 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
4. Hukuk Dairesi
E: 1975/481
K: 1976/146
T: 08.01.1976
DAVA : Davacı avukatı; müvekkilinin davalıda bilirkişi ücretinden 39.000 lira alacağı olduğunu ileri sürerek alınmasını istemiştir.
Yapılan yargılama sonunda: sabit olmayan davanın reddine karar verildiğine ilişkindir.
Temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : 1 - Davacı bilirkişi olarak 973/71 sayılı delil tesbiti dosyasında mahkemenin seçmesi üzerine bilirkişilik yapmış ve delil tesbitine ilişkin işlemleri yapan mahkemeye takdir edilen ücretin tutarının yetersizliğini açıklayarak 25.6.1973 gününde sulh mahkemesine başvurup ücretin 59.700 liraya çıkarılmasını istemiştir. Sulh Mahkemesi durumu başka bir bilirkişiye inceleme zorunluğunu duymuş ve 11.9.1973 gününde davacı bilirkişinin çalışmasının gerektirdiği ücret konusunda inceleme yaptırmış ve bilirkişinin 3.10.1973 günü incelemesi sonucu isteğin uygun olduğu sonucuna varılmış ve mahkemece aynı günde davacı bilirkişiye 59.700 lira ücret verilmesi ara kararı ile saptamıştır. Davacı bu belgeyi, ara kararını mahkemeden alarak esas tesbit incelemesinde incelemenin yapılmasını isteyen SSK.na karşı 21.1.1974 gününde ödetme davası açmıştır. Sulh Mahkemesinin vermiş bulunduğu 3.10.1973 günlü ve davacı bilirkişinin iş ücretinin 59.700 liraya arttırılmasına ilişkin ara kararına dayanan bu isteğin yerine getirilmesi konusunda Sulh Mahkemesince verilen ara kararı İcra ve İflas yasasının 38. maddesi hükmünce ilam niteliğinde olmayıp mahkeme karar kararı niteliğinde bulunduğundan işlem doğrudur.
2 - Davacı bilirkişinin takdir edilen ücretinin artırılması konusunda Sulh Mahkemesince verilen 3.10.1973 günlü karar kararı kesin olmayıp buna karşı itiraz olanağı vardır. Nitekim davalı SSK. ücretin artırılması konusunda verilen bu ara itiraz konusunda sulh mahkemesince karar verilmeden davacı bilirkişi 21.1.1974 gününde itirazda bulunmuştur. Henüz bu itiraz konusunda sulh mahkemesince karar verilmeden davacı bilirkişi 21.1.1974 de bu davayı açmıştır. Davadan sonra fakat davanın ilk oturumundan önce 14.2.1974 de itiraz edilen ara kararında yazılı ücretin tamamı kurum tarafından ödendiğine göre dava zamansız açılmıştır. O halde yersiz ve zamansız açılan bu davaya karşı tamamının ödenmesi yönünden red nedeni ile davalı SSK.yararına tarifeye göre ücret takdir edilmemesi bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yalnız 2. bendde gösterilen nedenle davalı kurum yararına BOZULMASINA, davacının temyiz itirazlarının reddine ve davacının peşin harcının istek halinde geri verilmesine 2. bendde Başkan F.M. ve Üye N.R.'nin 1. bendde üye M.İ.T.'nin muhalefetleri ile 8.1.1976 gününde oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI OY YAZISI (1)
Sulh Mahkemesiyle yapılan kanıt saptamasında görevlendirilen bilirkişi durumunda olan davacı, kendisine ilişkin çalışma yapılan ücret değerlendirmesini az bulmuş, tutarının artırılmasını istemiş mahkeme de eski değerlendirmesini az bulup yeni bir değerlendirmeyi gerektirir çalışma durumun gözetip bilirkişilik ücretinin tutarını 59.700 liraya çıkarmıştır. Bu bir ara kararıdır. Ara kararları ilgili yanlarca yerine getirilebilir. Ara kararlarına itiraz olanağı vardır. Fakat bu itiraz için usulde bir süre gösterilmiş değildir. Şayet ara kararları bir duruşma sırasında verilmişse hemen veya ertesi oturuma kadar itiraz edilebilir. Oturumda verilen kararı öğrenmeyen yan bunu öğrendiği zaman itiraz edebilir. Ara kararları ile bu nitelikteki kararların itiraz olunabilecek işlemlerden olduğu yasada açıklanmış olmadığına göre bu karara dayanılarak herzaman işlem yapılabilir ve bu işlem doğru zamanda yapılmış bir işlem olur. Esasen davada incelemeye konu edilen karar ara kararı olmadığından buna ilişkin itiraz süresinin saptanması da olanaksızdır. Kanıt saptamasında sulh mahkemesi davacı için takdir edilen bilirkişi ücretini değiştirmiş ve araştırmıştır. Saptama isteyen yan, bu karar bir ara kararı olmadığından buna ilişkin itiraz süresinin saptanması da olanaksızdır. Kanıt saptanmasında Sulh Mahkemesi davacı için takdir edilen bilirkişi ücretini değiştirmiş ve araştırmıştır. Saptama isteyen yan, bu karar bir ara kararı olmadığına ve o yanın yokluğunda öğrendiğine göre öğrenme gününden sonra ne zaman itiraz hakkı sona erecektir ki bilirkişi o zamana kadar işin kesinleşmesini beklesin. İtiraz süresinin üç gün,bir hafta onbeş gün, bir ay gibi bir zamanla sınırlandırılması olanağı bulunmadığına göre dahi davacı davasını zamanında açmış sayılmalıdır. Kaldıki bizim görüşümüze göre davacı, bilirkişi bu kararı aldığı gün davasını açmakta haklı idi.
