Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1976/4509
K: 1976/8837
T: 24.12.1976
DAVA : 1 - Davacı sigortalının, hastalığının tedavisinin Kurum Sağlık Kuruluşlarında yapılamadığı, 506 sayılı yasa ile 1232 sayılı Genel'ye uygun biçimde, bu hastalığın tedavi edilebileceği tek yer olan Hacettepe hastanesine davacının gönderildiği, bu hastanece tedavi ve kontrol muayenelerine başlandığı, son olarak gerekli testlerin yapıldığı ve dört ay sonra tedaviye başlanmak üzere gelmesi gerektiğini bildirir rapor verildiği, davacının bu rapora dayanarak, kendisinin yeniden Hacettepe hastanesine sevkini istediği, Kurum Diyarbakır hastanesinin davacıyı "hasta olmadığı ve çalışabilir durumda" olduğu görüşü ile Hacettepe hastanesine sevk işleminin yapılmasını itirazen istediği halde olumlu bir cevap alamaması nedeniyle, kendiliğinden Hacettepe hastanesine başvurduğu, bu hastence hastalığı belirlenerek ve 21.5.1969 tarihinden 28.5.1970 tarihine kadar her hafta birer aşı yapılarak tedavi edildiği, bunun iki sene daha devam etmesi gerektiğinin belirtildiği; Kurum'ca bu tarihler arasındaki tedavi, yol ve zaruri giderlerin davacıya ödendiği, geçici ancak gecici işgöremezlik ödeneğinin verilmediği, konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur.
KARAR : Kurum; anılan Genelge'nin 88 nci maddesi gereğince, hacettepe hastanesince verilen ve tedavi süresini kapsayan, istirahate ilişkin raporun, Kurum Sağlık kuruluşlarınca tasdik edilmediği için, davacıya, hastalık sigortasından geçici işgöremezlik ödeneğinin verilmeyeceğini savunmaktadır.
Davacı ise, fiilen tedavi gördüğü ve hasta olduğunu, evvelce bu hastaneye Kurum'ca sevk edildiğini belirterek; raporu tastikten kaçınmanın bir hakkın doğumunu engellemiyeceğini iddia ederek, bu süreye ilişkin geçici işgöremezlik ödeneğinin tahsiline karar verilmesini istemektedir.
Anılan istirahat raporu kurum Ankara hastanesince "sevk eden ünite kendileri olmadığından" kurum Diyarbakır hastanesince ise "davacı kendilerince sağlam kabul edilip sevke lüzum görülmediğinden" tasdik edilmemiştir.
Taraflar arasındaki uluşmazlık; Davacının hasta olup olmadığı; Kurum'a bağlı olmayan bir sağlık kuruluşunda tedavi olabilip olmıyacağı ve giderek Hacettepe hastanesince verilen istirahate ilişkin raporun tastik edilmemesinin hukuksal niteliği ile yargı denetimine tabi olup olmadığı ve sonuçları noktalarında toplanmaktadır.
Hastalık sigortası, hastalanan sigortalıya, iyileşinceye kadar yapılacak tüm yardımları kapsar. Kural olarak Kurum, bu görevini, kendine bağlı kuruluşlar ile yerine getirecektir. Ancak, kurum Sağlık Kuruluşlarınca tedavi edilmeyen sigortalının yurt içindeki diğer sağlık kuruluşlarından yararlandırılarak iyileştirilmesinin de hastalık sigortasınca sağlanan yardımlardan olduğu 506 sayılı yasanın 32 nci maddesinin (D) bendinde açıkça belirlenmiştir.
Olayda da davacının ilk başvurusunda, bu hastalığın kurum sağlık kuruluşlarında tedavesinin olanaksızlığı, ancak Hacettepe hastanesinde tedavi edilebileceği kabul edilmiştir. davacı, hasta olduğu halde, Kurum, kendisine yasanın yüklediği görevi, teşhis hatası yada başka bir nedenle, yerine getirmiyorsa; davacının, iyileşmeyi amaçlıyan ve iyi niyet kuralları ile bağdaşır girişimlerinden ötürü ugrayacağı tüm zararının Kurum'ca ödenmesi gerektiği de kuşkusuzdur. Buradaki zarar sözcüğünün, geçici işgöremezlik ödeneğini de kapsayacağı açıktır.
Öbür yandan, Kurum'a bağlı olmayan sağlık kuruluşlarından verilen istirahate ilişkin raporların Kurum sağlık kuruluşlarınca tasdik edilmeleri koşulu ile geçici işgöremezlik ödeneğine esas alınabileceği yolundaki kuralın yasal dayanağı, 506 sayılı yasanın 37/2. maddesindeki "... geçici işgöremezlik ödeneği verilebilmesi için Kurum'ca tayin ve tesbit olunan hekim veya sağlık kurullarından dinlenme raporu alınmış olması şarttır..." yolundaki hükme dayanmaktadır. Bu sigorta kolundaki Kurum görevlerinin yukarıda açıklanan kapsamı ve sigortalıların haklarının birlikte ve 506 sayılı yasa ile sosyal güvenlik ilkelerinin genel esprisi gözönüne alındığında, rapor tasdik merciinin, tasdik etmemek için gösterdiği tıbbi ya da hukuki nedenlerin yargı denetimine tabi olacağı sonucuna varılması kaçınılmazdır. Başka bir anlatımla, denetimsiz bir takdir hakkı burada söz konusu olamaz. Tıbbi nedenlerin, yargı organlarınca tıp uzmanları aracılığı ile denetlenebileceği de açıktır.
Kurum hastanesince gösterilen "istirahat raporunu tasdik etmeme" nedenlerinden "Kurum yetkili organlarınca sevk edilmemiş olması" bölümü, hukuksal niteliktedir. Davacı gerçekten hasta ise, bunun, davacı aleyhine sonuç doğurur biçimde kullanılamayacağı açık ve kuşkusuzdur. Kendilerince, davacının sağlam olduğu ya da hastalığı olmadığı yolundaki neden ise, tıbbi neteliktedir. Dava konusu süre içinde Hacettepe Hastanesi raporlarına göre davacı hastadır ve bir seneyi aşkın bir süre tedavi edilmiştir, tedaviye sigortalıca iki sene daha devam edilmesi gerektiği de belirtilmiştir. Kurum sağlık kuruluşları ise bu hastanenin bu hastalık konusundaki olanaklarını ve uzmanlığını kabul etmekle birlikte, sonradan davacının hasta olmadığı görüşünü savunmaktadır. Bu iki tıbbi görüş biribiriyle bağdaşabilecek nitelikte değildir.
Şu açıklamalarg öre, taraflar arasındaki uyuşmazlık tek bir sorunun çözümüne bağlanmaktadır. Bu sorunda, dava konusu süre içinde davacının hasta olup olmadığının saptanmasından ibarettir.
Mahkemece, biribirine aykırı iki tıbbi görüş belirten hekimlerden daha yetkili hekimlerden oluşturulacak bilirkişi kuruluna bu sorun çözdürülmelidir. ayni bilirkişi kurulundan, bu hastalık ve uygulanan tedavinin niteliği gereği, işyeri de gözönünde tutularak, davacının ne müddet istirahatli sayılması gerektiğinin de karara bağlanması istenmelidir. Bu suretle, davacının dava konusu sürenin tamamı ya da bir kısmında, hasta olduğu ve istirahatli bulunması gerektiği saptandığında, geçici işgöremezlik ödeneğinin bu konuda uzmar bir bilirkişiye hesap ettirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, istirahat raporunun tasdik edilmemesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi isabetli sayılamaz.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.12.1976 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini