 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1976/1838
K: 1976/1836
T: 12.03.1976
DAVA : Davacılar, murislerinin davalıya ait işyerinde işçi olarak çalışmakta iken, meydana gelen iş kazasında ölmesi üzerine, uğranılan manevi zararın ödetilmesini istemişlerdir.
Mahkeme, dava dilekçesinin görevi yönünden reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi A. Kapusuzoğlu tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi :
KARAR : Davacıların miras bırakanı A. Yalçın'ın davalı "Sosyal Sigortalar Kurumu" nda temizlik işçisi olarak çalıştığı, 3.12.1973 tarihinde davalı Kurum'a ait işyerinde pencere camlarını temizlerken bina üst katından düştüğü ve beyin kanaması sonucu öldüğü davada tartışmasızdır.
Mahkeme, miras bırakın A. Yalçın'ın memur statüsünde ve T.C. Emekli Sandığına bağlı olduğunu ve Yüksek Hakem Kurulu'nun bir kimsenin işçi olduğunu saptayan kararının mahkemeleri bağlamıyacağını belirterek dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermiştir.
Bir kimsenin işçi niteliğini taşıyıp taşımadığını saptamak için olay tarihindeki mevzuatın gözönünde tutulması gereği ortadadır. Zararlandırıcı olayın meydana geldiği tarihte ise, 7 sayılı "Kanun Hükmünde Kararname" yürürlüktedir. Davacıların miras bırakanı, belirgin olarak, bu Kararname'nin işçi olarak tanımlandığı ve belirlediği kimseler çevresine girmektedir. Kaldı ki Sendikalar Kanunu'nun 1317 sayılı kanunla değişik 2'nci maddesiy, kamu kesiminde çalışanlardan bedensel çalışmaları üstün olanları "işçi" olarak kabul etmiştir. Ve aynı maddenin 5'nci bendinde, "bir kimsenin 5434 sayılı T.C. Emekli sandığı Kanununa tabi olması veya kanunlara göre kadro karşılığı ücret alması, hakkında bu kanunla 275 sayılı Kanun ve İş Kanunları hükümlerinin uygulanmasına engel" olmayacağı esası belirtilmiştir. Sözü edilen madde bentlerinin 1327 sayılı Yasa ve sair Yasalarla yürürlükten kaldırılması, ya da o yasaların bu bentelere göre uygulama önceliğini haiz bulunmaları da söz konusu değildir.
Öbür yandan, karar yerindeki kabule göre, davacıların miras bırakanlarının işçi niteliği "Yüksek Hakem Kurulu'nca saptanmıştır. Sendikalar Kanunu'nun sözü edilen 2 nci maddesinin 4 ncü bendine göre, bu "bent gereğince işçi niteliğinin tesbitinden doğacak uyuşmazlıkları Yüksek Hakem Kurulu kesin olarak karara bağlar." Nitelikçe yaratıcı (=ihdasi) değil, açığa vurucu (=izhar edici) olan bu kararların mahkemeleri bağlamıyacağını öngören yasal ve hukuksal bir neden ve dayanak yoktur. Yasa koyucu, başka alanlarda da idari belirtmelere böyle bağlayıcı güç ve nitelik tanımıştır.
Nihayet mahkemenin hükmüne dayanak aldığı davalı Kurum'un cevabi yazısından, davacıların miras bırakanları durumunda olan görevlilerin sonradan Kurumca işçi ve sigortalı işlemine bağlı tutuldukları açıkca anlaşılmaktadır.
Burada bir kimsenin "Sosyal Sigortalar Kanunu" anlamında "sigortalı" sayılmıyacak kimselerin İş Kanunu anlamında "işçi" sayılmalarına engel bir hükmün bulunmadığını ve her iki kavramın birbirinden ayrı ve bağımsız kavramları oluşturduğunu da belirtmek gerekir.
O halde, davacıların bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, 12.3.1976 gününde oybirliğiyle karar verildi.