 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
2. Hukuk Dairesi
E: 1975/9403
K: 1976/625
T: 29.01.1976
DAVA : Kendisine asaleten çocukları Gülcan ve Gürcan adlarına vekaleten S. Arıcı ile Akbank T.A.Ş Genel Müdürlüğü arasındaki manevi tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda verilen hükmün temyizen tetkiki davalı tarafından istenilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1 - Kişinin fotoğrafı (resmi) üzerindeki hakkı şahsiyet haklarından olup (M.K. 24) ona karşı yapılan her çeşit saldırıyı önleyebilir. Onun için 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 86. maddesinde yazılı durumlar ayrık olmak üzere hiç kimsenin resmi, rızası dışında sinema, televizyon gibi cihazlar veya gazete, afiş, kitap ve benzeri araçlarla teşhir edilip yayınlanamaz. Yani, kişi şahsiyet haklarından fedakarlığa zorlanamaz. (Prof, A. Egger, İsviçre Medeni Kanunu Şerhi, Kişinin Hukuku, Volf Çernis çevirisi, 1969, Cilt: 2, Sh. 290-291, Prof. Aytekin Ataay, Şahıslar Hukuku 1969, Sh. 115-116, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 17/12/1969 günlü ve 3339/5698 sayılı kararı, İsviçre Zürih Yüksek Mahkemesinin 12/1/1933 günlü kararları).
Olayda tüzel kişilik, sözü edilen resmin afiş haline getirilmesi ile Bankayı çekici hale getirmek ve mevduatını artırmak amacı güttüğü, bunun ise kazanç sağlama gayesine yönelik olduğu söz götürmez gerçektir.
Manevi tazminat, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kanunun öngördüğü bir telafi (giderme) şekli olup, eylemle tazminat tutarı arasında adeletli bir orantının bulunması zorunludur. Aksi halde manevi tazminat kişi için zenginleşme aracı haline getirilmiş olur. Oysa kanun koyucunun amacı bu değildir. Öte yandan, resmin yayınlanması ile kişinin küçültülmesi maksadı güdülmemiş ve olayda davacı rastlantı sonucu topluluk içinde yer almış bulunduğuna göre bu yön de tazminat miktarının tayininde davalı yararına bir indirim unsuru olarak kabul edilmelidir. Davacının afişteki resmi görenlerde hiçbir şeklide normalin dışında bir duygunun doğmasına yol açar nitelikte değildir. bu da tazminatın tesbitinde gözönünde bulundurulması gereken bir yöndür.
Eylemde bulunan kişinin mahkum olması, yani haksızlığın subuta ermesi mağduru zaten oldukça huzura kavuşturur ve böylece kısmen tatmin edilmiş olur. Aslında sarsılan manevi dengenin para ile tüm olarak onarıldığını düşünek davacının şahsiyetine saygısızlık anlamı taşır. Onun için manevi tazminat tesbit edilirken bu ilkelerin de gözetilmesi gerekir.
Yukarıda açıklanan sebeplerle uygun tazminat takdir edilmek üzere hükmün bozulması gerekir.
2 - Davacılardan Gülsen ve GÜrcan'ın davalarında tazminat istekleri ayrı ayrı belirtilmiş ve davaları da reddedilmiş olduğuna, mamelek ayrıldığı da asıl bulunduğuna göre bu davacılardan ayrı ayrı 800 lira vekalet ücreti alınıp davalıya verilmesi ve davacı Sabret hakında davanın reddedilen bölümü için de 800 lira vekalet ücreti takdir olunması gerekir ki, toplamı 2400 lira eder. Buna rağmen davalı yararına 1600 lira ücret takdiri usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın gösterilen sebeplerle BOZULMASINA ve duruşma için takdir olunan 1000 lira vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine 29.1.1976 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.