 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 1975/179
K: 1975/192
T: 14.07.1975
DAVA : Kasten adam öldürmeğe teşebbüsten sanık F.A'nın yapılan yargılanması sonunda; eylemin silahla yaralamak vasfına dönüştüğünden ve 1773 sayılı Kanunun 9. maddesinin kapsamı dışında kaldığından bahisle görevsizliğe ve (Altındağ) Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderilmek üzere dosyanın C. Savcılığına gönderilmesine ilişkin (Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinden) verilen 15.5.1975 günlü hüküm, Yargıtay 9. Ceza Dairesince incelenerek tebliğnamenin reddine dair verilen 24.6.1975 gün ve 24/26 sayılı ilama karşı C. Başsavcılığınca 9. Ceza Dairesinin kararının kaldırılarak hükmün bozulması ve Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'in görevsizlik kararının kaldırılması istemini bildiren 1.7.1975 gün ve 9/25 sayılı itiraz yazısiyle dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulun'ca okundu, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Adam öldürmeye teşebbüsten sanık F.A'nın hakkında Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'nden yapılan yargılama sonunda : Sanığa isnat olunan öldürmeye teşebbüs eylemi TCK.nun 456/1-1457/1 maddelerine mümas müessir fiil mahiyetinde görüldüğünden ve 1773 sayılı kanunun 9/B maddesi şümulünde olmayan bu suçun mahkemenin görevi dışında ve Altındağ Asliye Ceza Mahkemesinin görevine girdiğinden vazifesizliğine ilişkin karar verdiği ve bu karara vaki itirazın İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce de reddine karar verildiği ve bu red kararının kesinleşmesi karşısında Adalet Bakanlığının 13.6.1975 günlü 21485 sayılı yazılı emirlerine istinaden Yargıtay C. Başsavcılığı tebliğnamesiyle gönderildiği Yargıtay 9. Ceza Dairesi de, 24.6.1975 gün ve 2426 sayı ile ve çoğunlukla yazılı emre dayanan tebliğnamenin reddine karar verdiği anlaşılmaktadır.
C. Başsavcılığı yazılı itirazında özetle :
1 - Görev, usul Kanunlarına göre eylemin niteliği ile belirlenmiştir. Bu niteliğin yargılama sırasında değişmesi göreve etkili olabilir, usulün 257. maddesi hükmüne göre eylem bakımından kamu davasının konusu ile hükmün konusu arasındaki bağıntı bozulmamalıdır, bu genel ilkedir. Bu nedenle mahkemenin iddianame ile bağlı bulunması kuralını sonuç açısından değerlendirmek gerekir. Olayda eylem Devlet güvenliğini ilgilendirir nitelikte kasten adam öldürme biçiminde belirtilmiş olmasına göre davanın açılışı görev yönünden usule uygundur.
2 - Usulün 7. maddesi hükmü davanın her safhasında verilecek görevsizlik kararları aşağı dereceli mahkemenin yukarı dereceli mahkemelere ilişkin suçlar hakkında vereceği kararlar içindir. Usulün 262. maddesine göre ve koşulu varsa davaya yukarı dereceli mahkemede bakılıyorsa bu mahkeme görevli imişçesine yargılamayı sürdürecektir. Şart şu ki mahkeme işin başında duruşmadan önce görevli olmadığını anlarsa görevsizlik kararını yine verebilecektir. Olayda ise esas hakkında mütalaa alındıktan sonra görevlizlik kararı ile dava aşağı dereceli biri mahkemeye tevdi edilmiştir. Böylece kamu davası konusu ile hüküm konusu arasındaki bağlantı bozulmakla ve usulün 262. maddesi ihlal edilmektedir.
3 - Genel Nitelikte olan bu kuralın Devlet Güvenlik Mahkemelerinde de uygulanmasını engelleyici bir hüküm yoktur. Aksine 1773 sayılı Kanunun 11. maddesi yasanın özel hükümlerini saklı tutarak usulün genel hükümlerinin bu mahkemelerde de uygulanacağı yolundadır. Devlet Güvenlik Mahkemelerinin yukarı dereceli bir mahkeme olarak sanığa güvence sağladığı da bir gerçektir. 4 - Bu mahkemelerin kararlarını incelemek üzere Yargıtay'da özel bir daire kurulması Anayasanın da öngördüğü özel bir yargı denetim yöntemidir ve dairenin bu kabulü özel denetim olanağını da ortadan kaldırır. Bu itibarla 9. Ceza Dairesinin 24.6.1975 gün ve 24/26 sayılı kararının itiraz yoluyla kaldırılmasına ve İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesinin itirazın reddine ilişkin kararının bozulmasına ve Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi görevsizlik kararının da kaldırılmasına karar verilmesi istenilmiştir.
