Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E:1975/9-367
K:1976/22
T:26.01.1976
  • DEVLET GÜVENLİK MAHKEMELERİNİN GÖREVE DEVAMI
  • GİZLİ ÖRGÜTÜN DELİLLERİ
* ÖZET:1 - 1773 sayılı Yasanın Anayasa Mahkemesince iptaline ilişkin kararda, işbu iptalin yürürlük tarihi bir yıl ertelenmiş olduğuna göre, bu süre sonuna değin anılan yasa yürürlükte kalacağı gibi, Devlet Güvenlik Mahkemeleri de duruşma yaparak karar vereceklerdir.
2- İkrarlarla bu ikrarları doğrulayan tabancaların saklı bulundukları yerlerden bulunmaları, dosyadaki yazılı belgeler, İzmir Emniyetine ait özel oto numaralarını kapsayan liste gibi delillerle yasa dışı örgüt kurma suçu sabit olması karşısında beraat hükmü verilmesi doğru değildir.
(334 s. Anayasa m. 152)
(765 s. TCK. m. 141)
Sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü tesis etmeye, sosyal bir sınıfı ortadan kaldırmaya, memleket içinde müesses iktisadi ve sosyal temel nizamlarını devirmeye matuf bir örgütü kurmaya tevessül, kurmak, faaliyetlerini tanzim sevk ve idare etmek ve örgüte girmekten sanık A. Ç.... ve arkadaşlarının yapılan yargılanmaları sonunda; beraatlerine ilişkin (İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi) nden verilen 25/9/1974 günlü hüküm C.Savcısının temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesince incelenerek, 12/3/1975 gün ve 5/9 sayılı ilamiyle bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeyi kapsayan 15/7/1975 günlü son hükmün Yargıtayca incelenmesi C. Savcısı tarafından istenilmiş olduğundan dosya C. Başsavcılığının hükmün bozulması istemini bildiren 25/12/1975 gün ve 9/48 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü tesis etmeye, sosyal bir sınıfı ortadan kaldırmaya, memleket içinde 380 müesses iktisadi ve sosyal temel nizamları devirmeye matuf bir örgütü, kurmaya tevessül, kurmak, faaliyetlerini tanzim, sevk ve idare etmek, bu örgüte girmekten sanıklar A. Ç....., O.Y...., H. H. S...., M. A..., N. A... ve N. K... haklarında yapılan yargılama sonunda; sanıkların beraatlerine ilişkin olarak verilen mahkeme hükmünü özel daire; ... 2- Sanıkların amacı işçi sınıfının hakimiyetini sağlamak olan marksist ve leninist, teoriyi benimsedikleri, aralarında isteklerine ulaşmak için anlaştıkları ve bu suretle gizli bir örgüt kurdukları, kendi aralarında toplanıp önceleri sonra eylem ilkesini benimsediklerine yapacaklarını nasıl davranacaklarını konuştukları, bu konuşmalar sonunda sol yayınları temin edip bunların özetini çıkararak fikir yönünden kendilerini yetiştirdikleri eyleme girmeyi düşündükleri, bunun için gerekli olan parayı sağlamak amacı ile soygun yapma kararına vardıkları, lazım olan silahların bir kısmını temin ettikleri, silahlı eğitim de yaptıkları, hatta eylemden sonra gizlenebilecekleri yerleri dahi tesbit eyledikleri, ancak bu alanda eyleme geçmek için fırsat bulamadan yakalandıkları, sanıkların birbirini doğrulayan ve tamamlayan savunmaları, elde edilen kitaplar, notlar, silahlar ve tanık beyanları gibi delillerle sübuta ermiş, sanıkların zabıta, savcılık ve hakim huzurundaki ikrarlarını zor ve baskı altında alındığını gösterir delikle bulunmamış ve hür iradeye dayandığı anlaşılmıştır.
