 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1975/6894
K: 1976/3176
T: 25.03.1976
DAVA : Davacı; hüküm altına alınan özel idare borcu 6.000 liranın davalı tarafından ödettirilmediğini ileri sürerek bu paranın 6.000 lira manevi tazminatla birlikte alınmasını istemiştir.
KARAR : Yapılan yargılama sonunda; davacı almış olduğu hükme dayanarak icra takibinde bulunabileceğinden yerinde görülmeyen davanın reddine karar verildiğine ilişkindir.
Temyiz eden: Davacı.
Uyuşmazlık, davacının Mersin'de Aksaz Köyü'nün yapımından doğan 4.044,56 lira alacağını Mersin Özel İdaresince ödenmemesi eyleminden doğmuştur. Davacı, bu alacağının ödetilmesi isteğiyle 18.10.1961 de özel idareyi dava etmiş yapılan yargılama sonunda 21.11.1968 gününde verilen kararlarla bu paranın davalıdan 236,04 lira faiziyle birlikte toplamı olan 4.280,55 lira olarak 7.5.1947 gününden ve % 10 üzerinden hesaplanacak faiziyle birlikte ödetilmesine karar verilmiş ve bu karar Yargıtay Ticaret Dairesinin 23.3.1970 günlü kararıyla onanarak kesinleşmiştir. Daire kararı davalıya 5.6.1970 de tebliğ olunmuştur. Bunun üzerine davacı icraya başvurmuş ve Vali Yardımcısı (A) nın başkanlığında toplanan İl Daimi Encümeni 13.8.1970 günlü kararıyla giderlerle birlikte borç tutarı 4.280,55 liranın (asıl alacağı geçmemek üzere hesaplanacak faiziyle birlikte) ödenmesine karar vermiştir. Alacaklı davacı, özel idarenin bu kararının faizinin ve murabaha nizamnamesinin 4. maddesine dayanan bu işleminin kaldırılmasını Danıştay'da dava etmiş, fakat, 23.3.1972 gün ve E. 1970 - 5345, K. 972 - 902 sayılı kararla adli yargı organlarınca verilen kararın infazından doğan uyuşmazlığın çözümü yine adli yargı yerine ilişkin bulunduğu belirtilerek dava red olunmuştur. Bunun üzerine davacı 13.11.1972 de davalı valinin şahsına gönderdiği ihtarname ile hükmün yerine getirilmesini istemiş ve özel idare adına gönderilen cevapta açıklamanın yasada dayanağı yoktur ve yanlıştır. Nitekim Borçlar Yasasının 104. maddesinde yer alan işlemler açıklanarak Türk Ticaret Yasasının 1473 ve mürabaha nizamnamesine göre yapılan işlemde bir yanlışlık bulunmadığı bildirilmiştir. Bu saptamaya göre;
1 - Anayasanın 8. maddesine göre, Anayasa kuralları idare makamlarını bağlayan temel hukuk kurallarındandır. Anayasanın 132. maddesinin son fıkrasının 2. cümlesi uyarınca (idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiç bir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.) O halde Mersin Özel İdaresi kesinleşmiş mahkeme kararını aynen yerine getirmek zorunluğundadır. Kesinleşmiş bir mahkeme kararının yanlış olduğunu ileri sürebilmek özel idarenin yetkisi dahilinde değildir. Hüküm her halde yerine getirilir ve buna aykırı davranmak Anayasa tarafından olumsuz biçimde yasaklanmıştır.
2 - İşin esası incelendiğinde, murabaha nizamnamesi, metninde yazılı açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; (ikrazata - ödünce, akdedilmiş olan faiz mukavelesine) ilişkin olup borcun zamanında ödenmemiş olmasından doğan tazminat faizine, haksız eylem faizine ilişkin bulunmamaktadır. Bazı mahkeme kararlarında tazminat faizi için (bir sözleşmeden doğan borcun yerine getirilmemesi veya bir haksız eylemden doğan borcun yerine getirilmesinden doğan alacağa) ilişkin faizin ödetilmesi konusunda verilen kararlarda bu tazminat faizinin asıl alacağı aşamıyacağına ait direnme faizi için, aynı yasanın 105. maddesinde, borçlu bulunulan paranın ödenmesinde gecikildi ve buna direnmeye (temerrüte) düşüldüğü takdirde zarar faizinde fazla olduğu takdirde bunun da ayrıca ödetilmesine karar verilebilir. Bu zarar veya direnme faizinin toplamı bazı durumlarda asıl paranın bir kaç katıda olabilir. Bu faizin murabaha nizamnamesinde açıklanan ve (sözleşme faizi)nden ibaret olan işlemle bir ilgisi yoktur. Davalı vali de karşılık dilekçesinde ikrazat faizinden söz etmektedir. Bu esasa göre ana parayı aşmıyacak faiz (ödünç) de ve (sözleşme) konusundadır. Bunun davanın konusuna ilişkin faizle ilişkisi yoktur.