Sulh Mahkemesi ücreti 3.10.1973'de artırmış, davalı 20.10.1973 de buna itiraz etmiş ve itirazı 6.2.1974'de reddedilmiş, bu dava 21.1.1974'de açılmıştır. Ücretin tamamı bu dava açıldıktan sonra 14.2.1974'de, ilk oturumdan önce yatırıldığına göre mahkemenin bu davanın açılmasında zamansız ve öncelik bulmadığını düşünerek yürürlükteki tarifenin 8 ve 21. maddelerini gözeterek davacı yararına ücret takdir etmesi gerekir. Bu nedenle kararın 2. bendine muhalifiz.
KARŞI OY YAZISI (2)
Çözümü hakim tarafından bilinmeyen özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim bilirkişinin bilgi ve düşüncesini alabileceği hukuk usulü yasasında belirlenen kuraldır. sulh mahkemesi de yasaya dayanarak tesbit dosyasında davacıyı bilirkişi tayin etmiştir. Bilirkişi raporu verdikten sonra kendisine tevdi edilen işin niteliğine ve sarfettiği mesaiye göre mahkeme veznesine avans olarak yatırılan ücreti yeterli bulmayarak ücretin artırılmasını tesbit kararını veren mahkemeden istemiştir. Gerçekten bilirkişi ücretinin yetersizliğini yeniden gözden geçirilmesini isteyebileceği gibi taraflar da fazlalığı hususunda itiraza hakları vardır. Usulün 285. maddesi de bilirkişi ücretinin hakim tarafından takdir olacağı kuralı konmuştur. Keza aynı Yasanın 423/2. bendinde de bilirkişi ücretinin mahkeme masraflarına dahil olduğu, 416. maddeye göre de mahkeme masraflarının haklılık durumuna göre taraflara tahmil olacağı açıklanmıştır. Böylece istek ara kararında ister tensip kararında olsun nihai karara etkisi alacağın bilirkişi ücretinin kesin olarak saptanması gerekir. Bu nedenle de ilgili davada ücret takdirinde bir çelişmeye meydan vermemek amacıyla hakime geniş yetki tanımıştır. Son söz hakimindir. Olayımızda da bilirkişi ücretinin artırılmasını istemiş, tesbit isteyende fazlalığını ileri sürmüştür. Davacı buna rağmen ücret tayini ve tahsili için bu davayı açmıştır. Oysaki dava bir hüküm ile hukuki himayenin sağlanması için mahkemeye yöneltilen istemdir. Halbuki bilirkişinin yanlarla akti ve kanuni bir bağı yoktur. Sadece verilen görevi yasanın koyduğu kurallar doğrultusunda yerine getirmek zorunluluğundadır. Ücretini de yukarıda değinildiği gibi ilgili davada hakim tarafından kesin olara tayin edecektir. O halde belirtilen nedenlerle artık bilirkişi ücret takdirinde dava açma olanağı yoktur. Yasanın koyduğu kurallar muvacehesinde mümkün de değildir.
Olayda çözümlenmesi gereken diğer nokta: Çoğunluk bilirkişi ücretinin takdiri yolundaki ara kararının kesin nitelikte olmayacağından İcra İflas Yasasının 38. maddesi gereğince ilam mahiyetinde bulunamayacağından bu davanın kabulü görüşündedir. oysaki Usulün 285. maddesine göre hakim bilirkişi ücretini kesin olarak takdir edeceğinden arar kararı da olsa, şayet mahkeme veznesine yatırmamış ise icra kanalıyla infazı kabul kararlar niteliğindedir. Nitekim gerek ceza mahkemelerinde gerekse hukuk mahkemelerindeki uygulamalarda ücret kararı olarak nitelendirilmektedir. Ücret kararı verildikten sonra da muacceliyeti kazanır. örneğin, nafaka davalarında ara kararı ile takdir edilen nafakalar icra dairelerinde ilam niteliğinde kabul edilerek bu usul uygulanır. O halde bilirkişinin ücretinin takdirine ait hakimin ara kararda olsa bu karar kesin ilam mahiyetinde hükümlere göre infazında yasada mani bir hüküm yoktur. Bu bakımdan da bilirkişinin dava açma hakkı olamaz. Aksi görüşü kapsayan çoğunluk görüşüne muhalifim.