TCK.'nun 141. maddesindeki cemiyetten maksat iki veya daha ziyade kimselerin aynı gaye etrafında birleşmeleridir. Birleşme şeklinin önemi yoktur. Neticenin meydana gelmemiş olmasının da suçluluğu kaldırmadığı sözü edilen maddenin açık hükmü gereğidir.
Sanıkların ve tanıkların polis incelemesinden sonra C. Savcılığında ifadeleri alınmış ve bu suretle 1773 sayılı Kanunun 15. maddesi hükmünün de yerine getirildiği görülmüş; kaldı ki bu usul noksanlığının beraat gerekçesi olamayacağı ve gerekirse tamamlanmasının istenebileceği de düşünülmeden sanıkların sübuta eren eylemlerinden dolayı beraatlerine ve,
3- Elde edilen kitaplar arasında Bakanlar Kurulunca yasaklanan veya mahkemelerce toplatılmasına karar verilmiş kitaplar bulunup bulunmadığı araştırılmadan hepsinin iadesine,
Karar verilmesini, yasaya aykırı bularak bozmuş, mahkeme ise bazı gerekçelerle evvelki kararında direnmeye oyçokluğuyla karar vermiştir.1 - Direnme hükmünün esas yönünden incelenmesine geçilmeden, Genel Kumlu oluşturan bir kısım üyler 26/6/1973 günlü 1773 381 sayılı "Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kuruluş ve yargılama usulleri hakkında Kanun'un Anayasa Mahkemesinin 11/Ekim/1975 gün 15380 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan, 6/5/1975 gün ve esas: 1974-35 karar, 1975/126 sayılı kararlarıyla tümünün biçim yönünden iptaline karar verdiğine değinerek, kararda Anayasanın 152. maddesinin 3. fıkrası gereğince iptal hükmünün yürürlüğe girmesi için verilmiş olan bir yıllık sürenin, iptal edilmiş bir yasanın uygulamada kalmasına olanak verip vermiyeceği açısından tartışma açılıp konunun ön mesele olarak Mi ve karara bağlanmasını istemeleri üzerine:
Tartışılacak konu, Anayasa Mahkemesince iptal edilen kanunla ilgili kararın yürürlüğe gireceği tarihin, Anayasanın 152. maddesinin 3. fıkrası gereğince ayrıca kararlaştırılması halinde verilen süre devamınca iptal edilen kanunun uygulanıp, uygulanmıyacağının saptanmasından ibarettir.
Konuyla ilgili kronolojik incelemede: Anayasa tasarısının Temsilciler Meclisine sunuluş gerekçesiyle, maddeye ait gerekçelerde aydınlatıcı bir izahata rastlanılmadığı, görülmektedir.
Ancak, maddelerin müzakeresi sırasında, bir üyenin sorusuna Anayasa Komisyon sözcüleri tarafından verilen (Temsilciler Meclisi Tutanak Dergisi, sahife: 221 - Komisyon sözcüsü Nurettin Ardıçoğlu, keza T. M. Tutanak Dergisi sahife: 225, Komisyon sözcüsü Muammer Aksoy) cevaplarda sürenin bir kanun boşluğuna mani olunmak için konulduğu, bunda Anayasaya aykırı bir kanunu vatandaşlara uygulamak amacı güdülmediği, bu devre içinde dahi, "defi davası" açılmasının caiz olacağı, açıklanmıştır.
Diğer taraftan Anayasa Mahkemesinin kuruluşu ve Yargılama Usullerin hakkında 22/4/1962 günlü 44 sayılı kanunun 152. maddeye paralel hükmü ihtiva eden 50. maddesinin sevk gerekçesinde "bir ceza hükmünün yürürlükten kalkması halinde yapılacak işlem yoktur. Zira ceza prensiplerine göre kanunsuz şuç ve ceza olamaz. Binaenaleyh maddenin tedvininde bu anlayışın suça mevzu teşkil eyleyen sahalara sirayeti kat'iyen düşünülmemiştir, denildikten sonra "bazı ana kaideler yaz eden kanunların iptalinde cemiyet nizamsiz ve başı boş kalacaktır" görüşuyle hükmün yürürlüğe gireceği tarihin ayrıca tesbit edileceği belirtilmiştir.
