 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1975/1-10
K: 1975/25
T: 10.2.1975
1412/m.1,163,171
Adam öldürmekten sanık, M.A.A. ve bu suça yardımdan sanık Y.D. ve H.A.nın yapılan yargılamaları sonunda; bunlardan sanık M.A.A suç tarihinde 15 yaşını bitirmediğinden suçlarının 1803 sayılı Af Kanununun 4/A maddeleri uyarınca hakkında açılan kamu davasının ortadan kaldırılmasına diğer sanıkların beraetlerine ilişkin Çankırı Ağır Ceza Mahkemesi'nden verilen 11.6.1974 günlü hüküm katılanın temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince incelenerek 8.10.1974 gün ve 3806/4698 sayılı ilamiyle bozulup yerine geri çevrilmiştir.
İlk hükümde direnmeyi kapsayan 28.11.1974 günlü son hükmün Yargıtay'ca incelenmesinde katılan tarafından istenilmiş evvelce koşulu da yerine getirilmiş olduğundan dosya C.Başsavcılığının hükmün bozulması istemini bildiren 23.1.1975 gün ve 1/88 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Öldürmek ve bu suça yardım ve iştirakten sanık M.A.A., Y.D. ve H.A. haklarında Orta C.Savcılığınca düzenlenen iddianame ile açılan kamu davası üzerine Çankırı Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan yargılamaları sonunda; beraetlerine ilişkin olarak verilen kararı özel daire, Ağır Ceza Mahkemesi'ne nezdindeki C.Savcısının dava açabileceği Meriyet Kanununun teşkilat ve usule ilişkin 25 ve onu takip eden maddeleri gereği olduğu CMUK.nun 171. maddesinde yapılan değişikliğin bu ilkeyi değiştirmediği gözetilmeden Orta C.Savcılığının 13.12.1974 günlü iddianamesine dayanılarak duruşma açılıp yazılı şekilde hüküm kurulmasını yasaya aykırı bularak bozmuş, mahkemece ise bazı gerekçeler ile evvelki kararında direnmiştir.
1 - CMUK.nun 171. maddesinin ilk fıkrası Ağır Ceza işlerinde ilk tahkikatın mecburiliği kaidesini koymuşken 1696 sayılı yasa ile bu madde değiştirilerek bu ilke kaldırılmış ve cürümlerde C.Savcısı lüzum görürse talebi üzerine ilk soruşturma yapılacağı kabul edildikten sonra 2. fıkrasında suçun önemi, dağınıklığı ve delillerin korunup toplanması hakim tarafından soruşturma yapılmasını gerekli kılıyorsa C.Savcısı ilk soruşturmanın yapılmasını isteyeceği esası getirilmiştir.
Bu önemli prensip değişikliğinin 1696 sayılı kanunun 171. maddeyi değiştiren 26. maddesinin gerekçesinde suçun delilleri karartılmadan toplanması veya suçsuz kimselerin açık duruşmalara çıkarılmaması ve açık oturumlarda delilleri toplamak zoru ile davaların gecikmelerden korunması gibi önemli nedenlerin ilk tahkikatın yapılmasını lüzumlu ve zaruri kılmakla beraber bir işte deliller gereği kadar elde edilmiş ve sanığın duruşmaya çıkarılmasına yeter delil bulunmuş ise; artık ilk tahkikatın yapılmasının lüzumu olmadığı belirterek maddedeki ilk soruşturma mecburiyetinin kaldırıldığı ve bunun lüzumunun takdiri C.Savcısına bırakıldığı ve ancak C.Savcısına bu yetkinin ölçüsüz olarak verilmediği suçun önemi ve şumulü ve delillerin karartılmadan korunması ve toplanması bir hakimin işe el koyarak gizli bir tahkikat yapmasını gerektirdiğinde ilk tahkikat isteme yetkisini kullanacağını belirtmektedir.
Değiştiren madde gerekçesiyle birlikte incelendiğinde, C.Savcısına kaza sınırları dışındaki bir mahkemeye dava açma yetkisi tanınmadığı görülmektedir.
825 sayılı Ceza Kanunun Mevkii Meriyete Vaz'ına müteallik kanunun 25/2. maddesi mahkemeleri Sulh ve Asliye olmak üzere ikiye ayırmış ve aynı kanunun 27/1. maddesi ise usulün 421. maddesinde yazılı cürümlere ( Ağır Cezalı ) ait davaları gören Asliye Mahkemeleri'nin ceza daireleri teşekkül tarzını açıklamıştır.
Sözü edilen yasanın 28. maddesinde her Asliye Mahkemesi nezdinde ( buna ağır ceza işlerini gören dairelerde dahildir ) bir C.Savcısı ve lüzumu kadar Sorgu Hakimi ve C.Savcı yardımcı bulunacağı ve bu maddenin ikinci fıkrasında ağır ceza davalarını görmekle mükellef daire nezdindeki C.Savcısının o mahkemenin adliye vekaletince tayin olunacak daireyi kazası dahilindeki C.Savcıları üzerinde nezaret hakkı olduğu belirtilmiştir.
