 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1975/6891
K: 1976/8649
T: 03.06.1976
DAVA : Taraflar arasında tapulama tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle temyiz isteğinin kanuni süresinde olduğu anlaşıldı. Tetkik rapor ve dosyadaki kağıtlar okundu. Tetkik hakiminin açıklaması dinlendi. Gereği görüşüldü:
KARAR : Tapulama sırasında 301 parsel sayılı 36.200 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz mal tapu kaydına dayanılarak davacı (M) adına tesbit edilmiştir. İtirazı tapulama komisyonunca red edilen davaca (M) tapu miktarı kadar yer verilmediğini ileri sürerek süresinde işbu davayı açmıştır. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı (M) tarafından temyiz edilmiştir.
Gerek tapulama tutanağına itiraz edildiğinde, gerekse tapulama komisyon kararına karşı açılacak davalarda, davacının, tapu miktarının eksik olarak parselin revizyon gördüğü miktar farkının bitişik parsellerde kaldığı yollu iddiaları, itirazın ve davanın bitişik parsele ve parsel sahiplerine yönelik bulunduğunu ifade eder. Olayda davacı bu biçimde itiraz etmiş ve taşınmazının 5.800 metrekare eksik olarak tesbit edildiğini ileri sürmüş, tapulama komisyonu bu itirazı reddetmesi üzerine Tapulama Mahkemesine aynı biçimde iddiada bulunarak başvurmuştur. Ancak, davacı dava dilekçesinde hasım göstermediği gibi müddeabihi de belli etmemiştir. Tecavüzün hangi taşınmaz ya da taşınmazlar yönünden oluştuğunu açıklamamıştır. Tapulama davalarının, dava şartları yönünden genel usul hükümleri çerçevesinde açılan davalardan bir ayırımı yoktur. Başkaları ile hak çatışması olmayan istekler dışında nizasız kaza hükümleri Tapulama davalarında uygulanmaz. O halde bir Tapulama davasının varlığının kabul edilebilmesi için davada hasmın ve müddeabihin belli edilmesi zorunludur. Hasım ve müddeabih belli edilmedikçe davanın varlığından söz edilemez. her ne kadar dava ekonomisi bakımından duruşma sırasında hasmın tamamlanması ve müddeabihin belli edilmesi mümkün olduğu düşünülebilirse de olayda bu yola gidildiği tardirde 766 sayılı Tapulama Kanununun 28. maddesi hükmünde öngörülen 30 günlük dava süresi de geçmiş olacaktır. Kanuni anlamda dava açılmadıkça Tapulama Kanununun 28. maddesinde söz konusu olan 30 günlük süre kesilmiş sayılamaz. Bu itibarla mahkemece ortada bir davanın varlığı kabul edilmeyerek isteğin reddine karar verilmiş olması isabetlidir. Bu nedenle ve ilamda yazılı sair gerekçelere göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA ve 766 sayılı Tapulama Kanununun 74. maddesi uyarınca 10 lira onama ilam harcının temyiz edenden alınmasına 3.6.1976 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.