 |
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1975/4699
K: 1597/5151
T: 25.12.1975
DAVA : Taraflar arasındaki davanın Kartal Asliye 2. Hukuk Hakimliğince görülerek mahkeme ilamında belirtilen gerekçelere binaen verilen 11.10.1968 tarih ve 186/519 sayılı hükmün temiyzen tetkiki hazine avukatı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1 - Davacı vekili, vergi borcundan dolayı haczedilen taşınır malların mülkiyetinin davacı üzerinde bulunduğunu ileri sürerek istihkak davasını açmış, yerel mahkeme de istem doğrultusunda karar vermiştir.
2 - oysa, davaya dayanak yapılan İstanbul 3. Noterliğince düzenlenen 31.7.1973 gün, 1079 sayılı satış sözleşmesinin 7 ve 8. sahifelerinde de yazılı olduğu üzere "bakiye semenin asgari onda birini teşkil eden taksitler ödenmemiş olursa, satıcı bakiye semenin def'aten tediyesini talep edebileceği gibi akitten rüçü ile makinaların kendisine iadesini isteyebilir" yolundaki hükmün gereği gibi değerlendirilmeden sonuca ulaşılmış olması usul ve yasaya aykırıdır. Gerçekten, taksitlerin ödenmemesi durumunda, ya arta kalanın ödenmesini ya da sözleşmeden dönerek makinaların geri verilmesini isteme konusunda davacıya seçimlik hak tanınmıştır.
Dosyadaki belge ve kanıtlara göre, satış parasının bir bölümünün ödendiği anlaşılmıştır. En son taksidin ödeme günü ise, 30.9.1965 günüdür. Buna karşın, haczin uygulandığı 3.5.1966 gününde kadar, üstelik ondan sonra da, davacı, sözleşmenin kendisine tanıdığı dönme hakkını kullanmamış, bu konudaki iradesini usulüne göre yöneltmemiş olduğundan, makinaların geri verilmesi söz konusu edilemez. Öte yandan, 6.000 lira değerinde taşınır mallara haciz uygulanmış, alıcıların ödemesi ise bu tutardan çok olup davacı satıcı da kendisine yapılan ödemeleri geri vermemiş bulunduğundan, Medeni Yasanın 689. maddesi uyarınca da bu mallar üzerinde istihkak iddiası ileri sürülemez. Gerçekten, az önce sözü edilen yasa hükmüne göre, "taksik ile mal satan kimse mülkiyet muhafaza mukavelesine istisa ile sattığı malın iadesini ancak almış olduğu taksitlerden malın kullanmakla eksilmesinden mütevvellit tazminat ve münasip bir ücret miktarının tenzil ederek mütebakiyi geriye vermek şartıyla talep edebilir.". İşte davacı, bu yasa hükmüne uyduğunu ileri sürmediği gibi delil de vermediğinden haciz edilen 6.000 lira değerindeki 3 adet taşınır malın kendisine ait bulunduğu kabul edilemez.
Yerel mahkemenin bütün bu yönleri gözden kaçırarak istem doğrultusunda karar vermesi hükmün bozulmasını gerektirir.
3 - Medeni yasanın 688. maddesine göre de "başkasına naklettiği mülkiyeti nakilin uhdesinde hıfz için yapılan mukaveleler ancak menkulü alan kimsenin ikametgahındaki noter tarafından tasdik ve sicili mahsusuna kaydedilmiş ise muteber olur." Yerel mahkemenin, bu yasa hükmünü görevinden ötürü (re'sen) gözönünde tutması gerektiği halde, geçerlik üzerinde de durulması doğru değildir. Öyleyse, sözleşmeyi düzenliyen ve onayana noterin alıcıların "ikametgahındaki noter" olup olmadığı ve "sicili mahsusu kaydedilmiş" bulunup bulunmadığı soruşturulup, bu yasa hükmüne uyulmadığı saptanırsa, "mülkiyeti muhafaza kaydıyla" adi satış olarak kabul edilmesi gerekirki, bu nedenle, davacı, mülkiyeti üzerinde alıkoyduğunu ileri süremez.
Yerel mahkemece, bütün bu yönler gözden kaçırılıp isteğe uygun olarak karar verilmesi kabul biçimi yönünden de, hükmün bozulmasını gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün 2 ve 3 numaralı bentler uyarınca davalı hazine yararına BOZULMASINA, istek olursa, temyiz peşin harcının iadesine, 25.12.1975 gününde oybiriği ile karar verildi.