Böylece her iki kanun açısından yetkisi yasama organlarınca, iptal edilen kanunun, Anayasa Mahkemesinin ayrı bir tarih tesbiti 382 halinde hükmün bu tarihden geçerli olduğu görüşünün benimsendiği, anlaşılmaktadır. Zira defi davası ancak yürürlükte ki bir kanunla ilgili olarak açılabileceğine göre Anayasa Komisyon sözcülerinin de aynı görüşü paylaştıkları cevaplarının karşıt manasından çıkarılabilecektir.
Konuya açıklık getirmesi yönünden Anayasa Mahkemesinin de görüşünün araştırılmasında yarar bulunmaktadır.
Anayasa Mahkemesi 11/10/1975 günlü Resmi Gazete'de yayınlanan 35 - 126 sayılı iptal kararının süre verilmesini öngören gerekçesinde aynen "1773 sayılı Yasanın iptal edilmesinin bir boşluk oluşturduğu ve bu boşluğun kamu düzenine ve güvenine ters yönden etki yapacağı ortadadır. Bu nedenle iptal hükmünün kararın Resmi Gazete'de yayınlandığı günden başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi yerinde olacaktır" denildiği;
Keza anılan mahkeme 22/Ekim/1975 günlü Resmi Gazete'de yayınlanan 14 - 170 sayılı bir diğer kararında (1974 - 35 sayılı iştede Anayasa Mahkemesi 1773 sayılı Kanunun 9. maddesini hemen yürürlükten kaldırmadaki sakıncanın kararın yayınlanmasından başlayarak bir sene yürürlükte bırakılmasından doğacak sakıncadan daha büyük olacağı görüşünü benimsemiştir. Böyle bir iptal kararı varken esasın incelenmesi sürdürülerek olayla sınırlı ve yalnız tarafları bağlayıcı da olsa ikinci kez iptale, ya da tersine kuralın ne şekil ve ne de eşas yönünden Anayasaya aykırı olmadığına karar verilmesi çelişkili durumlar yaratabilir) şeklinde açıkladığı görüşle, iptal edilen Kanunun yürürlükte kalacağını kabule, kendisine tanınan yetkiyi kullanırken Ceza Hükümlerini ihtiva eden bir yasa ile usuli genel kurallar getiren bir yasa ayırımına dahi girişmemiştir.
Nitekim 171 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşü hürriyeti hakkındaki kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin 1742 sayılı Yasanın biçim yönünden iptaline ilişkin 14/3/1974 gün ve 33-9 sayılı karara muhalif kalan Başkan vekili A. Givda'nın (... içerdiği ceza yaptırımları ile birlikte daha altı ay uygulama alanında bırakılması...) şeklinde açıkladığı görüşlerle mahkemenin genel görüşünü dile getirdiği anlaşılmaktadır.
Aynı şekilde Anayasa Mahkemesi Emekli Üyesi A. Şeref H... "Anayasa ve Anayasa Mahkemesi" adlı yapıtının 259. sahifesinde konuyu ele alıp Temsilciler Meclisindeki konuşmalara değinerek (bu açıklamaya göre söz konusu durumda şartları gerçekleştiği takdirde itiraz yoluna başvurmak mümkün olacaktır.) tarzındaki görüşü benimsemiştir.
Böylece Anayasa Mahkemesinin görüşü açısından; erteleme kararının yalnız yasa koyucuya hitap etmeyip, uygulama alanında da devamını sürdüreceğinin kabul edildiği açıktır.
