sınır çizilmesi, yukarıda anılan temel hak ve hürriyetleri, medeni bağıt özgürlüğünü kısıtlayıcı niteliktedir. Çünkü normal ve iyi bir ortamda kızın dilediği erkekle evlenmesi, yasaların ona sağladığı temel haklardan olduğu kadar, onun evlilik yapmasına rıza göstermek baba ve ananın da görevidir.
Olayda, kızın babası olan davalı, iptali istenen emre yazılı senedin, kızının evlenmesine razı olmak için ata hakkı olarak kendisine verildiğini ve başlık parası olduğunu, açıkça kabul etmiştir. yukarıda açıklanan ilkelerin ışığında bir babanın, yavrusunun kişiliğini bedel ve kazanç konusu yapmasının, insanın temel hak ve hürriyetlerine, ahlaka, adaba, aykırı olacağı kuşkusuzdur. Aksi görüş, bizi insan kişiliğinin açık artırmaya çıkarılması gibi çok ilkel saplantılara götürür ki, herşeyden önce memleketimizin de kabul ettiği ve uygulamasına büyük özen gösterdiği insan hakları beyannamesine de ters düşer.
Kız babasının evlenmeye razı olmasının karşılığı olarak (başlık) adı altında aldığı mal veya para, bu ölçüler içinde hukuka aykırı düşeceğinden, bunu sağlıyan bağıt ve taahhütler de hükümsüz (batıl) sayılmalıdır. Emre yazılı senet borç ödeme vaadi niteliğinde bir yükümlülüğü ifade etmesine ve henüz ödenmemiş bulunmasına göre, B.K.nun 65. maddesinin de olayda uygulama olanağı yoktur.
2- Başlık, genel ahlak kurallarına da aykırıdır: Denebilir ki, başlığın kaynağında gelenekler (Örf ve adet) vardır. Ancak örf ve adetin tanıdığı bir müessesenin yöresel olması veya pozitif hukuka aykırı düşmesi halinde bu kuralın uygulama olanağı kalmaz. Bu itibarla Türk Toplumunun başlık konusunda gösterdiği tarihi gelişim, sorunun çözümünde önemli bir yer tutacaktır.
Önce, eski Türk geleneklerinde görülen ve (Karamal, Yelü ve Tüymal) adları ile anılan edimlerin oluşturduğu kalım müessesine başlık edimi arasında nedenleri ve sonuçları bakımından bir benzerlik kurmak mümkün değildir. Çünkü bunların hiçbiri evlenmeye yönelik irade uyumlarını sınırlayıcı nitelikte olmadığı gibi, yerine getirilen edim, birleşmenin gerçekleşmesi ile ailenin mal varlığına katılmaktadır (H. Timur, Eski Örfi Hukukumuzda Nişanlanma ve Kalım Müessesesi, E. Mardin Armağanı Sh. 1137. Yine H. Hatemi Hukuka ve Ahlaka Aykırılık Kavramı ve Sonuçları İstanbul 1976 Sh. 271). İslam Hukukunda yer alan (mehr), eşe karşı ileriye yönelik bir borçlanmayı ifade ettiğinden, yine sebep ve sonuçları itibariyle başlık ediminden tamamen ayrı bir nitelik taşımaktadır.
Başlık edimi Türk toplumunda o kadar reddedilmiştir ki, zaman zaman düğün masraflarını dahi kısıtlıyan önlemlere başvurulduğu görülmüştür. Örneğin, borçlanmalara yol açan ve evlenemiyenleri fuhuş yapmak ve kız kaçırmak gibi yasa dışı sapmalara götüren yöresel usuller yasaklanmış ve bunlar eş, dost gösterişi ile yarış (gayreti akran belası) olarak nitelendirilmiştir. (Tanzimat devrinde yayınlanan, İzdivaç ve Tenküh Maddesi Hakkında Tenbihatı Havi İlanname). Nihayet sonradan iptal edilmiş olan 28 Mart 1337 tarihli ve 55 sayılı Meni İsrafat Kanununun, yalnız düğün masrafları ile ilgili olarak ceza yaptırımlarını öngördüğü bilinmektedir.
Görülüyor ki, hiç bir devirde başlık edimi pozitif hukukumuza girmemiş ve toplum olarak benimsenmemiştir.
Kaldı ki, ahlaka, adaba ve yasaların buyurucu hükümlerine aykırı düşen bir işlemin, sosyal hayatın güveni ve devamlılığı amacına uygun biçimde oluşması gereken ve herkesce uyulmak ve kararlı bir nitelik kazanmak suretile kamu oyunun benimsediği teamül şeklinde nitelendirilmesi olanaksızdır.
Esasen borç doğuran eylemin ahlaka aykırılığını tarafların bilmemeleri veya kültürel ve sosyal yaşantıları itibarile bunun ahlaka aykırılığını takdir olanağından yoksun bulunmaları, halkın dürüst ve makul düşünen çoğunluğu tarafından ahlaka aykırılığı kabul edilen işlemin nitelik ve etkinliğini değiştirmez (Yargıtay 11. H.D. 8,12. 1975 gün ve 4834/7191 sayılı kararı.) Yöresel ahlak ve geleneklerin, yasanın benimsediği ve çoğunluğun kabul ettiği genel ahlak kurallarının ve geleneklerin üstüne çıkması da beklenemez. Bu açıdan bakıldığı takdirde bile, memleketimizin bazı yörelerinde sınırlı bir azınlığın benimsediği başlık ediminin doğurduğu sonuçlar bakımından, bir toplumu ileri medeniyet düzeyine götürmeğe yönelik genel ahlak ve düşüncelere aykırı düşeceği kendiliğinden ortaya çıkar.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle başlık edimine ait borç ödeme yükümlülüğü niteliğinde olan emre yazılı senedin iptali hukuk ve genel ahlak kurallarına uygun bulunduğundan davalının temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, 15.11.1976 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini