 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E:1975/14-19
K:1976/1172
T:26.03.1976
- MERALAR (BELEDİYEYE DEVİR - MÜLKİYET)
* ÖZET:Belediyelere devredilen meralar konusunda asil mülkiyet hakkını haiz olan devlet adına Maliye Hazinesinin de dava hakkı bulunduğunun kabulü gerekir. Çünkü Belediyelere devredilen meraların mülkiyeti devlet üzerinde kalmıştır.
(1580 s. Belediye K m. 70, 159)
Taraflar arasındaki el atmanın önlenmesi ve işgal tazminatı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Yenipazar Asliye Hukuk Mahkemesi ince davanın reddine dair verilen 4/3/1974 gün ve 150 - 14 sayılı kararın incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 28/5/ 1974 gün ve 1487 - 1438 sayılı ilamiyle, (Belediyelere devredilen mer'alar için asıl mülkiyet hakkını haiz olan Devlet namına Maliye Hazinesinin de dava hakkı bulunduğunun kabulü gerekir. Aksine görüşle Maliye Hazinesinin dava hakkı bulunmadığından söz edilerek davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu) gerekçesiyle ve çoğunlukla bozularak dosya yerinde geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı Hazine.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnmeyi kapsayan son hükmün suresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyada ki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı Maliye Hazinesi, 20/6/1972 gününde verdiği dilekçe ile Yenipazar Belediye sınırları içerisindeki kadim meranın iki dekarlık bir bölümüne davalının elatmasının önlenmesini ve 5 yıllık işgal tazminatı olan 2500 liranın tahsilini istemiştir.
Davalı, istimlak edilen taşınmazının bedeline karşılık meranın bir bölümünün belediyece kendisine verildiğini, Hazinenin dava hakkı bulunmadığını beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahal mahkemesi; hiç bir soruşturma yapmadan, 1580 sayılı Belediye Kanununun 159. maddesi gereğince, belediye sınırları içerisindeki meralar Belediyelere devir olunduğundan, aynı kanunun 70. maddesinin 11. bendi uyarınca Belediye meclisleri bu gibi mer'aları özel mülkiyete çevirip satabileceğinden, bu nedenle Hazinenin dava hakkı bulunmadığından, bahisle davanın reddine 4/3/1974 gününde karar vermiştir.
Davacı Hazinenin temyizi üzerine bu karar 14. Hukuk Dairesince 28/5/1974 gününde çoğunlukla bozulmuştur.
Mahal mahkemesi eski kararında direnmiş, davacı Hazine bu direnme kararını temyiz etmiştir.
Dava konusu yerin Belediye sınırları içerisinde kadim meranın bir bölümü olduğunda, bu yere davalının 5 yılı aşan bir süredenberi elatıp belde halkının yaralanmasına engel olduğunda bir uyuşmazlık yoktur.
Uyuşmazlığın esası, belediye sınırları içerisindeki meralarda Devlet adına Maliye Hazinesinin dava hakkı olup olmadığında toplanmaktadır.
1 - Önce, bozma ilamında, muhalefet şerhinde ve mahal mahkemesi kararında sözü edilen ve 1/9/1930 gününde yürürlüğe giren 1580 sayılı Belediye Kanununun 159. maddesi ile aynı kanunun 70. maddesinin 11. bendinin incelenmesi gerekir.
1580 sayılı Belediye Kanununun 159. maddesi ile Belediye sınırları içerisindeki meraların yalnız tasarruf, idare ve nezareti belediyelere devredilmiştir. Meraların mülkiyeti Devlet üzerinde kalmıştır. Eğer kanun vazıı meraların mülkiyetinin belediyelere devrini istese idi bunu bu madde metnine açıkça yazardı.
Örneğin; Hazineden Belediyelere devredilecek arazi ve arsalar hakkındaki 7367 sayılı Kanunun 1. maddesinin birinci fıkrasında, 775 sayılı Gecekondu Kanununun 3. maddesinin birinci fıkrasında, belirtilen taşınmazların bedelsiz olarak ilgili belediyelerin mülkiyetine geçeceği açık ve seçik olarak hükme bağlanmıştır.
Demek ki Kanun Vazıı, 1580 sayılı kanunun 159. maddesi ile, belediye sınırları içerisindeki meraların mülkiyetini belediyelere devretmemiştir.
Aynı kanunun 70. maddesinin 11. bendine göre, Belediye Meclisleri, mülkiyeti Devlete ait olan belediye sınırları içerisindeki meraların sadece yararlanma ve kullanma şekillerini değiştirebilir Mesela, meranın tümünü veya bir bölümünü mezbaha, pazar yeri veya dükkan olarak kullanılmasına karar verebilir. Hiçbir şekilde merayı özel mülkiyete çevirip satamazlar.
Muhalefet şerhi ile mahal mahkemesi kararında sözü geçen 17/5/.1934 gün ve 808 sayılı tefsir kararı, mülkiyetle değil tasarrufla ilgili olduğundan, 3/6/1959 gün ve 8/24 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı da seyrangahlarla alakalı bulunduğundan bu uyuşmazlığın çözümünde etkili olamazlar.
Farzı muhal, tefsir kararı ile İçtihadı Birleştirme kararının, bu uyuşmazlığın çözümünde etkili olduğu bir an için kabul edilse bile, bunlar Toprak ve Tarım Reformu Kanunu ile kabul edilen yeni hükümlerle meralar hakkında hukuki değerlerini yitirmişlerdir. Bunun nedenleri ileride açıklanacaktır.
Kanun vazıının amacını açıklığa kavuşturmak için, 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu ile bu kanunun bazı maddelerini değiştiren 5618 sayılı kanun, Hazineden belediyelere devredilecek arazi ve arsalar hakkındaki 7367 sayılı kanun ve 775 sayılı Gecekondu Kanununun ilgili maddeleri üzerinde durmak lazımdır.
4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kanununun 8/b ve 10. maddelerine göre, ancak kanunun belirttiği biçimde ihtiyaçtan fazla olduğu saptanan mer'a parçaları dağıtılabilir. İhtiyaçtan fazla olmayan meralara kanun vazıı dokunmamıştır.
5618 Sayılı Kanunun ek 6. maddesine göre, köy, kasaba veya şehirler halkının münferiden veya müştereken yararlanmalarına terkolunan meralar özel mülkiyete konu olamazlar.
Hazineden belediyelere devredilecek arazi ve arsalar hakkındaki 7367 sayılı Kanunun 1 ve 775 sayılı Gecekondu Kanununun 3. maddelerinin birinci fıkraları ile Hazinenin mülkiyetinde ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan arazi ve arsalardan belediye sınırları içerisinde bulunanlar belediye mülkiyetine geçirilirken bu maddelerin ikinci fıkraları ile amme hizmetine tahsis edilmiş olan yerler yani meralar birinci fıkralar hükmü dışında bırakılmışlardır.
Esasen hukuki nitelikleri itibariyle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olan meralar özel mülkiyete konu teşkil edemezler ve bunun sonucu olarak aslında özel mülkiyet düzenine tabi tutulamıyacak olan bu gibi yerlerin mülkiyetinin devredilebileceği de düşünülemez.
Açıklanan şu hükümlerle 14. Hukuk Dairesinin bozma ilamındaki sebepler yerinde görülmüştür.
II - Bu konunun Toprak ve Tarım Reformu Kanunu açısından da incelenmesi gerekir.
14. Hukuk Dairesi ile mahal mahkemesi, bu kanun hükümleri üzerinde durmamıştır. Temyiz incelemesi safhasında dahi bu hükümler üzerinde durulması zorunludur.
20/6/1972 gününde açılmış olan bu davanın duruşması devam ederken 25/6/1973 gününde kabul edilen Toprak ve Tarım Reformu Kanunu 19/7/1973 gününde yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun yürürlüğe girmesinden çok sonra 4/3/1974 gününde mahal mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, bu karar 28/5/1974 gününde 14. Hukuk Dairesince bozulmuştur.
Kamu düzeni ile ilgili olan bu kanunun alakalı hükümlerinin bu olayda uygulanması gerekir. Bunun nedenleri şu suretle açıklanabilir:
Toprak ve Tarım Reformu Kanununun 19/e ve 20. maddeleri gereğince, yurt içindeki bütün mera, yaylak ve kışlaklar bu kanunun yürürlüğe girmesiyle Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığı emrine geçmiştir.
Bunun sonucu olarak Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığı bu kanunun kendisine verdiği yetkileri kullanmış ve kullanmaktadır.
Bu kanunun gerekçesinin başlıca ilkeleri arasında yer alan 2 ve 16 numaralı bentlerinde ve 19. maddenin gerekçesi ile 25/5/1975 gün ve 1/7 sayılı İçtihadı Birleştirme kararının ilgili bölümlerinde açıklandığı veçhile, Toprak ve Tarım Reformu Kanununun 19. ve müteakip maddeleri bütün yurt topraklarında uygulanacaktır.
Toprak ve Tarım Reformu Kanununda, genel planlama ve hazırlık çalışmaları ile ilgili işler, Toprak ve Tarım Reformunun uygulanması işleminden ayrılmıştır. Reform uygulaması ile ilgili hükümler reform bölgelerinde, genel planlama ve hazırlık çalışmaları ile ilgili hükümler bütün yurtta uygulanacaktır.
Bu kanunun 134. maddesinin 2. fıkrasında; Toprak ve Tarım Reformu bölgeleri dışında mera yaylak ve kışlakların tesbit ve tahsisi zorunlu görülen köyler veya beldelerde mer'a, yaylak ve kışlakların tesbit ve tahsisi işlerinin Köyişleri Bakanlığınca yürütüleceği belirtilmektedir.
Toprak ve Tarım Reformu Kanununun mer'a, yaylak ve kışlakları tanımlayan 131. maddesi kural bir hüküm niteliğindedir.
Evvela bu maddenin gerekçesi, sonrada bu madde hükmü incelenmelidir.