Yargıtay'ın münhasıran bu konuyu eleştiren kararlarına rastlanmamakla beraber,
Mehakim teşkilatına ait ahkamın muaddel 469 sayılı kanunun iptaline rağmen, Anayasa Mahkemesince iptal hükmünün yürürlüğe girmesine ilişkin tesbit ettiği süre içinde, mahkeme başkatiplerinin C. Savcılığı ve sorgu Hakimliği görevini yerine getirdikleri,
171 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşü hürriyeti hakkındaki Kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin 1742 sayılı kanun iptal edilmiş ve iptal edilen hükümleri arasında ceza yaptırımları da bulunmuş olduğu halde, Anayasa Mahkemesince verilen süre içinde uygulama alanında bırakıldığı,
Keza 931 sayılı İş Kanunun iptali cihetine gidilmiş olmakla beraber hükmün yürürlüğe girmesi için verilen süre zarfında yapılan uygulamaları benimsemek suretiyle, Anayasa Mahkemesince yukarda açıklanan görüşe paralel bir tercih yaptığı saptanmıştır.
Doktirindeki duruma gelince: Anayasa hukuku ile ilgili bir çok öğretim üyelerinin eserlerinde bu konunun yeterince işlenmediği,
Yalnız Doçent Dr. Metin Kıratlı'nın (Anayasa Yargısında somut norm denetimi) adlı yapıtının 78 ve 185. sahifelerinde ( teorik olarak, iptal hükmü yürürlüğe girinceye kadar iptal edilen Kanunun uygulamasına devam edilecektir. Fakat bu hM bakılmakta olan bir dava sırasında, tarafların Anayasaya aykırılık iddiasında bulunmasına engel teşkil etmez) tezinin benimsendiği;
İstanbul Ü. Hukuk Fakültesi yayınlarından Dr. Servet Armağan'a ait (Anayasa Mahkememizde Kazal Murakabe Sistemi) adlı doktora tezinde 136 ve 137 sahifelerde iptal hükmünün yürürlüğe girmesi için süre tesbit edilen halde, iptal edilen kanunun uygulanabileceği, ancak bu devre içinde defan Anayasaya aykırı olduğu itirazında bulunabileceği görüşü kabul edilmiştir.
Bu suretle doktirin ve uygulama alanından alınan çeşitli örneklerle konunun incelenmesi sonucu; Anayasanın 152. maddesinin 3. fıkrası uygulanarak iptal hükmünün yürürlüğe girmesi için süre 384 verilen hallerde, iptal edilen kanun hükmünün süre sonuna değin uygulama alanında kalacağı, süre saptanırken iptal hükmünün ceza hükümlerine ait olması halinde bu konudaki prensiplerin dikkate alınması sorumluluğunun Anayasa Mahkemesinin görevine dahil bulunduğu gibi yukarıda örnek olarak gösterilen 22/10/1975 günlü Anayasa Mahkemesi kararında geçtiği üzere ikinci ve müteakip defi yoluyla açılacak davalarda karar verilmeyeceğinin kabulü dahi varılan sonucu etkilemeyecektir. Diğer taraftan Anayasanın 22/9/ 1971 günlü 488 sayılı Kanunla değişik 152. maddesinin 3. fıkrasındaki " Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırır" cümlesindeki (yürürlüğe girme) sözcüğüne yalnız yasama organına hitap ettiği şeklinde tek yanlı bir anlam vermenin yorum tekniği ve hukuksal açıdan mümkün görülmiyeceği de açıktır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle 1773 sayılı yasanın Anayasa Mahkemesince saptanan süre sonuna değin yürürlükte bulunduğuna ve sonuç olarak bu kanunla kurulmuş olan Devlet Güvenlik Mahkemelerinin duruşma yapıp karar vermeğe yetkili bulunduklarına;
45 üyeden oluşan Ceza Genel Kurulunda, üyelerden A. Ö. Egesel, A. S. Selçuk, M. Sungur ve V. Artuç'un; Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkındaki 1773 sayılı yasa Anayasa Mahkemesinin 6/5/1975 gün ve 35/126 sayılı kararı ile biçim yönünden iptal edilmiş, ancak iptal hükmünün kararın Resmi Gazete'de yayınlandığı günden başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi kabul olunmuştur. Buna göre 11/10/1975 günlü Resmi Gazete'de yayınlanan iptal kararı 11/10/1976 gününde yürürlüğe girecektir.