1 - 1773 sayılı Kanunun 9/A maddesinde sayılan suçlar hiçbir şarta bağlı olmaksızın Devlet Güvenlik Mahkemesinin görevine dahil ise de aynı yasanın 9/B maddesine giren suçların bu mahkemelerde görülebilmesinin Devletin Ülkesi ve milleti ile bütünlüğü, hür demokratik düzen ve nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyet aleyhine işlendikleri ve doğrudan doğruya Devlet Güvenliğini ilgilendirmeleri koşuluna bağlı olmasına, sınırlı yetkileri olan bu mahkemelerin sür'at ve ihtisaslaşma yüzünden bu kabil davalara bakmasının öngörülmesine, böylece sözü geçen bu bendde sayılmayan bir eylemin Devlet Güvenliğini ilgilendirmediğinin kabulü kanuni bir mecburiyet olmasına, bu kanunun 11. maddesi sarahatına nazaran usulün 262. maddesinin ancak görevine giren suçlarda uygulanabileceğine, Devlet Güvenlik mahkemesine açılan davanın yargılamanın son safhasında suç vasfının değiştiği ve bu halde de eylemin 1773 sayılı Kanunun 9/B bendinde yazılı olmayan bir suç bulunduğu takdirde de olayımızda olduğu gibi esasen mahdut yetkili olan ve görev sınırları Anayasanın 136. maddesinde belirtilen bu mahkemenin işi karara bağlanmasına özellikle bu kanunun kuruluş gerekçesinin engel teşkil etmesine, aynı kanunun 9. maddesinin (C) bendinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi kararı gerekçesinin bu mahkemelerin ancak görevlerine girdiği açıkça belli olan suçlara bakabileceği dışında kalan işlemlere bakmasına yasa gerekçesinin engel bulunduğu yolundaki görüşü doğrulamasına, ilk derece mahkemesine gelen dosyanın bu mahkemece kendi bünyesinde yüksek görevli mahkemeye tevdii gerektiği yolunda bir karar vermesine Devlet Güvenlik Mahkemesi görevsizlik kararının önleyici bir nitelik taşıdığının söz konusu olamayacağına, Devlet Güvenlik Mahkemesi görevsizlik kararının eylemin Devlet GÜvenliğini ililendirmediğinin de tartışılmasına, esasa giridikten sonra dosyanın dün dereceli mahkemeye gönderilemiyeceği kuralının genel mahkemelerde geçerli olmasına, aksi kabul edilir ve mahdut yetkili özel bir kuruluş olan bu mahkemelerin bu kabil hallerde vazifesizlik kararı vermemesi benimsenirse bunun bir anlamda mahkemenin görev sınırını genişletmek demek olacağına ve aynı zamanda Anayasının 32. maddesinde örgörülen (her sanık tabii hakim huzurunda yargılanır) prensibinden de uzaklaşılmasını gerektireceğine göre vazifesizlik kararı ve onun onanmasına ilişkin özel daire ilamı usule ve yasaya uygun bulunmaktadır.
Bu itibarla C. Başsavcılık yazılı itirazının reddine karar verilmelidir.
2 - Çoğunluğa karşı olan görüş ise; Devlet Güvenlik Mahkemesi kararında eylemin 1773 sayılı Kanunun 9/B maddesinde mevcut koşulların bulunduğu ve Devlet Güvenliğini ilgilendirdiği hususunun; davayı kabul ederek sonuçlandırılmasından, ancak öldürmeye teşebbüs eyleminin sözü edilen Kanunun 9/B maddesinde sayılmayan 456 ve 457. maddelerin şümulünde kaldığı,vasfın bu yolda değiştiği sonucuna vardıktan sonra eylemin Devlet Güvenliğini ilgilendirmediği gerekçelerini ileri sürülmesinden anlaşılmasına, Devlet Güvenliğini ilgilendirmiyor diyen bir mahkemenin eylemin vasfını değiştirmeden görevsizlik kararı vermesinin gerekmesine ve esasen normal yolun da bu olmasına, eylemin sonradan vasfının değişmesi söz konusu olduğu hallerde Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin işin esasına ilişkin karar veremiyeceğine dair 1773 sayılı Kanunda bir hüküm bulunmamasına, kaldı ki sevk maddesine nazaran bu davaya Sulh Ceza Mahkemesi'nin bakmasına kanuni imkan da bulunmamasına ve bu kabil hallerde Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin ilk derece mahkemelerinin suçun vasfını zorlayıcı nitelikte bir karar da veremiyeceğine, 1773 sayılı Kanunun iptal edilen 9/C maddesinin bağlı suçlar hakkında olmasına ve Anayasa Mahkemesinin bu bendi iptal gerekçesinin, aynı maddenin B bendinde sayılan ve Devletin ülkesiyle bütünlük ve güvenliği ile ilgili suçlarda bir çözüm sağlıyamayacağından, Devlet Güvenlik Mahkemelerinde suçun Devlet Güvenliğini ilgilendirmediği hakkında her aşamada karar vermesi kabil ise de eylemin esasen Devlet Güvenliğini ilgilendirdiği, ancak vasıf değişmesi ile uygulanacak maddenin mücerret 1773 sayılı Kanunun 9 ncu maddesinin B bendinde sayılmadığı için görevine girmediği ileri sürülen bu gibi hallerde kasdın tayininin nihai hükümle belli olacağına ve bu hususun takdirende de yüksek görevli mahkemeye ait bulunacağına CMUK.nun 262. maddesinin Devlet Güvenlik Mahkemelerince uygulanabilecğinin 1773 sayılı Kanunun 11. maddesinde kabul edilen ilkeye göre mümkün olduğuna ve bunu önleyici bir hüküm sözü edilen ilkeye göre mümkün olduğuna ve bunu önleyici bir hükmün sözü edilen kanunda bulunmamasına ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinden verilen kararların temyiz merciinin Yargıtay 9. Dairesi olmasına göre; davaya Devlet Güvenlik Mahkemesinin bakması gerekmesine akisi hali kabulün esasen özel bir kuruluş ve mahdut işlere bakan bu mahkemenin devlet güvenliğini de ilgilendiren hallerde takdir ve tavsifde yapılabilecek hatalarla görev sahasını büsbütün daraltmaya, müncer olabileceğinden bütün bu nedenlerle C. Başsavcılık yazılı itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiği yolundadır.
SONUÇ : Açıklanan nedenle C. Başsavcılık yazılı itirazının reddine, 7.7.1975 tarihinde gerekli kanuni çoğunluk sağlamadığından 14.7.1975 gününde çoğunlukla karar verildi.