C.Savcılarının atanmalarında da yetkilerinin bulunduğu yargı sınırlariyle kayıtlı olduğu bir yasa gereğidir.
Bu duruma göre her Asliye Mahkemesi nezdindeki C.Savcsının yetkisi bağlı bulunduğu bu mahkemenin kaza sınırlariyle mahduttur. Bu ilkeden hareket edince de her C.Savcısının ancak bağlı bulunduğu mahkemeye dava açabileceği açıklık kabildir. Aksi takdirde C.Savcısı davayı takiple de yükümlü olduğundan Ağır Cea Mahkemesi'ne açtığı davayı kovuşturmaya da yetkisinin mevcudiyeti kabul edilecektir ki bu hal, Meriyet Kanunun yukarıda açıklanan maddelerinde esasları belirtilen kaza hakkının bir anlamda genişletilmesi demektir. Bu durum ise, kamu düzeni ilkesinin bozulmasına müncer olacağından ve kamu düzeni ise, mücerret sürat sağlanması için feda edilemeyeceğinden ve C.Savcılarının görevlerinde de bir takım tedahüllere sebep teşkil edeceğinden usule ve yasaya aykırı olur.
Bu cümleden olarak kaçakçılık suçları ile ilgili 1918 sayılı kanunun 58. maddesinde ( bu kanun hükümlerine muhalefet edenler hakkında yapılacak tahkikat ve takibat 3005 sayılı kanunun 1. maddesinin "a" bendinde mahal ve aynı kanunun 4. maddesinde yazılı zaman kayıtlarına bakılmaksızın mezkür kanun hükümlerine tevfikan icra olunur denilmiş bu tür davalarda açıkca ilk tahkikat kaldırılarak davanın iddianame ile Ağır Ceza Mahkemesi'ne açılacağı ifade olunduğu gibi uyuşturucu maddelere ilişkin cürümlere ve yeni kurulan Devlet Güvenlik Mahkemeleri görevlerine giren suçlarda da takip edilen prensip ve usul hep budur. Ve hiç bir ilçe C.Savcısı bu hallerde bu mahkemelerin kaza çevrelerinde bulunsalar dahi kendi sınırları dışındaki Ağır Ceza Mahkemeler'ine dava açamamaktadırlar ve öteden beri uygulamalarda hep bu yoldadır.
Ağır Cezalı işlerde ademi takip kararı vermek ve talepname ile dava açmak C.Savcısının kanundan görevi cümlesinden olduğundan mücerret bu yetkileri gerekçe yapılarak aynı işlerde İlçe C. Savcısının Ağır Ceza mahkemesine doğrudan dava açabileceği düşüncesi iltifata şayan olamaz.
Bu gerekçeler karşısında Usulün 171. maddesindeki değişikliğin ancak Ağır Ceza Mahkemesi'ne nezdindeki C. Savcısına dava açabilme yetkisini verdiğinin kabulü zorunludur. Diğer tabirle sözü edilen maddedeki C.Savcısı ancak bu Ağır Ceza Mahkemesi nezdindeki C.Savcısıdır. Kaldıki değişik 171. madde ilçe savcılarına yetkilerini genişleten bir hükümde getirmemiştir.
Bu itibarla müdahalin temyiz itirazlarını kabülu ile direnme hükmünün bu sebepten bozulmasına karar verilmelidir.
2 - Çoğunluğa karşı olan görüş ise usulün 171. madesindeki değişiklikten güdülen amacın işi basite irca ve süratı temin ve bu esasa nazaranda aslolanın ilk tahkikatın yapılmaması olmasına buna göre Ağır Cezalı bir suç işlendiği halde C.Savcısının kovuşturmayı yaparak delil yoksa ademi takip kararı vereceğine ve varsa davayı vazifeli mahkemeye açması icabedeceğine Meriyet Kanununun 28. maddesinde zikredilen Ağır Ceza Savcısının yetkisinin nihayet diğer savcılar üzerinde bir nezaret hakkından ibaret bulunmasına bunun kaza hakkı anlamına gelemeyeceğine delilleri en iyi takdir edecek ve vasfı belirtecek olan C.Savcısının işin tahkikatını yapan İlçe savcısı olacağına göre direnme hükmü yerinde olduğundan işin esası görüşülmek üzere dosyanın özel daireye tevdiine karar verilmesi gerektiği yolundadır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle tebliğnamedeki düşünce gibi direnme hükmünün sair cihetleri incelenmeksizin bu yönden bozulmasına depo parasının geri verilmesine 10.2.1975 gününde üçte ikiyi geçen çoğunlukla karar verildi.