1961 Anayasasının 20/9/1971 gün ve 1488 sayılı yasa ile değiştirilen 147. maddesine göre Anayasa Mahkemesi, Kanunların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüklerinin Anayasa'ya, Anayasa değişiklerinin de Anayasa'da gösterilen şekil şartlarına uygunluğunu denetlemekle görevlidir.
Anayasanın 147. maddesinin bu hükmüne göre ilk bakışta Anayasa Mahkemesince biçim yönünden iptal edilen bir yasa ile biçim yönünden Anayasaya uygun bulunan bir Anayasa değişikliği yasasının esas yönünden Anayasa'ya aykırı olmaları halinde bu aykırılığın denetimi Anayasa Mahkemesinin görevi dışında kalmakta ve bunun doğal sonucu olarakta birinci halde gerek biçim ve gerekse esas yönünden Anayasa aykırı olan bir yasa Anayasa Mahkemesinin yürürlüğü erteleme tarihine, ikinci halde de Anayasaya aykırı olan bir Anayasa değişikliği yasası bu sakatlıklarına rağmen Türkiye Büyük Millet meclisince değiştirilmesi veya yürürlükten kaldırılması tarihine kadar yürürlükte kalacaklardır. Bu durum Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında belirlenen "Hukuk Devleti" ilkesine aykırıdır.
Gerçekten "Anayasa' da çelişmeme esastır. Anayasa'ya aykırı olduğu Anayasa Mahkemesince kabul ve ilan edilmiş bir kanunun bu hali ile daha bir süre yürürlükte kalacağını, Anayasanın kabul etmesi çelişmedir. (Prof. F. Erem, Cumhuriyet 18/12/1975 gün ve 18455)
Gerek yetkili mercilerin iptal davası açmamaları ve gerekse yukarıda belirlenen özel durumlar nedeniyle yürürlükte gibi görünen yasların uygulama sırasında özellikle mahkemeler ve Yargıtay açısından inceleme olanağı vardır.
Anayasanın değiştirilen 151. maddesi ile Anayasa Mahkemesinin açılan iptal davasını belli süre içerisinde karara bağlayamaması halinde mahkemenin Anayaşaya aykırılık iddiasını kendi kanısına göre çözümleyeceği esası kabul olunmuştur. Bu kural Anayasaya aykırılığın Anayasa Mahkemesi dışındaki kuruluşlar tarafından da incelenebileceğini göstermektedir.
Dava konusu 1773, sayılı yasa esas yönünden de Anayasa'nın 2. maddesi dışında 4, 7, 32, 132, 134 ve 136. maddelerine de aykırıdır.
Anayasanın 152. maddelerindeki iptal hükmünün yürürlüğe girmesi süresine gelince; bu maddeye Anayasa'ya aykırılığı, Anayasa Mahkemesi kararı ile saptanan bir yasanın bu sakat haliyle bir süre daha uygulanabileceği anlamı verilemez. Gerçekten, Anayasanın Temsilciler meclisindeki müzakeresi sırasında bir soruya komisyon sözcüsünün verdiği bu altı aylık müddetin konulmasının sebebi, iptal sebebiyle bir kanun boşluğuna mani olmak içindir. Yoksa, Anayasaya aykırı bir kanunu vatandaşlara tatbik için değil; (Prof. H. V. Velidedeoğlu Cumhuriyet 9/1 / 1976 tarih ve 18477) şeklindeki yanıtta bunu doğrulamaktadır. Bir yıllık süre, çıkarılan yasanın iptal edildiği kendisine duyurulan Yasama meclisinin yeniden kanun çıkarması ve 1773 sayılı Yasanın vücut verdiği kuruluşların tasfiyesi içindir.
Ve nihayet iptal kararından sonra karar verme yetkileri bu kadar tartışmalı olan mahkemelerin verecekleri idam hükümlerinin de nasıl infaz edilebileceği ayrı bir sorundur.