3 - Önceki davada borçlu olan Mersin Vilayeti Özel İdaresinin, murabaha tüzüğüne dayanan sözleşme faiziyle Borçlar Yasası kurallarına dayanan tazminat ve haksız eylem faizini birbirine karıştırarak işlemde bulunduğu anlaşılmaktadır. İdarenin bu işleminin bir an için doğru olduğu benimsenmiş olsa bile kesinleşmiş mahkeme kararının, yargılamanın yenilenmesi yoluyla ortadan kaldırılmadıkça Anayasa kurallarına göre her halde yerine getirilmesi gerekir. İdare, verdiği kararla kesinleşmiş bir mahkeme kararının yanlışlığından, bunun yerine getirilmesi olanağının yasalar karşısında olağan bulunmadığından söz edemez. Çünkü mahkeme kararı her halde uygulanır.
4 - İdare işlemlerinin yetki, biçim, neden, konu ve amaç olmak üzere beş ilkesi vardır. İdare işlemi, bu kararı vermeye yetkili makamlarca alınır. Hangi idare işlemlerinin hangi makamlarca alınacağı bir çok durumlarda kurallarla gösterilmiştir. Yetkili olmayan bir makamın verdiği karar, yetki bakımından hukuka aykırıdır. Yetki, Medeni Hukuk bakımından incelenir. İdare işlemlerini veren makamın bu konudaki, faizinin mahkeme ilamına dayanılarak alınamıyacağı yolundaki işlemi yetki bakımından hukuka aykırıdır. İdare görevleri güçler ayrılığı ilkesine göre değişik organlarca yerine getirilir. Bu esasa göre özel idare ancak kendi görevlerinin sınırı içinde çalışmada bulunabilir. Bu sınırın dışında çıkmağa yetkisi yoktur ve bu halde bir görev gasbı durumu vardır. Bu gibi durumlarda işlem yok sayılır. O halde idarenin görev ve yetki gasbına dayanan bu kararı da var sayılmaz. (Bakınız : İdari Dava Türleri, Sıtkı Gökalp, Yüz Yıl Boyunca Danıştay, Sahife: 455-459) Bu işlem yoklukla illetlidir.
5 - Davaya dayanak olan Mersin Vilayeti Özel İdaresi hakkındaki işlemi, Mersin Valiliği adına vali yardımcısının başkanlığında toplanan İl Daimi Encümeni vermiştir. Kesinleşmiş mahkeme ilamının yerine getirilmemesini sağlayan 13.8.1970 günlü bu karar, İl Daimi Encümeni kararıdır. Kararı veren bu karar uyarınca kesinleşen mahkeme ilamını yerine getirmeyen davalı vali değildir. Kesinleşen kararın yerine getirilmesini sağlama borcu icra dairesinindir. İcra memuru, İcra ve İflas Yasasının bu konudaki kurallarını yerine getirmek yükümü altındadır. Yerine getirmede yasalara ve yukarda yapılan açıklamalara aykırı bir karar verilmişse alacaklı bu eylemli duruma karşı icra tetkik merciine şikayet hakkını kullanır. Merciin buyruğu uygulamaya esas olur, şayet bu buyruğa borçlu yönünden borcun yerine getirilmemesi konusunda bir tutum gerçekleşirse icra memuru üst makamlara (Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığına) başvurur ve yoklukla malul olan 13.8.1970 sayılı karara dayanan direnmeyi ortadan kaldırır, mahkeme ilamının yerine getirilmesini sağlar.
Bu nedenlerle yanlış bir büro kararının işleme dayanan idare kararından davalının sorumlu tutulması ve bu yüzden manevi tazminatla sorumlu kılınmasına ilişkin isteğin reddi usul ve yasaya uygun olduğundan onanmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan ve doğru esasa dayanan kararın gösterilen nedenlerle ONANMASINA ve onama harcının temyiz edene yükletilmesine 25.3.1976 gününde oybirliğiyle karar verildi.