 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
7. Hukuk Dairesi
E: 1975/5737
K: 1976/7207
T: 14.05.1976
DAVA : Taraflar arasında tapulama tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle temyiz isteğinin kanuni süresinde olduğu anlaşıldı. Dosyadaki kağıtlar okundu, gereği görüşüldü:
KARAR : Tapulama sırasında 432 parsel sayılı 5375 metrekare miktarındaki taşınmaz mal tapu kaydına istinatla davalı adına tesbit edilmiştir. İtirazı tapulama komisyonunca red edilen davacı hazine tapu kaydı miktar fazlasının hazineye ait olduğunu ileri sürerek süresinde işbu davayı kaçmıştır. Mahkemece davanı kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Hazine hükme temyiz etmiş ve fakat Maliye Bakanlığının yazısı üzerine hazine vekili temyizde feragat etmiştir. Hazine vekilinin hangi şartlar altında temyizden feragatinin geçerli olduğunu 4353 sayılı Kanununun 27. ve 28. maddelerinde belirtilmiştir. Taşınmazın kıymeti saptanmadan vaz geçmenin Maliye Bakanlığının yetkisi içinde olup olmadığı belirtilmeden hazine vekilinin vaz geçmesi hukukça değer taşınmaz. Mahkemenin bu yönü gözönünde tutularak 766 sayılı Tapulama Kanununun 66. maddesi uygulanması gerekir iken vazgeçmeye değer vermiş olması kanuna aykırı isede, bu karar haizenin vekili tarafından temyiz yoluna başvurulmamış olduğu için bozma sebebi sayılmamıştır.
İşin esasına gelince: Tapulama tesbiti sırasında dayanılan tapu kaydının nizalı taşınmaza ait olmadığı belirtilmiştir. Mahkemenin yaptığı keşifte de bu tapu kaydının nizalı taşınmaza ait olduğu saptanamamıştır. Çünkü tapu kaydının bir sınırında deniz yazılıdır. Deniz o bölgede her yerde bulunan sınırlardandır. Bu itibarla tapu kaydının o yere aidiyetini isbatlamaz. göl sınırları ise taşınmazın etrafında bulunmamaktadır. Hal böyle iken mahkemenin tapu kaydını nizalı taşınmazın miktarı ile kapsadığını kabul etmiş olması isabetsizdir. Diğer yandan taşınmazın Rumlar'dan kaldığı haber verildiğine göre kazandırıcı zamanaşımı ile de iktisabı 1617 sayılı Kanununun 20. maddesi ile değişek EK maddesiyle de geriye doğru yürütülen Tapulama Kanununun33/son maddesi hükmüne göre mümkün değildir. Bu bakımdan da taşınmazın davalı adına miktarı ile tesçiline karar verilmesi isabetsiz isede, hazine tarafından temyizden vazgeçilmiş olması nedeniyle bu yönde temyiz eden aleyhine bozma sebebi sayılmamıştır.
Yukarda açıklanan gerekçeler karşısında esasen davalının nizalı taşınmaz üzerinde aynı bir hakkı bulunmadığı cihetle yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA ve 766 sayılı Tapulama Kanununun 74. maddesi uyarınca 10 lira onama ilam harcının temyiz edenden alınmasına 14.5.1976 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.