Bu durum karşısında iptal kararından sonra Devlet Güvenlik Mahkemelerinin 11/10/1976 gününe kadar hukuki varlıkları varsayılabilir ise de karar verme yetkisinden yoksun kalmış bulundukları ve bu nedenle hükmün bozulması yolunda ki;
Aykırı oylara karşı 41 oyla karar verildikten sonra esasın incelenmesine geçildi:
2 - A) Sanıkların Marksist ve Leninist ideolojiye bağlı olarak sosyal bir sınırın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü sağlamak amacı ile yasa dışı, cemiyet kurdukları, hazırlık soruşturması sırasında zabıta, C. Savcısı ve mahkeme yedek Hakimliğindeki açık ikrarları ve bu ikrarları doğrulayan iki adet tabancanın sakladıkları yerden bulunması, dosyada mevcut yazılı belgeler ve İzmir Emniyetine ait özel plakalı oto numaralarını taşıyan liste ile sabit olduğu halde,
Tutuklanmalarından sonra salıverilmeleri için cezaevinden verdikleri 24/9/1973 ve 25/9/1973 günlü dilekçelerinde, hiç birisi dövüldüklerinden söz etmemiş, aksine sanık N. Aykanlı, (zabıta, C. Savcısı ve yedek hakimdeki samimi ifadelerimden de anlaşılacağı üzere...) diyerek dilekçesine başlamış olmasına ve mahkemece yapılan ilk iki celsede usul yönünden ileri sürülen istekler bir engel teşkil etmediği halde, cebir ve tazyike maruz kaldıklarından bahsetmemiş bulunmalarına göre, sonradan ileri sürdükleri ve hiç bir delille doğrulanmadığı gibi dosya muhtevasına da aykırı düşen savunmalarının kabulünde isabet bulunmamış ve,
Mahkemelerce zoralımına karar verilen veya Bakanlar 'Kurulunca yurda sokulması yasaklanmış bulunan gazete, dergi, kitap ve broşürler nerede ve kimin elinde bulunursa bulunsun, zoralıma tabi olduğu, aksi halde kesinleşmiş kararların infaz edilmemesi gibi bir sonuç doğuracağı düşünülmeden özel mülkiyetten söz edilerek zoralım hükümlerinin uygulanmaması yasaya aykırı görülmüştür.
Bu itibarla C. Savcısının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir. B) Çoğunluğa karşı olan görüş ise; Üye A. Ö. Egesel: Dosya ve toplanan delillere Devlet Güvenlik Mahkemeleri görevine giren bir suçtan hazırlık kovuşturması, 1773 sayılı Kanunun 15. maddesine göre bu mahkeme savcıları tarafından yürütülecekken emniyetce uzun süre sanıkların nezaret altında bulundurularak tahkikatın yapılması ve yedek hakimlikte ifadeleri alınırken bile yine 387 polis nezaretinde bulunmaları sanıkların hazırlıkta hakim huzurunda. bile baskı altında tutulduklarını izah etmesine ve böylece bu ikrarların kerhe davalı olduğu yolundaki savunmayı doğrulamasına, kaldı ki eylemde 141. maddede sözü edilen bir cemiyetin varlığından da söz edilemeyeceğine, bahse konu kitapların kişi malı oluşuna ve sanıklar hakkında beraat kararı verilmesine ve direnme kararında gösterilen sair gerekçelere göre yerinde görüldüğünden hükmün onanmasına karar verilmesi yolunda oy kullanmışdır.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle tebliğnamedeki istek gibi direnme hükmünün bozulmasına, 26/1/1976 günü A. Ö. Egesel'ce verilen bir aykırı oya karşı usül tartışmasına ve oylamasına iştirak edip, esasın görüşülmesi sırasında bulunmayan A. P. Gözübüyük, V. İnanç, R. Denker, M. Yüzbaşıoğlu ve A. Kavalalı'ların dışında 39 üyenin oyları ile ve üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini