 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
9. Ceza Dairesi
E: 1975/35
K: 1975/37
T: 14.10.1975
DAVA : Devletin emniyetine, dahili ve beynelmilel siyasi menfaatlarına taallük eden ve gizli kalması gereken malümatı ifşa etmekten sanıklar B.Y. H.F.G. ve M.E.K.in yapılan yargılanmaları sonunda; Beraetlerine ve CMUK.nun 343. maddesinin anayasaya aykırılık iddiasının reddine dair İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nden verilen 22.5.1975 gün ve 1974/25 esas, 1975/27 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi sanıklar tarafından istenilmiş ve şartı depo parası ile yerine getirilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü :
KARAR : İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce verilen yetkisizlik kararırın itiraz üzerine kaldırılmasına ilişkin Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin kararında yasaya aykırı bir durum olmadığından CMUK.nun 343. maddesi uyarınca verilen yazılı emrin reddine Yargıtay Özel Dairesince karar verilmiş, sanıklar vekili CMUK.nun 343. maddesi uyarınca verilen yazılı emrin reddine Yargıtay Özel dairesince karar verilmiş sanıklar vekili CMUK.nun 343. maddesinin Anayasaya aykırı olduğu iddiasında bulunmuş, 22.5.1975 günlü oturumdaki kararla, sözü edilen yasa maddesi mahkemece doğrudan uygulanacak bir madde olmadığı gerekçesi ile bu istek reddedilmiştir.
Yapılan duruşma sonunda sanıklar beraet etmiş ve bu beraet kararına karşı yetkililerce temyiz yoluna başvurulmamıştır.
Sanıklar vekili sadece CMUK.nun 343. maddesinin Anayasaya aykırı olduğu iddiasını red eden ara kararını temyiz etmektedir.
CMUK.nun 306 ve sonraki maddeleri ile Anayasanın 151. maddesinde bu gibi kararların esas hükümle birlikte temyiz edilebileceği açıklanmış ve olayımızda esas hüküm de de temyiz edilmemiş olmasına göre tek başına temyizi mümkün olmayan karar için verilen temyiz dilekçesinin tebliğnamedeki istem gibi REDDİNE, depo paralarının geri verilmesine 14.10.1975 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Çoğunluğu teşkil eden görüşle anlaşmazlık son kararı temyiz etmeyen sanığın esas hükümle birlikte temyiz edebilme olanağı tanınmış bir ara kararını müstakilen temyiz edip edemiyeceği konusunda belirmiştir.
CMUK.nun 289. maddesinde bütün adli kararların denetime tabi kılınması prensibi benimsenmiş, bulunduğu safhaya göre bunun ne suretle yapılacağı aynı yasada yer alan hükümlerde açıklanmıştır.
Yasa düzenlemede bir kanun yollarına hemen başvurma olanağını verirken diğer bir kısmı içinde (esas hükümle birlikte) temyiz yolunu açık tutmuştur.
Ancak bu ikinci halde gerek doktrin ve gerekse Yargıtay'ın değişmezlik kazanan kararlarında CMUK.nun 306. maddesinde yer alan kanun yoluna başvurma esas hükmün temyizi koşuluna bağlanmış bulunmaktadır.
Halbuysa bu nitelikteki kararları iki yönde ayırıma tabi kılmak mümkündür.
1) Usul yasasında esas hükümle birlikte temyiz olunabileceği açıkca belirtilen kararlar ki bunlar aynı zamanda CMUK.nun 308. maddesinde yazılı mutlak kanuna muhalefet halini de içermektedir. Örneğin CMUK.nun 27/son 255/son maddeleri.
2) Yukarıda belirtilen hallerin dışında kalıpta son hükmün meydana gelmesine yardımcı veya hazırlayıcı nitelikteki ara kararlarıdır.
CMUK.nun 306. maddesini bu açıdan incelediğimiz takdirde; yukarıda 1. bentte yer alan ara kararları için bidayeten temyiz yolunun tanınmış olması nedeniyle maddenin kapsam dışında bırakılması,
Ancak esas hükme etkili olup yukarıda 2. bentte yer alan kararların maddenin uygulama alanı içinde kalabileceğinin kabulü gerekir.
Diğer taraftan bir kısım ara kararlarına derhal itiraz edebilme olanağı verildiği halde, mutlak kanuna muhalefet teşkil eden bazı kararlara karşı daha teminatlı bulunan temyiz yolunun tanınmış olması halini, yasa koyucunun başka bir koşula bağlanacağı da düşünülmemelidir. Bu nedenledir ki CMUK.nun 27/son, 255/son vb. maddelerinde yer alan (esas hükümle birlikte) temyiz edebilme cümlesindeki (Birlikte) sözcüğüne başvurmanın zamanını saptama açısından yer verildiğinin kabulü gereklidir.
Aksi görüşte olduğu gibi esas hükmün temyizi takdirinde ara karının da temyiz edilebileceğini kabul etmek, yasa koyucunun bir yerde açıkca tanıdığı bir hakkı diğer bir yerde kaldırması gibi itibar edilmesi mümkün bulunmayan bir sonuca gitmek olur. Bu nedenledir ki CMUK.nun 306. maddesini tamamlayıcı nitelikte addetme olanağı da yoktur.
Diğer bir yönüyle kısıtlayıcı bir uygulama sanığın şahsi haklarının ağır şekilde ihlaline de müncer olabilir. Örneğin :
Yaşının düzeltilmesine karar verilen sanığın son hükümde bemet etmesi halinde, esas hükmü temyiz etmeyip yaşının düzeltilmesine mütedair karar temyiz edildiği takdirde çoğunluk görüşüne göre inceleme yapılmayacaktır. Bir ara için yapılması kabul edilirse benimsenen görüşle bu hal ne suretle kabili telif olacaktır.
Binaenaleyh değinilen hallerde son hüküm ayrık tutulsa dahi başvurma son kararın temyizi anlamında kabul edilerek kanun yolu incelemesinin yapılması görüşündeyim.