131. maddenin gerekçesinde (1858 tarihli Arazi Kanunnamesine göre mera, yaylak ve kışlaklar metacık arazilerdendir. Bu gibi yerlerin rakabesinin Devlete, intifalının köy veya belde halkına ait olduğu Türk Hukukunca benimsenmiştir.
M. K.nun 641. maddesinde " menfaatı umuma ait malların işletilmesi ve kullanılması hakkında ahkamı mahsusa yaz olunur." denildiği halde hüküm gereği bugüne değin yerine getirilmemiştir.
Arazi Kanunnamesinden başka, Cumhuriyet döneminde çıkarılan bazı kanunlarda mer'a, yaylak ve kışlaklarla ilgili bir kısım hükümler bulunmakla birlikte bu konuda şimdiye kadar kapsamlı bir hukuki düzenleme yapılmış değildir.
Mera yaylak ve kışlaklarla ilgili hukuki düzenlemelerin şimdiye kadar yapılmamış olması aslında özel mülkiyete konu olamıyan bu yerlerin kısmende olsa tarıma açılması ve tarım arazisi olarak kullanılmasında etkili olmuştur.
Açıklanmaya çalışılan bu nedenler mera, yaylak ve kışlakların tesbit ve tahsisinin, korunması ve islahı ile bunlardan yararlanmanın hukuki bir düzenleme içine alınmasının zorunlu olduğunu göstermektedir.) diyor.
131. maddenin gerekçesindeki bu açıklamalar dahi belediye sınırları içerisindeki, mera, yaylak ve kışlakların mülkiyetinin Devlete ait olduğunu, bu mülkiyetin şimdiye kadar belediyelere devredilmediğini göstermektedir.
Bu kanunun 131. maddesinin (a) bendi (bir veya birkaç köy veya beldeye münferiden veya müştereken hayvanlarını otlatmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya ötedenberi bu amaçla kulanılagelen araziye mera) dendiği açıklamış, bu maddenin diğer bentlerinde yaylak ve kışlağın tanımı yapılmıştı.
Genel olarak mera, yaylak ve kışlakların hukuki durumunu açıklayan aynı Kanunun 132. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında, mera, yaylak ve kışlakların Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki menfaatı umuma ait yerlerden olduğu, bu yerlerden yararlanmanın bu kanun hükümlerine tabi bulunduğu belirtilmiştir. 163
Bu maddenin 3. fıkrasında bu kanunun uygulanmasına başlanmamış olan yerlerde 5618 sayılı Kanunun ek 3, 4 ve 5. maddeleri gereğince veya il, ilçe idare heyetlerince yapılmış olan tahsislere veya teessüs etmiş teamüllere göre, köy ve belde halkı mera, yaylak ve kışlaklardan münferiden veya müştereken eskisi gibi istifadeye devam edecekleri açıklanmıştır.
Görülüyor ki, Toprak ve Tarım Reformu Kanununun yukarıda açıklanan hükümleri ile gerekçesi ve 25/5/1975 gün ve 1/7 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı da bu görüşü teyid etmektedir.
Aynı kanunun 142. maddesinde de, tahsis amacı değiştirilmedikçe mera, yaylak ve kışlaktan bu kanunda gösterilenden başka şekilde yararlanılamayacağı, tahsis amacının değiştirilmesinin ancak bu maddede sayılan durumlarda Toprak ve Tarım Reformu bölgelerinde, Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığının, bu bölgeler dışında ise Köyişleri Bakanlığının tasvibiyle yapılabileceği hükme bağlanmıştır.
Kanun vazıı, mera, yaylak ve kışlakların tahsis amacının değiştirilmesi konusunda ülkemizin yüksek menfaatlerini ön planda tutarak açık ve seçik olan bu hükmü kabul etmekle bunlardan yararlanma ve kullanma şekillerinin gelişigüzel değiştirilmesini de önlemiştir.
Bu uyuşmazlığın çözümünde etkili olan çok önemli bir hükme değinmek gerekir. Şöyle ki; Toprak ve Tarım Reformu Kanununun kaldırılan ve uygulanmıyacak hükümlerle ilgili olan 235. maddesinin C bendinin son kısmı (bu kanun hükümlerinin uygulanmasında, yürürlükteki kanunların bu kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.) demekte, bu maddenin karşılığı olan gerekçenin 239. maddesinde de, bu kanunun yürürlüğe girmesiyle bu kanuna uymayan diğer kanun hükümlerinin yürütülemiyeceği belirtilmektedir.
Bu hüküm dahi 1580 sayılı Belediye Kanununun 159. maddesi ile aynı kanunun 70. maddesinin 11. bendinin mera, yaylak ve kışlaklar hakkında direnme kararında benimsenen yorum doğrultusunda uygulanamayacağını açıkça göstermektedir.
Bu yüzden direnme kararı Toprak ve Tarım Reformu Kanunu hükümlerine de aykırı görülmüştür.
Sonuç: Yukarıda 1 ve İİK numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı olan direnme kararının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429 uncu maddesi gereğince Bozulmasına, 26/3/1976 gününde oyçokluğuyla karar verildi.