 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1976/1876
K: 1976/2355
T: 02.04.1976
DAVA : Davacılar, murislerinin ödenmeyen kıdem tazminatı tutarı 13940 liranın tahsilini istemişlerdir. Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Davacıların miras bırakanlarının tarım işçisi olduğu ve mensubu bulunduğu Sendikanın gerçekleştirdiği toplu iş sözleşmesinde öngörülmüş bir hakkı ardalık (= haleflik) esasına dayanarak davalı işverenden istedikleri yönü davada tartışmasızdır.
Arda olma esası, salt maddi hukuk yönünden değil, şekli hukuk yönünden de tüm sonuçlarını doğurur. Bu bakımdan, bir dava şayet sağlığında miras bırakan tarafından açılmış olsa idi görevli mahkeme iş mahkemesi olacak idiyse, mirasçılar tarafından açılması durumunda da uyuşmazlığın çözüm yeri gene iş mahkemesidir ve bu güne değin içtihat hiç bir sapma göstermeksizin bu doğrultuyu izlemiştir. Şu duruma göre olayda miras bırakan yönünden görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu hususu belirlenmelidir.
Bilindiği üzere yasalarımızda işçinin birden çok tanımı yapılmıştır ve bu tanımlar, birbirinin özdeşi değildir. İşçiyi tanımlayan bu yasalardan biri 274 Sayılı Sendikalar Kanunu olup "tarım işçi" leri bu yasanın ikinci maddesindeki tanıma belirgin olarak girmektedir. Gerçekten anılan madde hükmüne göre bir iş sözleşmesine dayanarak tarım işlerinde çalışmayı meslek edinmiş kimseler bu kanun anlamında işçidirler ve uygulamada da görüldüğü üzere, bu işçilerin sendika kurmalarına, sendika üyesi olmalarına ve mensup oldukları sendikaların gerçekleştirdikleri toplu iş sözleşmelerinden yararlanmalarına hiç bir yasal engel bulunmamaktadır. İş Kanunu'nun 5. maddesindeki tarım işlerinin belirli kesimine ilişkin çalışmalarda İş Kanunu'nun uygulanmasında da gözönünde tutulacağını öngören hiç bir hüküm yoktur. Bütün bu yönler, iş mahkemelerimizden birine ait redde ilişkin bir direnme kararı üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 17.3.1971 tarihli, E. 1228, K. 172 Sayılı Kararında da açık ve seçik olarak belirtilmiştir.
Öbür yandan, gerek tarım işçisini kapsamına alan 274 Sayılı "Sendikalar kanunu", gerekse toplu iş sözleşmesini düzenleyen ve işçiyi ayrıca tanımlamamış bulunan 275 Sayılı "Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu", gerçekte İş Kanunu'nun özellikleri bulunan birer bölümünden ibarettir. Bu nedenle, anılan yasalar 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 1. maddesinde sözü edilen "İş Kanunu" sözcüklerine dahildirler. 5521 Sayılı Kanunun yürürlüğe konuluşu sırasında bu yasaların çıkmamış bulunması da bu yönü açıkça doğrulamaktadır. Bu durumda son kez sözü edilen yasanın iş mahkemelerine ait görev alanını belirleyen birinci maddesinin öngördüğü "kişi ve konu" unsurları davada mevcut olup, uyuşmazlığın çözüm yeri iş mahkemesidir. Esasen İş Kanunu'nun 5. maddesi sadece bir kesim tarım işlerinde bu Kanun hükümlerinin uygulamıyacağı esasını getirmiştir; yoksa, tarım işlerinde çalışanların İş Kanunu'na göre işçi sayılamıyacaklarını engellememiştir. Bir kimsenin İş Kanunun'nun tanımladığı biçimde işçi sayılmasıyla buna rağmen tarım işinde çalışmasından ötürü İş Kanunu'nun hakkında uygulanamıyacağı birbirinden ayırt edilmesi gerekli yönleri oluşturmamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun az önce değinilen kararından dolaylı olarak çıkan anlam da budur. Burada, Sendikalar Kanunu'nun 1317 Sayılı Yasayla değişik ikinci maddesinin 5. bendi hükmüne göre T.C. Emekli Sandığı'na bağlı olmanın işçi niteliğini engelemiyeceğini de hatırlamak gerekir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutularak uyuşmazlığın, iş mahkemesinde çözümleneceği esasından hareketle dava dilekçesinin görev yönünden reddolunmaması usul ve yasaya aykırıdır ve bozma nedenidir.
O halde, temyiz itirazları kabul edilerek, -görev konusunun kamu hukukuna ilişkin olması ve re'sen gözönünde tutulması gerekmesi nedeniyle- hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, ve bozmanın niteliğine göre sair yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 2.4.1976 gününde oybirliğiyle karar verildi.