 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1975/5464
K: 1976/1210
T: 17.03.1976
KARAR : 1 - Yapılan soruşturmaya, toplanan kanıtlara dosyadaki yazılara ve raporlara, kararın dayandığı gerektirici nedenlere ve özellikle de gizli ayıplara ilişkin istemlerin 10 yıllık zamanaşımına bağlı tutulmasına (BK.md. 125, 126) göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan öbür temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2 - Yerel mahkemece, olayda 5 yıllık zamanaşımı uygulanacağı ve bu sürenin ise, kesin kabulden işlemeye başlıyacağı görüşü ile davalı vekilinin zamanaşımı savunmasının benimsenmediği anlaşılmıştır. Taraflar arasında kurulan eser sözleşmesinin 2490 sayılı Yasa hükümlerine bağlı olmadığı yönünden ise bir uyuşmazlık, bir duraksama sözkonusu değildir. Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesinin, sözleşmenin eki olarak kabul edilmesi, 2490 sayılı Yasanın 52 ve bu şarnamenin 27 inci maddelerinde yer alan zamanaşımı hükümlerinin olaya uygulanmasını gerektirmez. Öyle ki, Borçlar yasasının 127 inci maddesinin açıklığı karşısında, olaya az önce anılan yasadaki ilgili zamanaşımı sürelerinin uygulanması zorunluğu vardır.
Eser sözleşmesinden doğan yüklenicinin borçları, bozukluklara karşı sağlama (ayıblara karşı teheffül) borcunu da kapsar. Bozukluk, bir malda normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunması caiz olmıyan bozuklukların bulunmasıdır. Diğer bir söyleyişle, bozukluk (ayıb), eşyanın normal niteliklerinden ayrılmasıdır. Eserin taşıması gereken nitelikleri ise, özellikle sözleşme ile belirlenir. Tersi durumda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 5.10.1960 gün, 4/46 esas, 248 karar sayılı inancında da belirtildiği üzere, yüklenici, MK. md. 2 uyarınca, sözleşme konusu yapılan eserin kullanılacağı yeri gözönünde bulundurarak uygun nitelikte eseri meydana getirmelidir. eser, belli niteliklerden yoksunsa, bozuk (ayıblı) sayılır. İşte davacı, davalı yüklenicinin bozukluklara karşı sağlama borcuna dayanarak yasanın kendisine tanıdığı dava hakkını kullanmış bulunmaktadır. Böyle bir davada ise, Borçlar yasasının zamanaşımıyle ilgili (125,126,363) üncü maddelerinin uygulanması sözkonusu olabilir. Bu hükümlere göre, eserdeki açık bozukluklara (ayıblara) dayanan dava hakkı 5 ve gizli bozukluklara (ayıblara) dayanan dava hakkı ise 10 yılın geçmesi ile yıllanır, zamanaşımına uğrar. Borçlar Yasasının 363/II inci maddesinde açıkça belirtildiği gibi zamanaşımının başlangıcı eseri teslim alma günüdür. Dava konusunda geçen eserin ise 22.10.1963 gününde teslim edildiği dosyanın içeriğinden anlaşılmıştır. Dava ise 18.11.1968 gününde açılmıştır. Zamanaşımını durduran ya da kesin bir neden de yoktur. Öyleyse yerel mahkemece ödetmeye karar verilen 437.218,15 liranın kapsamındaki bozukluklardan hangilerinin açık ve hangilerinin de gizli bozukluk niteliğinde bulunduğu, kesinlikle belli edilmeli, 437.218,15 liraya ilişkin olarak zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılarak bir sonuca ulaşılmalıdır. Oysa, yerel mahkeme kararının dayandığı bilirkişi raporu bu yönden kesin bir görüşü yansıtmadığından, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru sayılamaz. Burada yapılacak iş, 437.218,15 liranın kapsamındaki açık bozuklukların neler olduğunu ve parasal tutarını belirlemek için bilirkişi kurulundan rapor almaktan ve açık bozukluk niteliğinde olanlar yönünden zamanaşımı nedeniyle redde ve gizli bozukluklara ilişkin olarak ödetmeye karar vermekten ibarettir. Öyleyse, davalı vekilinin temyiz itirazları yalnızca bu yönden kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin öbür temyiz itirazlarının reddine ve hükmün, 2 numaralı bend gereğince davalı yararına BOZULMASINA, 22.299 lira harcın davalıya yükletilmesine ve ödetilmesine, murafaa için takdir edilen 1.000 lira avukatlık ücretinin davacıdan alınıp davalıya ödenmesine, 17.3.1976 gününde oybirliğiyle karar verildi.