 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1975/7326
K: 1976/3750
T: 08.04.1976
DAVA : Davacı avukatı, davalıların görevlerini savmaları sonucu müvekkili idarenin 12.349,49 lira zarara uğradığını ileri sürerek alınmasını istemiştir.Yapılan yargılama sonunda; yersiz açılan davanın redine karar verildiğine ilişkindir.
Temyiz eden: Davacı temsilcisi
Temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Uyuşmazlık kaybedilen orman davacının zamanında temiz edilememisinden doğmuştur. Karar, idareye 16.8.1967 günlü tebliğ edilmiş fakat idare tarafından 9.9.1967 tarihinde temyiz edilmiştir. Orman davacı mahkemece red edilmiş ilkin bu temyiz üzerine idare yararına bozulmuş fakat sonradan karar düzeltme üzerine Yargıtay'ca temyiz dilekçesinin süresinden sonra verildiği saptanarak dilek red edilmiştir. Bu durumda yapılan soruşturma sonunda 31.8.1969 gününde Orman İdaresinin teftişi sonunda durum meydana çıkmış ve 24.8.1970 günüde bu dava açılmıştır. Her ne kadar teftiş raporu ile dava günü arasında bir yıllık süre geçmemiş isede haksız eylemin yalnız temyiz dilekçesnin geç verilmesinin günü ile dava gününün arasında bir yıldan fazla zaman geçtiğinden davanın zamanaşımı yönünden reddi istenmiştir. Oysa olay gününde yürürlükte bulunan Orman Genel Müdürlüğü Kuruluşuna ilişkin Yasaya ek 3904 sayılı Yasanın 2. maddesini son fıkrası ile 4. ve 8. maddeleri hükmünce bu Genel Müdürlüğün Kuruluşuna ilişkin Yasaya ek 3904 sayılı Yasanın 2. maddesinin son fkrası ile 4. ve 8. maddeleri hükmünce bu Genel Müdürlüğe ilişkin davaların bulunan yerlerde orman avukatları tarafından, bulunmayan yerlerde en yüksek dereceli orman kuruluşu tarafından yürütüleceği açıklanmıştır. Şayet bu kişiler bulunmazsa orman davalarının hazine vekili, o da bulunmazsa mal müdürü veya defterdar kovuşturacaktır. Bu hükümler orman davalarının 2573 sayılı Yasayı kaldıran 4353 sayılı Yasa uyarınca kovuşturulması esası benimsenmiştir. 4353 sayılı Yasanın 32. maaddesi bu nitelikteki zaarlandırılmalar için Borçlar Yasasının 60. maddesindeki zamanaşımı 10 yıla çıkarmıştır. Bu nedenle davalıların işlemleri 10 yıllık zamanaşımına bağlı olduğundan zamanışımı savunmasının reddi doğrudur.
2 - Yukardaki bentte açıklandığı üzere idare aleyhine verilen 31.10.1966 günlü karar davalı avukatça işlem yapılması için idareye 16.8.1967 günü tebliğ edilmiştir. İdare Akkuş'ta bulunmayan davalıyı çağırmış davalı avukat 9.9.1967 gününde gelip davayı incelemiş, temyiz dilekçesini hazırlamış fakat müsveddenin temyize çekilip mahkemeye verilmesi için katibe bırakarak işten ayrılmıştır. Bu davranışı ve dilekçeyi yazıp imza etmeden terk etmesi bir kusurlu davranıştır. zarar bu davranışının sonunda meydana gelmiştir. Görevin gereği gibi yapılmamış olması zararı meydana getirmiştir. O halde bu zarardan davalı avukatın sorumlu tutulmamış olması bozmayı gerektirir.
3 - idare görevin yapılması için Akkuş'a görevli avukatı çağırmış ve işi ona bırakmış olduğuna göre doğan zarardan davalı (B) nin sorumlu tutulmaması doğrudur.
SONUÇ : temyiz olunan kararın davalı (E) ye ilişkin bölümünün 2. bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, diğer davalı (A) ya ilişkin bölümün 3. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA ve onama harcının temyiz edene yükletilmesine bozmada oybirliği, onamada oyçokluğu ile 8.4.1976 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Bozma kararının 2. bendinin gerekçesinde dayanılan 4353 sayılı Kanunun 32. maddesi avukatla birlikte daire amirini de zarardan sorumlu olacağı hükmünü taşımaktadır. Bu hüküm kesindir. Davalıların kusur derecelerine göre yekdiğerine rucu hakları mahfuz olacağından söz konusu maddenin kesin hükmü gereğince diğer davalı hakkındaki kararında bozulması zorunlu bulunduğu oyundayım.