 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
E: 1975/6
K: 1975/8
T: 06.06.1975
DAVA : İş mahkemelerinden verilen miktar veya değeri ikibin lirayı geçmeyen, alacak davalarına ilişkin hükümlerin kesin olup olmadığı yönünden Yargıtay hukuk Genel Kurulu kararıyla Yargıtay 9. Hukuk Dairesinde yeni oluşan görüş arasında uyuşmazlık bulunduğu ileri sürülerek, içtihadın birleştirilmesi yolu ile bu uyumsuzluğun giderilmesi istenildiğinden, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunda içtihat uyuşmazlığı bulunduğuna oybirliği ile karar verildikten sonra işin esası incelendi:
KARAR : Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve bu kanuna bazı maddeler eklenmesi hakkında 1711 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce verdiği 31.1.1962 gün ve 4/47-21 sayılı kararında, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427. maddesindeki sulh mahkemesince verilen ve değeri 50 lirayı geçmeyen alacak davalarına ilişkin kararların kesin olduğuna dair hükmün, iş mahkemeleri sulh mahkemesi niteliğinde bulunmadığından, iş mahkemelerinde uygulama olanağı olmadığını saptamıştır. Ancak 8.5.1973 tarihinde kabul ve 8.6.1973 tarihinde yürürlüğe giren 1711 sayılı Yasa; anılan maddedeki (Sulh yargıçlarına verilen) sözcüklerini kaldırarak, yerine (Mahkemelerden verilen) sözcüklerini getirmiş ve temyiz edebilme sınırına ilişkin 50 liralık miktarı da paranın bu günkü alım gücü, bu tür davaların daha kısa yoldan kesinleşmesi ve Yargıtay'ın işini biraz hafifletme gerekçesiyle 2000 liraya çıkarmıştır.
İçtihat uyuşmazlığı 1711 sayılı Yasa ile yapılan değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra dahi, iş mahkemelerinden verilen miktar ve değeri ikibin lirayı geçmeyen alacak davalarına ilişkin kararların kesin olup olmadığı noktasındadır.
Anılan değişikliğin iş mahkemelerinden verilen kararların temyiz edebilme niteliğini etkilemeyeceği görüşünde olanlar, özet olarak, iş mahkemeleri kanununun 8. maddesinin salt temyiz süresini değil, ayni zamanda temyiz edebilme sınırını da düzenlediğini, yasama belgelerinden de bunun çıkarılabileceğini, esasen iş mahkemelerinde grup davaların açıldığı göz önünde bulundurulunca, bunun doğal olduğunu ileri sürmüşlerdir.
İş Mahkemeleri Kanununda salt ayrık (istisnai) hükümler düzenlenmiştir. Bakınız: TBMM. Tutanak Dergisi Dönem VIII, cilt 23, toplantı 4, Otuzüçüncü birleşim, 23/1/1950 gün s. 299). Ayrık hükümlerin ise, hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık olması gerekir. Anılan yasanın 8. maddesi incelendiğinde, temyiz edilebilme sınırı bakımından bir açıklığı içermediği (ihtiva etmediği) görülmektedir. Yasama belgelerinin okunmasından da, çoğunlukça, buna karşıt bir anlam çıkarmanın mümkün olmadığı kanısına varılmıştır. İş Mahkemeleri Yasasında açıklık bulunmayan hallerde, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun hükümlerinin uygulanması, anılan yasanın 15. maddesi gereğidir. O halde, Hukuk Usulü muhakemeleri Kanununun hükümlerinin uygulanması, anılan yasanın 15. maddesi gereğidir. O halde, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427. maddesinin İş Mahkemelerinde de uygulanması gerekir. Anılan maddede, 1711 sayılı Yasa ile yapılan ve 8.6.1973 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle, sulh ve asliye mahkemesi ayrıcalığı kaldırılarak, temyiz sınırı bakımından bütün mahkemeleri kapsayacak şekilde miktar veya değeri ikibin liraya kadar olan alacak davalarının kesin olacağı belirlenmiştir. İş mahkemelerini 8. maddede açık hüküm bulunmaması nedeniyle - bu değişikliğin dışında tutmaya olanak yoktur. Nitekim, 1711 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce düzenlenen ve Millet Meclisi Adalet Komisyonunda kabul edilmiş bulunan yeni İş Mahkemeleri Kanunu tasarısının "İş mahkemelerinden verilen nihai kararlar aleyhine temyiz yoluna başvurabilir. Şu kadar ki, niteliği itibariyle para ile değerlendirilmeyen dava ve işler hakkında verilen kararlar ayrık olmak üzere miktar veya değeri ikibin lirayı geçmeyen davalar hakkında verilen kararların kesin olduğuna ilişkin 18. madde hükmü de bu yönü ayrıca doğrulamaktadır. Öbür yandan, İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesi okunur okunmaz temyiz sınırı bakımından anlaşılabilir nitelikte değildir. Başka başka anlamlara olanak verecek şekilde yazılmış bulunmaktadır. Bu bakımdan da yorumu gereken bir hükümdür. Yorumda amaç, uyuşmazlığa en iyi cevap veren ve ayni zamanda hukuk düzeninin bütünü içinde mümkün olduğu kadar uyumlu bir şekilde yer alan bir yasa hükmü manası elde etmek olduğuna göre, yorum yoluyla da aynı sonuca varmak gerekir.
Grup halinde açılan davaların, salt iş mahkemelerine özgü bir dava türü olmadığı, uygulamada çoğunlukla önce pilot dava açıldığı, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427. maddesindeki, bozma kararının Resmi Gazetede yayınlanmasını öngören kanun yararına bozma prosedürü de göz önünde tutulunca, grup dosyalar için azınlık görüşünde belirtilen sakıncaya da katılmak mümkün olamamıştır. Sonuç:
1711 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra iş mahkemelerinde açılmış niteliği bakımından para ile değerlendirilemeyenler ayrık olmak üzere miktar veya değeri ikibin TL. sını geçmeyen alacak davaları hakkında verilen hükümler dahi kesin olduğuna,
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 6/6/1975 tarihinde yapılan ilk toplantıda 2/3 yıl aşan oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
M. Çenberci, F. Uluç, İ.T. Parla, N. İstemi, S. Çetintaş, M. Poyraz, K. Karahasanoğlu, B. Çebi, Z. Evirgen, Ş. Seyhun, C. Kayı, E. Şimşek, N. Kalaycı, S. Özmert, Y. Aslan, E. Erginöz, S. Çolakoğlu :
-Kesin değildir.